T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni başlayanlar için CE AŞ PE

Dehşetengiz rakamı bir yazısında Kurthan Fişek veriyordu: "Bugüne kadar 43 olağan, 118 olağanüstü kurultay yapmışlar..."

Bu rakam şimdiye 120'ye ulaşmıştır.

Canım zaten sosyal demokrat parti dediğin nedir ki; sosyalleşememiş ve demokratlaşamamış mensupların oluşturdukları bir tür seçkinler konvansiyonu değil mi?

Avrupa'da örneğine rastlamak zordur.

Zaten Avrupa'da "a sosyal", yıllarca hizipçilikle suçlanmış ve resmî ideolojiyi eksen alan siyasetçileri "sosyal demokrat" diye taltif etmezler.

43 olağan, 118 olağanüstü kurultay yanıltmasın sizi, parti içi demokrasinin uğramadığı ocaklardan biri de CHP'dir.

Değil demokratlık, solculuğu da tartışmalıdır.

Düşünebiliyor musunuz, 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerini "etkili güçler"in yedeğinde kazasız belasız (!) atlatan CHP, İsmet Paşa'nın "Ortanın solundayız" açıklamasıyla bir gecede "solcu" oluveriyor.

Bir gecede solcu olan ve Deniz Baykal'la birlikte safralarından kurtulan (yani hiziplerden arınan) CHP yeni bir seçime hazırlanıyor.

Muhtemel rakipleri arasında Kemal Derviş'li YTP var.

Sonra efendim, SHP var.

Mümtaz Soysal'ın "bağımsızlıkçı" partisi var.

Perinçek'in İP'i var.

Yekta Güngör Özden ve Osman Özbek'in kemalist partisi var.

Aydın Güven Gürkan, bir konuşmasında, "CHP'de hizip kalmadı, çünkü hizip partileşti" diyerek, Deniz Baykal'ın liderliğinden şekvacı olduğunu açıklamıştı.

Ancak, sorun Deniz Baykal'ın liderliği değil.

Sorun daha derin ve köklü.

Aydın Engin, 28 Şubat sürecine gönderme yaparak, "Böylesi zorlu bir dönemeçte çözüm üretmek, bir sosyal demokrat parti için hem ödev, hem olanak..." diyordu; ama, acaba bu olanağı nasıl kullandı CHP ve Deniz Baykal?

Elbette "böylesine bunalımlı dönemlerde halk kitlelerinin çıkarları ile örtüşen, tıkanıklığı halk kitlelerinin çıkarları yörüngesinde çözümlerle aşmaya çabalayan 'sol' partilere gün doğar..."

Ama, acaba CHP 28 Şubat'ın yarattığı kaosu ve devamındaki ekonomik krizi "halk kitlelerinin çıkarlarıyla örtüşen çözümlerle" aşacak hangi politikaları üretti, halkın yararına olabilecek hangi önermelerde bulundu?

CHP, önceki seçimlere İSKİ kamburuyla giriyordu. Şimdiki kambur 28 Şubat sürecinde CHP'nin takındığı özel tavır.

Çünkü Baykal'a göre, TSK 28 Şubat sürecinde "bir sivil toplum örgütü gibi" çalışmış, demokrasiye yönelik tehlikeleri etkisiz kılma noktasında örnek bir mücadele sergilemişti.

Baykal gönül rahatlığıyla "28 Şubat sürecinde biz muhalefetteydik ama fikrimiz iktidardı" diyebilir.

Çünkü, MGK'nın parlamentoya dikte ettiği tarihi kararlarla, CHP'nin geleneksel söylemi arasında büyük benzerlikler var.

CHP'nin, "sol" ve "demokrat" imajını pekiştirmiş gerçek anlamda "sosyal demokrat" bir parti olması, büyük ölçüde bu "benzerlik"le ödeşmesine bağlı...

Baykal "değiştim" diyor.

Dolayısıyla, CHP'nin de değiştiğini söylüyor.

Ama olmayan ve yürümeyen bir şeyler var...

Baykal'ın "kişisel olarak" ıslah-ı nefs edip, kırk küsur yıl sonra Kemal Tahir-İdris Küçükömer çizgisine gelmesi tek başına önem arzetmiyor.

Sorun, biraz da, sosyal demokrat kesimin "demokrasi"yi anlama, kavrama ve yorumlama tarzında/anlayışında odaklanıyor.

Çünkü sol, Deniz Baykal "öyle olmamasını" temenni etse de, hâlâ referanslarını resmî ideolojiden alıyor.


13 Ağustos 2002
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED