T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni partiler yetmez, kadrolar da yeni olmalı...

Siyaset, seçim arefesinde çoğu kez birbirinin kopyası bildik, alışıldık gelişmelere sahne olur. Sürprizler bile şaşkınlık yaratacak kadar keskin değildir, fotoğrafın da pek azı flu görünür. Çünkü, seçim sath-ı mailine girildiğinde parselasyon büyük ölçüde tamamlanmış, saflar tutulmuş, istikametler belirlenmiş olur. Bu kez de buna benzer görüntüler bulunuyor. Parselasyonun önemli bir kesimi tamamlanmış durumda ama bu kez geçmişten farklı olarak siyasetin büyük bir bölümü diken üstündedir. Çünkü, AK Parti dışındaki bütün partiler (DYP ve CHP daha az olmakla birlikte) baraj endişesi yaşamakta ve dahası bu endişenin siyaset diliyle ifadesi olan "tasfiye"nin eşiğine gelmiş bulunmaktadırlar. Bu durumdaki partiler için, siyasetteki her türlü kıpırdanma, ittifak arayışı ya da çözülme; niteliği ne olursa olsun bütün politik atraksiyonların AK Parti lehine sonuç doğurması da endişeyi artırmaktadır.

İstemeyerek de olsa siyasetin merkezinde bütün masalar toplanıyor, masa üstünden özel aile fotoğrafları kaldırılıyor. Gidiş kaçınılmaz...

Bu seçimi öncekilerden nitelik olarak ayıran da zaten bu; yani merkezindeki panik havası ve bozgun görüntüsüdür. Bu yüzden de hiçbirisinin aklına seçimde ayakta kalmayı garanti edecek aklı başında bir strateji gelmemektedir.

Açıkçası Türkiye, önemli bir politik gerçekle karşı karşıya ama bununla yüzleşme cesareti kolay gösterilemiyor.

Birer kurum olarak, ANAP'ın DYP'nin, MHP'nin, DSP'nin ülkenin gelişmesini üstlenme güçlerinin kaldığını söylemek en azından bugün için güçtür. 3 Kasım, bu hipotezin sınanması için önemli bir fırsat sunmaktadır.

Ama sadece bu partilerin değil kadroların da aynı kategoriye girdiğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Zaten, bugün baraj endişesi yaşayan partileri yorgun düşüren en önemli faktör kadrolarının da yorgun olmasıdır. Dolayısıyla, partiler zayıflarken o partilerin küçük gruplar halindeki kadrolarının, başka partiler içinde siyasette etkin olmalarının ne kadar sağlıklı olduğu üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konudur.

Tek tek isimler bu yargının dışındadır ama bazı partilerin ne şimdiki kadroları ne de çeşitli gerekçelerle siyasette aradığını bulamamış, tasfiye edilmiş ya da bir kenara itilmiş eski kadroları, ülkenin ayağa kalkması için gerekli güce sahiptirler. İçlerinde ülkeye hizmetlerde bulunmuş kişiler olabilir ancak ikinci kez bu enerjiyi sarfedebilmeleri beklenemeyeceği için, onları sonunu getiremeyecekleri yeni bir yarışa zorlamanın anlamı yoktur.

Türkiye gerçekten yenilenecek ve siyaset bütün unsurlarıyla tazelenecekse, önce kadrolar yenilenmelidir. Liderler nasıl tasfiye ediliyorsa, daha alt düzeyde en az liderler kadar uzun süredir politika yapan isimlerin pozisyonları da gözden geçirilmelidir.

Elbette, eski isimlerin bir bölümü siyasette birer tecrübe unsuru olarak kalmaya devam etmelidir ama iktidar hazırlığı içinde bulunan partiler, "lokomotifi icraat kadrosu"nu yeni ve heyecanını tüketmemiş isimlerden oluşturmak mecburiyetindedir. Seçmenin sunduğu imkan yeni kadrolarla gerçek bir fırsata dönüşmelidir. Türkiye'nin de yeni enerjiler, yeni beceriler ve yeni alışkanlıklara ihtiyacı vardır.

Bir dönem büyük hizmetlerde bulunmak yarın da aynı işleri aynı heyecanla görebileceğine delalet etmez. Olsa olsa, o hizmetleri bugün başkalarının aynı başarıyla yapabileceğini gösterir.

Kadro mantığı bu temele oturtulmazsa, "vazgeçilmez insanlar, olmazsa olmaz kadrolar" gibi ülkenin önünü tıkayan hastalık sistem haline gelmiş olur. Türkiye'yi bir adım olsun ileri götürebilmenin yolu, geçmiş dönem icraatlarından, o dönemin tanıkları marifetiyle kopya çekmek değil, eskinin gölgesinden kurtulmuş yeni kadroların maharetiyle mümkün olabilecektir. Şimdi... Siyasete bu eğilim varlığını güçlü bir şekilde hissettirmeye başlamışken ortalıkta dolaşmaya başlayan, isim sahibi ama heyecanını yitirmiş politikacı kümelerine siyasi değer atfetmek, onlarla kimlik takviyesi yapmayı düşünmek belki sempatik görünen ama pek de gerekli olmayan bir uğraştır. Doğru olan, siyaseti partileriyle, liderleriyle ve kadrolarıyla kendi mecraında akmaya bırakmaktır.

Eski partiler ve eski kadrolar hatalarıyla sevaplarıyla kendi yollarında gitmeli; yeni partiler ve yeni kadrolar da başkalarının hata ve sevaplardan arınmış bir şekilde kendi sıkletleriyle tartıya çıkmalıdırlar.


13 Ağustos 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED