T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bahçeli'nin 'kaygu'ları demokrasinin standardını daha ne kadar belirleyecek?

Zaman zaman bir kahramanlık destanına! dönüşen demokrasi mücadelesinde gelinen son noktaya bir bakalım. Türk hukuk ve siyasal sisteminin standartlarını, en azından bir üst düzeye yükseltebilecek olan Avrupa Birliği sürecinin baskısına rağmen Türkiye'nin bu alanlardaki müktesebatı giderek geriliyor. Merkezdeki derin çekirdek, ülkenin hukuk ve demokrasi yolundan çıkması için her fırsatı değerlendirme becerisini ustalıkla sergiliyor. Üstelik, bunu da AB'ye uyum yasalarını çıkarmaya hazırlanırken yapmayı başarıyor.

Adına "uyum" denilen şey herkesin başı sahte bir AB hedefine döndürülmüşken; Türkiye'nin üç aşağı beş yukarı tek parti dönemi şartlarına hizalanmasından başka bir kapıya çıkmamaktadır.

"İktidar ve iktidarı iktidarda tutan gerçek iktidar", tek mantıklı açılım seçeneği olan AB hedefini berhava etmeye çoktan karar vermiş bulunuyor. Bu nedenle, değişeceği ilan edilen yasalar, Türkiye'yi hukuk devletine yaklaştırmak şöyle dursun tam tersine bir gidişin önünü açıyor.

Prof. Dr. Mustafa Erdoğan dün Zaman gazetesinde, TCK'nın 159. ve 312. maddelerinde ne menem bir açılım ve demokratikleşme tasarlandığı konusunu "efradını cami, ağyarını mani bir analiz"le ortaya koydu. Erdoğan özetle şöyle diyor: "TCK'nin yeni şekli maddenin uygulama alanını genişletiyor. Diyelim ki bir bakanı ve uygulamalarını biraz haşin bir şekilde eleştirdiniz... Bakan, "Bakanlar Kurulu"nu temsil ettiğine göre o zaman suç işlemiş sayılacaksınız. Veya bir ordu komutanının yahut herhangi bir generalin uygunsuz bir beyanatını eleştirdiğinizde de 'devletin askeri... muhafaza kuvvetlerini' tahkir ve tezyif etmiş sayılacaksınız. Kısacası bu madde diyor ki, kamu otoritelerini alenen eleştirmek suçtur... 312. Maddedeki değişiklik ise maddeyi düşünce suçu yaratan bir hüküm olmaktan çıkarmayacak aksine fikir suçlularının sayısını artıracaktır."

Erdoğan'ın yazısını baskıya verdiğini sandığım saatlerde, yani önceki gün toplanan Liderler Zirvesi'nde 312'nin bu halinden bile "kaygu" duyan MHP'nin isteği doğrultusunda bir geri adım daha atıldı. Değişiklik metninde yer alan suçun oluşmasına ilişkin tanım getiren, "kamu düzenini tehdit eden somut tehlike" ifadesi Bahçeli'nin isteğiyle "açık ve yakın tehlike"ye dönüştürülerek, 312'nin demokrasi taleplerinin üzerinde bir Demokles Kılıcı olma fonksiyonu korunmuş oldu.

İşte Avrupa Birliği'ne girme azim ve kararlılığındaki Türkiye'nin iktidar partileri! Türkiye'nin, bu insanların önderliğinde değil AB'ye, bir hafta sonra 2002'ye girebileceğine bile kim inanır?

Türkiye sözümona Avrupa hukuku ile uyum sağlayacak ama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları iç hukuk için yine bir anlam ifade etmeyecek.

Çünkü, MHP Lideri, "Uluslar arası hukukun iç hukuk üzerinde görülmesi doğru olmaz. Bu, Türk hukuk sistemini ipotek altına almak olur" diye buyruk salıyor. Bahçeli'nin bu müthiş içtihadı! nedeniyle liderler, AİHM kararlarının uygulanması için karar almak yerine konuyu Meclis'e havale etme; uzun lafın kısası, gündemden çıkarma kararı alıyor.

Bunlar olurken kimsenin aklına da, "Türk mahkemelerinin verdiği birçok karar uluslararası hukuk karşısında grogi olmuşken, 'hukuku ipotek altına aldırmamak' hamasetiyle bu gerçeği gizlemek nasıl bir milliyetçilik anlayışıdır?" diye sormak da gelmiyor. Çünkü Türkiye, MHP'nin hukuk ve demokrasi standartlarına teslim olmuş bulunuyor.

Ne olduğunu umursayacak durumda olmayan Ecevit ile, yeter ki birşeyler yapılıyor görünsün havasında olan Yılmaz'ın bıraktığı boşlukta Bahçeli, "iktidarı ayakta tutan güç adına" Türkiye'nin zaten karınca adımlarıyla yöneldiği demokratikleşmenin yolunu pervasızca kapatıyor.

Gücünü devletten alan bu pervasızlıktandır ki, "ülkücü" vezirlerin kelleleri sudan bahanelerle birer birer düşmekte, o kelleler düştükçe de MHP liderinin merkezdeki pozisyonu giderek güçlenmektedir.

Ve üstelik bütün bu olup bitenleri anlamlandırmak sanıldığı kadar kolay değildir. MHP'nin gerekçesi "milliyetçiliğe iman" olsa, o zaman IMF'ye bu teslimiyet neyin nesidir?

Devlete sunulan, demokrasinin önünü kesme hizmetine karşı, "Devlet"e nasıl bir devlet vaadi vardır? İnsan merak ediyor?


26 Aralık 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED