T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Acaba bugün ne okusam ki?

Siz sayın okurlarımdan, her gün çeşitli konuları irdeleyen e-mailler alıyorum.. Bunlar beni aydınlatıyor, yönlendiriyor..

Bir de, "soru" içerikli e-mailler var..

Bunların hepsine bireysel cevaplar verebilmem, mümkün değil tabiî..

Olabildiğince, okuduğunuz sütunda, çeşitli konuları ele alıyorum..

Özellikle sayın genç okurlarımdan gelen "soru" içerikli e-maillerde, hep aynı istek seslendiriliyor..

-Bu tatilde veya hafta sonunda hangi kitapları okumamı önerirsiniz?

Veya şöyle bir soru geliyor..

-Size göre genç bir insan hangi kitapları okuyarak, yurt ve dünya sorunları hakkında bilgi sahibi olabilir?

Bu içerikli e-maillerin sayısı 100'leri aşmış durumda.. Yani cevabı ben de bilmesem bile, konuya girmek zorunda hissediyorum kendimi..

Öncelikle şunu söylemeliyim..

Bilgisine güvendiğiniz bir kişinin size önereceği birkaç kitabı okumak, yurt ve dünya sorunlarını anlamaya yetmez..

Ayrıca, "okumak" ömür boyu süren, tıpkı nefes almak ve su içmek gibi, hayati bir insan faaliyetidir..

Benim çok sevdiğim ve çocukluktan bu yaşıma kadar birkaç kez okuduğum kitaplar var.. Ama biliyorum ki, bu kitapları okumamış pek çok bilgin, düşünür, aydın vardır yeryüzünde..

Ben şu anda ortaokul çağımda yeniden olabilsem, "şimdiki bilincimle okumaya nereden başlardım" derseniz..

Mesela Türk edebiyatında, Refik Halit Karay'ın, Ömer Seyfettin'in, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Kemal Tahir'in, Memduh Şevket Esendal'ın, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Falih Rıfkı Atay'ın bütün kitaplarını okurdum..

Eskilerden Ahmet Mithat Efendi'yi, Namık Kemal'i, Halit Ziya Uşaklıgil'i, Recaizade Ekrem'i de okuduktan sonra, Orhan Kemal'e, Atilla İlhan'a, Orhan Pamuk'a, Ahmet Altan'a gelirdim. Aziz Nesin'in bütün kitaplarını okurdum..

Tarihi anlamak için, "Heredot Tarihi" ile başlardım.. Okuyabildiğimce Uzunçarşılı'yı okurdum.. Mustafa Akdağ'ı, Sina Akşin'i, İlber Ortaylı'yı, Mete Tunçay'ı, Sabahattin Selek'i okurdum..

Anılar ve otobiyografilere gelince, Kazım Karabekir'in, Ali Fuat Cebesoy'un, Celal Bayar'ın, İsmet İnönü'nün, Rıza Nur'un, 2'nci Abdülhamid'in, Asım Us'un, Vehbi Koç'un, Mahir İz'in, Nejat Eczacıbaşı'nın ve böyle, çeşitli alanlardaki deneyimleri yansıtan isimlerin kitaplarını okurdum..

Mutlaka Gibbon'un "Roma Tarihi"ni, Cahen'in "Anadolu Türkleri"ni, Paul Kennedy'i, Paul Johnson'u, Daniel Boorstin'i, Bernard Lewis'i, Henry Kissinger'i de okurdum..

Reha Çamuroğlu imzasını da, Amin Maaluf'u, da hiç kaçırmazdım.. Moltke'nin "Türkiye Mektupları"nı da, Baron de Bousbeg'in "Türkiye Anılarını"da, Lady Montegue'nin İstanbul mektuplarını da okurdum..

Bu arada dünya edebiyatından Balzac'ı, Cervantes'i, Hemingway'i, Ehrenburg'u, Tolstoy'u, Çehov'u, Dostoyevski'yi, Sheakespeare'i, Saroyan'ı, Steinbeck'i, Borges'i, Unamuno'yu, yani aklınıza gelen her yazarı okurdum..

Gamov'u okuyup uzayı anlamaya, Naisbitt'en değişimi, Negroponte'den teknolojiyi, Ceram'dan arkeolojiyi, Read'den sanat ve estetiği öğrenmeye çalışırdım..

Aklıma hep, Suudi Arabistan çöllerinde saray yaptıran petrol zengini Arap'ın öyküsü geliyor..

Sarayı yaptırmış.. Ama bahçe, sonsuz kum yığınları..

İskoçya'ya gidip, yemyeşil çim çaplı bahçeleri görmüş.. İskoç bir bahçıvanı alıp, Suudi topraklarına getirmiş.. Sarayı ve kum kaplı bahçeyi göstermiş..

-Bu bahçe de İskoç bahçeleri gibi yemyeşil çim olabilir mi, diye sormuş..

İskoç bahçıvan cevap vermiş..

-Tabiî olur.. Önce çim tohumlarını atacaksınız.. Sonra 300 yıl, günde üç defa sulayacaksınız!..

Evet.. Okumak, öğrenmek ve sonunda çok az şey bildiğinizi farketmek de, öyle bir şey.. Hiç ara vermeden ömür boyu, ne bulursanız okuyacaksınız!..

ŞAKA

Denizli ve Haluk Çay..

Önceki gün Fenerbahçe Yönetim Kurulu, Teknik Direktör Mustafa Denizli'nin görevine son verdi..

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli sinirlendiği için, Başbakan Ecevit'in talebiyle, Cumhurbaşkanı Devlet Bakanı Haluk Çay'ın görevine son verdi..

Denizli'nin görevden alınması, toplum için önemliydi.. En azından Fenerbahçe'li seyircilerin düşüncesini yansıtıyordu bu karar..

Haluk Çay'ın görevden alınmasına kimse aldırmadı.. Çünkü artık siyaset halkla ilgili değildi .

BAŞBAKAN OLMAK

Bilgisiz yönetim olur mu?..

İyi bir gazeteci, okurlarından en az 24 saat önde olmak zorunda.. Bunun için yurt ve dünyadaki gelişmeleri her saat, her dakika nefes nefese izler bir gazeteci..

Bir başbakan veya bir bakan ise, gazetecilerden de en az 24 saat önde olmak zorunda..

Çünkü gündem, gazetecinin önünde gider.. İyi gazeteci gündemi yakalar..

Politikacı ise, gündemi belirler..

Bir Türk başbakanı, hem yurttaki, hem dünyadaki her gelişmeyi, gazetecilerden daha iyi izlemek ve her an kararlar almak durumundadır..

Bunun için hem medya kullanılır.. İç ve dış medya izlenir.. Hem de, devletin fonksiyonerleri, istihbaratçılar, elçiler, valiler, müdürler, polisler, sürekli bilgi akıtırlar "Merkez"e..

Yani başbakanlar ve bakanlar, "bilgi"nin odağındadırlar.. Kriptolar onlar için yazılır.. Raporlar onlar için hazırlanır..

Ne dersiniz?

Basın açıklamalarında, televizyon söyleşilerinde izlediğiniz T.C. Başbakanı Ecevit, bu bilgilere sahip ve her an karar vermeye hazır bir görüntüde mi?

Toplumun önünde, olayların ilerisinde mi?


26 Aralık 2001
Çarşamba
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED