YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Türkiye farklı

 
Türkmenistan'daki siyasi hayat üzerinde akıl yürütürken, bu ülkenin yakın geçmişe kadar sistemi olan komünizm ile irtibat kurulabilir.

 

AŞKABAT- Muhalefetsiz bir siyasi yapı olur mu? Bu soruya "Olmaz" cevabını vereceklere bir uyarım var: Türkmenistan'da gerçekten de muhalefet yok. Demir perde çökerken işbaşında bulunan Saparmurat Niyazov'un devlet başkanlığı muhalefetsiz sürüyor. Öyle bir sistem ki, devlet başkanı aynı zamanda 'muhalefet' görevi de ifa ediyor; kendi atadığı bakanları yaptıkları hatalar yüzünden ekranda haşlayıp görevden alıyormuş Türkmenbaşı... Eh, böyle bir yerde muhalefete ne ihtiyaç var?

Türkmenistan'daki siyasi hayat üzerinde akıl yürütürken, bu ülkenin yakın geçmişe kadar sistemi olan komünizm ile irtibat kurulabilir. Ya da epey bir süre öncesinin Türkiye'sini göz önüne getirip iki ülke arasında benzerlikler bulmak da mümkün. Ancak, yakın bir zamanda yaşadığımız sürecin etkisini o kadar fazla üzerimde hissediyor olmalıyım ki, "Her şey Türkmenbaşı'nda başlayıp onda bitiyor, iktidar da o, muhalefet de" türü tespitler yapılırken, kendiliğinden, "İşte, 28 Şubat'ın arzu ettiği düzen" tespitinde bulundum...

Türkmenistan'daki türden sistemler, siyasetin dağdağasına küçümseyerek bakanlara, sanki en ideal yönetim tarzı imiş gibi gelebilir. Bir çok kişi, açık etmeseler bile, halkın etrafında buluşabileceği, doğruları yaptıran, yanlışları engelleyen tek adam ve o adamın kendi eliyle seçtiği milletvekillerinden oluşan bir Meclis ile muhalefetsiz bir siyaset arzusu içinde... 28 Şubat döneminde dile getirilenleri gözlerinizin önünde yeniden canlandırın; o dönemdeki çıkışlar hep o arzuyu hayata geçirmek içindi...

Sıkı bir yönetim tarzı geniş bir istihbarat ağı gerektirir elbette. Sovyetler Birliği döneminde bunu KGB sağlıyordu. Bizde 'tek adam' yönetimine özenenler, var olan resmi istihbarat örgütü yanında çalışma gruplarıyla herkesi yakın takibe alma heveslisidirler. İstihbaratın elde ettiği ham bilgilerin 'mutlak doğru' olduğunu kabul de bir diğer ön şart olmak zorunda; 28 Şubat, çalışma gruplarının bulgularını, memurların devletle ilişkisini kesmek, öğretim üyeleri ve öğrencileri haklarından mahrum etmek için yeter saydı. Muhalefeti hizaya getirmeyi hedefleri arasında tuttuğu da biliniyor 28 Şubat'ın; bunda kısmen başarılı olduğu da...

Etrafında bir 'kült' oluşturulmak istenen kişinin illâ en bilgili, en akıllı ve en yakışıklı olması gerekmiyor; Türkmenbaşı'nın en büyük şansı ülkesindeki bütün basın-yayın araçlarının devletin denetiminde bulunması... Bizde aynı konuma soyunanlar, televizyon karşısına ilk çıkışlarında, ya da halkla bire bir temas ettikleri ilk noktada, denetim kendi ellerinde olmadığı için, istedikleri etkiyi oluşturmakta zorlanıyorlar... Değiştirilmek istenen RTÜK yasasıyla medyanın bütününde kartelin etkisini artırma niyeti sırıtıyorsa bunu iyi değerlendirmek gerekiyor. Bir çok kuruluşun takip ettiği, gazetecileri 'akredite' ve 'akredite değil' biçiminde ayırma uygulaması da mâsum bir tedbir olmayabilir. Her müdahalecinin kafasında, "Bâbıâli'den geçme" fikri biraz da bu yüzden yatıyor...

Türkmenbaşı, bu yıl Ramazan ayından önce bir açıklama yaparak, her Türkmen'in üç gün oruç tutmasını zorunlu tutmuş... Hiç tutulmayan bir ülkede üç günlüğüne de olsa zorunlu oruç 'İslami bir anlam' taşıyabilir. Bir yönüyle de, 'Türkmen İslâmı' arayışı yolunda yeni bir adım sayılabilir bu... İbadetlerin sınırını dünyevi otoritenin çizme ihtirası bir çok yerde paralellikler gösteriyor...

Türkmenistan doğal zenginliklere sahip bir ülke; bugün olmasa bile yarın o zenginliği değerlendirebilecek duruma gelecek. Denetimli sistemleri kısmen de olsa başarılı tutan gelecekle ilgili olarak doğurduğu umutlardır; Türkiye ise ancak insanları çok çalışır ve üretebilirlerse zenginliği yakalayabilir. Aylaklık ve boş sözlerin para etmediği bir dünyada, insanların iştahını yok eden baskıcı bir sistemle Türkiye'yi müreffeh hale getirmek zor. Hem Türkiye'de her şeyi sağlasanız bile, yüzyıllar öncesinden kırılmaksızın gelen muhalif söylemi nasıl bütünüyle ortadan kaldıracaksınız?

Türkmenistan sadece muhaliflerin hayat hakkı ellerinden alındığı için değil, sesini yükseltecek mecâli kalmadığı için de muhalifi olmayan bir ülke... Türkiye öyle mi ya?


21 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...