T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Polemikten korkma...

"Bugün, biraz Türk medyasının 'arka sokak'larında dolaşmak istiyorum" diyor Fatih Çekirge, "Dönüp biraz geriye bakmak, ardımızdaki o büyük aynada giderek vahşileşen medyanın o 'daralan siluet'ine bakmak istiyorum..."

Bak bakalım...

Ne görüyorsun?

Kendi grubunu, kendi grubunun "gözden ırak" başarılarını, az zamanda çok satış yapmış lumpen gazetesini ve yeniden yayın hayatına kazandıracak olmanın haklı gururunu yaşadıkları "Hayat" mecmuasını görüyor.

Sahi, Hayat mecmuası...

Kahverengi hurufat, kırmızı ve siyaha çekilmiş (az biraz mavi de var, ofsetçiler bilir) dubleks fotoğraf, tifdruk baskı.

"Kıymetli sanatkâr" Vasfi Rıza Zobu hayatından hikâyeler anlatırken, "uzun yaşamanın sırlarını keşfetmiş" meşhur Zaro Ağa 19. ve 20. yüzyılda uzun yaşama rekorunu ellerinde tutan "müthiş" Türkler'in "sıhhatli" ve "zevkli" hayat hikâyelerini dercediyor. Şevket Rado ne diyor? İyi niyet kafi değil... Dünyanın en müsrif kadını "Nina" yeni bir milyarder peşinde. Yüz ve cilt bakımı için Vitamol. Prenses Süreyya neden ağlıyor? Baki Süha Ediboğlu, Rahmi Bey'in Nihavent Yürük Semaisi'ni tefsir etmiş. Çağımızın en harikulade icatlarından Scherk nihayet Türkiye'de...

Şimdi bir Hayat daha yaratılıyor.

Muhtemelen "Gala", "Paşa", "Şamdan" kıvamında, "sosyete haberleri"ne (ne demekse) yer veren beşinci sınıf bir magazin olacak.

Hayırlısı.

Yine de övünmekte haklı Çekirge.

Grup olarak karşılaştıkları ayak oyunları malum; "dağıtım karteli"nin olanca engellemelerine rağmen çözülmediler, yıkılmadılar ve amiyane tabiriyle, kuyruğu dik tutup sonunda başardılar.

Tabii, "Türk medyasının 'arka sokak'larında görünen" sadece mevzi başarılar değil; ben üstad kadar iyimser olamıyorum.

Çünkü kötü bir deveran, rezil bir medya düzeni, kalemini icara vermiş küçük çıkarların küçük elemanları...

Çoğu hazım sıkıntısı yaşıyor.

Realiteyle yüzleşmekten, vicdanlarıyla başbaşa kalmaktan korkan birtakım ucuz kalemler.

Aynı zamanda "işverenler derneği" üyesi, aynı zamanda trafik müşaviri, aynı zamanda müzik yapımcısı, aynı zamanda holding ortağı, aynı zamanda murahhas aza, aynı zamanda canlı hayvan kaçakçısı, aynı zamanda film yapımcısı, aynı zamanda gazeteci.

Aynı zamanda "insan" mı?

Tartışılır.

Başbakana ana-avrat dümdüz giden de onlar, yasaları çiğneyen de, devlet katlarında ihale kovalayan da, kolpayla iş çeviren de, oligarşinin dümen suyunda tehdit ve şantaj gazeteciliği yapan da...

Ne güzeldi oysa o eski oligarşik düzen, o eski tetikçiler, o eski Yakup Cemil'ler...

Artık bir Abdülkadir, bir Mehmet Satvet, gözünü kırpmadan şarjöründeki mermileri takır takır muhatabının üzerine boşaltacak bir Yakup Cemil yok.

Çaresiz banka soyan gazetecilerle, müseccel sahtekarlarla, çöl ajanlarıyla, düpedüz "hortumcularla" iş tutacaklar.

Anlayacağın, yeni oligarşinin de işi zor.

Ben Türk medyasının arka sokaklarında dolaştığımda, bu "hayatî" (!) sorunsalı görüyorum üstad.

Sen de gör.

"Polemik"ten korkma.

Meselelere "fırsatçı bir zihniyet"le yaklaştığını mı söyleyecekler?

Bırak söylesinler.


1 Mayıs 2002
Çarşamba
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED