T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AB seferi sürüyor

Tayyip Erdoğan'ın Avrupa seferi bütün hızıyla devam ediyor. Hedef 12 Aralık'taki Kopenhag zirvesinde müzakere tarihi almak. Erdoğan, tıpkı İtalya, İspanya ve Yunanistan'da olduğu gibi, Almanya'da da başbakandan destek istedi.

Bu desteği talep ederken, birkaç argüman kullanıyor.

1) Avrupa Birliği'nin bize tarih vermesi, siz Avrupa Birliği üyeleri açısından bir kayıp değil. Ama bizim için önemli. Çünkü elimizi güçlendirecek; reformları süratlendirecek.

2) Avrupa bir Hıristiyan kulübü değil. Böyle olmadığını bir İslâm ülkesini içine alarak gösterebilir. Medeniyetler çatışmasının yerini, medeniyetler arasında uzlaşma ve işbirliği alacak.

Erdoğan, 12 Aralık'ın sadece Türkiye açısından bir sınav olmadığını belirtiyor ve "Avrupa Birliği üyelerini de teste tâbi tutuyoruz" diyor.

Almanya'nın tavrı

Almanya'da hem Başbakan Schröder ile, hem de koalisyon ortağı Yeşiller'in Dışişleri Bakanı Fischer ile görüşürken, muhataplarından yeterince destek görmemenin burukluğunu yaşıyordu. Müzakereler tahmin edilenden de uzun sürmüştü. Erdoğan, Kopenhag zirvesi öncesinde Almanya'dan "güçlü bir sinyal" istiyordu. Oysa Almanya bu güçlü sinyali veremeyeceğini açıkça ifade etti. Gerçi, Helsinki zirvesinde olduğu gibi, Türkiye'nin lehinde tavır alacaklarını söylüyorlardı. Ama, uygulamayı görmek, Kıbrıs'taki gelişmeleri izlemek, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde Türkiye'nin tavrını tespit etmek istiyorlardı.

Destek bu üç şarta bağlanmıştı ve Türkiye'nin en iyimser tavırla beklentisi "tarih için tarih almak" olmalıydı. Yani, Kopenhag zirvesinde, müzakerenin başlayacağı tarihin, daha ilerideki bir tarihte kararlaştırılacağı söylenecekti. Sözgelimi, Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi, Selanik zirvesine bırakılabilirdi.

Oysa Tayyip Erdoğan, bu tarihin, hükûmetin iyi niyetli çabalarına güç katmak üzere Kopenhag'ta verilmesi için ısrarlı davranıyor ve "Avrupa'nın da iyi niyetini testediyoruz" diyor.

Böyle bir söylem, AK Parti Genel Başkanı'nın, çekimser davranan ve ağırdan alan ülkelere rest çektiği havasını doğurdu.

Erdoğan iyi bir pazarlıkçı. Hatta Başbakan Schröder ile konuşurken maddeler üzerinde o kadar sıkı ve teferruatlı bir pazarlığa girmiş ki, Almanya Başbakanı "Partinizin seçimlerde niçin açık ara birinci olduğunu şimdi daha iyi anladım" demiş. Bu sözlerle Erdoğan'ın kararlı, tuttuğunu koparan karakteri ve güçlü bir iradesi olduğunu göstermek istemiş.

Almanya'daki Türkler

Almanya'da 2.5 milyon Türk yaşıyor. Bunlardan 600 bini Alman vatandaşı olmuş. 60 bin işadamı 300 bin kişi çalıştırıyor ve yılda 30 milyar Euro'luk ciro yapıyor. Bütün Avrupa'da Türk işadamlarının cirosu 40 milyar Euro civarında. 2010 yılı için yürütülen tahminlere göre, işveren sayısı 140 binin üzerine, ciro da 150 milyar Euro'ya yükselecek. Ayrıca 1 milyon kişiye Türk işverenleri tarafından istihdam sağlanacak.

Bütün bu rakamlar Türklerin siyasi ve ekonomik ağırlığının arttığını ve daha da artacağını gösteriyor. Dünyanın dört bir tarafında yaşayan Türkler, esasında bizim iyi niyet elçilerimiz. Nitekim Berlin'de görüştüğümüz işadamları, müzakere takvimi için siyasetçiler nezdinde girişimde bulunacaklarını açıkladılar.

En fazla Türk zaten Berlin'de yaşıyor. Bu açıdan "Berlin bir Türk şehri" de diyebiliriz.

Muhalefet karşı

Türkiye'ye Hıristiyan Demokratlar'dan ziyade, Sosyal Demokratlar yakınlık duyuyor. Bu bakımdan Sosyal Demokrat bir başbakanın görevde bulunması bizim açımızdan lehte bir faktör. Ama yeterli değil. Çünkü muhalefetteki CSU-CDU (Hıristiyan Sosyal Birliği ve Hıristiyan Demokrat Birlik) bir Hıristiyan kulübü gibi gördüğü Avrupa Birliği'ne, Türkiye'nin katılmasına karşı.

Erdoğan, Hıristiyan Demokrat Birlik Başkanı Merkel ile Türk Büyükelçiliği'nde görüşecekti. Bu görüşme son anda programa alınmıştı. Zira Başbakan Schröder'le bir araya geldiğinde, Sosyal Demokratlar'ın, Hıristiyan Demokratlar'ın baskısıyla, Türkiye'ye karşı tavırlarını, fazla yumuşatamadıklarını görmüştü. Ama Dışişleri Bakanı Fischer ile yapılan müzakere uzayınca, uçağımızın da Londra'ya belirli bir saatte inmesi mecburiyeti ortaya çıkınca, CDU'nun kadın Genel Başkanı Merkel ile görüşme iptâl oldu. Merkel aşağı yukarı bir saat bekletildikten sonra, bir de Erdoğan ile görüşemeyince, tam "kaş yapalım derken, göz çıkarıldı" deyimine uygun bir durum içine düştük. Herhalde ertesi gün büyükelçilik, bir demet çiçek göndererek Merkel'in gönlünü almıştır.

İki farklı blok

Avrupa Birliği'nde iki farklı ülke bloku mevcut. Güney'de, Akdeniz kuşağında İtalya, İspanya ve Yunanistan, Kuzey'de Finlandiya Türkiye'ye samimiyetle destek veriyorlar. Buna mukabil, özellikle Fransa ve Almanya farklı bir tavır içinde. İngiltere ile birlikte bu iki ülke, Avrupa Birliği'nde ağırlık merkezini oluşturuyor.

Almanya'dan uçak ile Londra'ya giderken bir ara gazetecilerin yanına gelen Erdoğan, Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Giscard d'Estaing'in, Türkiye hakkındaki olumsuz sözlerinin, belki de bir rol paylaşımından kaynaklandığını söyledi: "Acaba kimi, iyi adam, kimi kötü adam rolünü mü oynuyor?" dedi. Erdoğan, "Giscard d'Estaing açıklamalarını belki de belli bir plan çerçevesinde yapmıştır" diye sözlerini sürdürdü. Erdoğan "Türkiye'nin çok büyük bir haksızlığa uğradığını, bizden daha geri planda olanların takvim alırken, Türkiye'nin halâ bir takım testlere tâbi tutulduğunu" belirtiyor. Zaten bu yüzden "Biz de Avrupa'nın iyi niyetini teste tâbi tutacağız" diyor.

Seyahat sona erer ermez Erdoğan, Deniz Baykal ile bir araya gelecek ve yol haritasını onunla birlikte tesbit edecek: "Kopenhag zirvesinde tarih alamazsak ne yapalım? Restleşelim mi, yoksa müzakere kapısını açık mı bırakalım? Tarih için tarih verirlerse, bununla iktifa edip yolumuza bir şey olmamış gibi devam mı edelim? Kıbrıs'ta nasıl bir çözüm benimseyelim?"

Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Kıbrıs, AB ile ilişkilerimizde belirleyici rol oynuyor. Kıbrıs çözülmeden Türkiye'ye vize yok.

Ve Londra

Tayyip Erdoğan'ın Tony Blair ile görüşmesi Almanya'ya göre çok daha olumlu geçti. Amerika Birleşik Devletleri'nin, Türkiye'nin AB üyeliği için ısrarlı olduğu, Başkan Bush'un bizzat aracılık yaptığı düşünülürse, İngiltere'nin sıcaklığının sebebi kolayca anlaşılabilir. Tayyip Erdoğan, çifte standarttan şikâyetçi. Tony Blair'e "12 Aralık'ta bize müzakere takvimi verilsin, biz, Selanik zirvesine (Haziran 2003'e) kadar Kıbrıs'ı neticelendiririz" dedi. Tabiî ihtilâfın çözümünün Rum ve Yunan tarafının iyi niyetine bağlı olduğunu söylemeyi ihmal etmedi. Erdoğan Blair'e, "Siyaset netice alma sanatıdır. Aksi takdirde orta sahada top çevirmiş olursunuz" şeklinde konuştu. Blair'den 2 Türk futbolcusu Tugay ve Alpay'dan çok memnun olduklarını öğrendi.

Önemli gelişme

Bu arada önemli bir gelişme: Tayyip Erdoğan, Kıbrıs ile Kopenhag kriterlerini ayrı mütalaa eden Türk tezini değiştiriyor. "Bugüne kadar kafamızı kuma gömdük, artık çıkaralım" diyor. Çünkü fiili durumda Kıbrıs ihtilâfı AB'nin önünde engel teşkil ediyor.

Erdoğan, Kıbrıs, Avrupa Ordusu ve Avrupa Birliği tek paket halinde tartışılsın teklifini yaparken, 12 Aralık'ta müzakere takvimini belirleyin şartını öne sürüyor. Zira, takvim almak sadece bir başlangıç; oysa Kıbrıs ile Avrupa Ordusu'nda Türkiye'nin son noktayı koyması talep ediliyor. Erdoğan, "Takvim vererek yolu açın, elimizi güçlendirin" diyor. İhtilâflı konuları hallederiz mesajını veriyor. Böylece pazarlığı kızıştırıyor.

Daha hükûmet kurulmadan gerçekleştirilen bu sıkıştırılmış ziyaretler dizisi, Türkiye'nin iyi niyetini ve kararlılığını gösterme amacını taşıyor. Bir de Siyasal İslâm imajını silmeyi hedefliyor. Bence, bu iki hedefe de ulaşıldı. Artık dünyada Erdoğan'a Siyasal İslâmcı gözüyle bakanların sayısı hayli azaldı. AK Parti hükûmetinin iyi niyetli, kararlı ve sözünü gerçekleştirecek, sözünün arkasında durabilecek kapasitede olduğu da görüldü.

Ama 12 Aralık'ta gene de topu taca atarlarsa hiç kimse şaşırmasın.


21 Kasım 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED