YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Türk öğün, çalış, güven, tatil yap!..

 
Türkiye'de bakanlar kurulları, herhalde mümkün olsa, Atatürk'ün "Türk, öğün, çalış, güven" şeklinde seslendirdiği yönergeyi de değiştirirlerdi..

 

Turizme katkısı olsun diye, Bakanlar Kurulu, Kurban Bayramı tatilini 9 gün olarak ilan etmiş..

Aslında bu tür dahiyane buluşlarla, bizim bakanlar kurullarımız, sade Türkiye'deki değil, dünyadaki her sektörü canlandırabilir.

Örneğin şu bayram tatilini 365 gün olarak ilan etseler, tüm borçlu işadamları rahat bir nefes alırdı.. Resmi tatil günlerinde senetler ödenmeyeceği ve bankalar tatil olacağı için, vadesi gelen tüm borçlar, otomatik biçimde, bir yıl ertelenirdi..

İMF de, Dünya Bankası da, bu dahiyane buluşa, şaşıp kalırlardı..

Biliyoruz ki, bu tür yaratıcı ekonomik yaklaşımlar, özellikle vergi alanında, bizde her gün sergilenir..

Örneğin devlet kemerini sıkamadığı için, sürekli "vergi reformu" yapılır.. Bu çerçevede, geçmiş yılların kazançlarını bir kez daha vergilendirmek, hatta zarar etmiş işletmelerden de peşin vergi almak, söz konusu "yaratıcı politika" üretimine örnek verilebilir..

Son olarak, anonim şirketlerin sermaye artırımı dolayısıyla, hisse senedi sahiplerine vergi salınması da, bu alandaki güzel bir örnektir.

Belki bazıları, "turizmi canlandırmak için 9 gün tatil ilan ederken, sanayideki üretimi baltaladınız" diyebilir..

Ama böyle bozguncu yaklaşımlar, anlamsızdır..

Çünkü "tatil", sade turizmi canlandıran bir olgu değildir.. Tatil, milli ve manevi bir değerdir bizim toplumumuzda.. Bu yüzden, sade okul öğrencileri değil, tüm çalışanlar ve çalışmayanlar, her yılın başında, o yılda hangi bayramların, perşembe veya cumaya geldiğini hesaplayıp, bütün hafta dinlenmeyi planlarlar.

Şehirlerin, düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü bayram-tatilleri de, ulusal bayram ve tatil günleri ile birleşince, olay daha da bir anlam kazanır..

Düşman tarafından işgal edilip, kurtarılmamış kentler de, bu durumda "Atatürk'ün kente ilk gelişi" gibi olayların yıldönümlerinde, okullarını tatil ederler.

Tabii eskiden birer köy veya kasaba iken, son dönemde il olarak ilan edilen yerleşme merkezlerinin, bu açıdan şanssız oldukları kesindir.. Bunların da, engin Anadolu tarihindeki olayları değerlendirip, "Sümer işgalinden kurtuluş" veya "Moğol istilasının sona erişi" gibi yıldönümlerini değerlendirmeleri, herhalde düşünülecektir.

Bir düşündürücü nokta, bu Avrupa Birliği üyeliği dolayısıyla, 1920'lerde Anadolu'yu işgal eden "eski düşmanlar"ın, şimdi "dost" olmasıdır.. Son olarak, Maraş'ın kurtuluş yıldönümünde, Fransızlar'ın düşman biçiminde gösterilmesi, elbet derin basını derinden üzmüştür..

Aynı durumun, Yunan işgalinden kurtulan Ege kentlerinde de tekrarlanmaması için, herhalde bir formül bulunmalıdır..

Belki Bakanlar Kurulu, bütün kurtuluş günlerini birleştirip, ortak bir uzun tatil ilan eder.. Bu şekilde hem turizm iyice patlar, hem de herkes zaten tatilde olacağı için, kimse "eski işgalci" güçlere karşı, kurtuluş gösterisi yapmaz.

Türkiye'de bakanlar kurulları, herhalde mümkün olsa, Atatürk'ün "Türk, öğün, çalış, güven" şeklinde seslendirdiği yönergeyi de değiştirirlerdi..

Bu kadar çok resmi tatilin olduğu bir ülkede, şu slogan daha gerçekçi düşerdi.

-Türk, öğün, çalış, güven, tatil yap!..

Bir başka nokta da şöyle..

Bu memleketin okullarında, derslerin bu kadar uzun ve teneffüslerin bu kadar kısa olması da, turizmi engellemektedir.

Bu konuya da el atılmalı ve tatilden arta kalan günlerde açık olabilen okullarda, dersler 5 dakika, teneffüsler ise 45 dakika olmalıdır..

Aslında tatil yapmak dururken çalışan toplumlara acıyoruz.. Onların bakanlar kurulları, herhalde akılsız..

ŞAKA

Biraz sabır!..

Çağdaş uygarlığın son tanımı şöyle..

-Patates çipleri büyümeli, bilgisayar çipleri küçülmeli!..

Son olarak yaşanılan "patates krizi", önümüzde yeni bir çağdaş uygarlık ufku açmış bulunuyor..

Bakarsınız ileride bir gün, patates yerine, bilgisayar çipi üretiminde de fazlalık olur..

YENİ DÜNYA

Erken gelmişiz dünyaya..

Çanak antenimin bağlantısına, yeni bir alıcı (receiver) taktırdım.. Hem dijital, hem analog yayınları alabiliyor bu aygıt.. Şu anda, 500 dolayında kanalı izleyebiliyorum.. Koyacak bir mekan bulup, 6-7 metre çapında döner bir çanak sahibi olsam, herhalde en az 1000 tane televizyon kanalı alabilirdim..

Tabii ki her gün, bu yüzlerce kanalın hepsine bakmıyorsunuz.. Önceden belleğinize aldığınız 30-40 kanala takılıyorsunuz neticede..

Ama inter-net de böyle birşey değil mi?.. Milyonlarca bilgiye ulaşmanız mümkün.. Oysa siz sadece, işinize yarayacak siteleri "favoriler" listesine alıp, hep o sitelere giriyorsunuz..

Batının büyük şirketlerinde, yararlı-yararsız milyonlarca bilginin arasından, işe yarayanları seçecek "info-manager"ler (bilgi yöneticisi) var..

Böyle bir seçenekler dünyası bu..

"Televizyon-bilgisayar-telefon" beraberliği, inanılmaz ufuklar açtı önümüzde.. Haberleşme uyduları, hepimize, uzayın kullanımını getirdi..

Belki bilebildiğimiz herşeye sahip olamayacağız.. Ya da, televizyonda gördüğümüz her yere gidemeyeceğiz..

Ama "bilmek" bile, çok müthiş bir duygu..

Keşke, birkaç yüzyıl sonra yaşasaymışız..

Belki hala Türkiye aynı konuları tartışıyor olurdu.. Ama bireyler olarak, mutlaka çok farklı yerlerde bulunurduk..


21 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...