AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Acı

Acı, konuşmayı önler. Konuşma, insanın dışa doğru yönelmesi ve kendini dışta göstermesidir. Acıysa, insanın kendi içine yönelmesini sonuçluyor. Ama hem acılı olup, hem de konuşma zorunda kalınmışsa, burada, insanın, karşısına çıkacak olan, onun hayatında ancak bir veya iki defa karşılaşabileceği zorlu bir yaşantı sürecidir. O zorlu anda, insanın, yalandan, riyadan, kandırmacadan uzak duracağını bekleyebiliriz. Elbette sahici acı için ve o acıyı sahiden yaşayan için..

Bir Arap şiirinde ifadesini bulduğu gibi, kimizaman, acıyı gerçekten yaşayanla, o acıyı yaşar gibi görünenleri birbirinden ayırmak da zorlaşabilir. Onlar, bebeğini yitirmiş bir annenin dövünmesiyle, o annenin dövünmesine bakarak dövünenlerin arasındaki farlılıkta ortaya çıkar. İkinciler de acı çekiyormuş gibi dövünebilirler, ancak onların dövünmesi, "öyle desinler" içindir. Bu dövünme de, görünüşte sahici dövünmeye pek benzer..

Acının, susmayı sonuçladığını söylüyoruz. Ama susmak da kimizaman bir muhatarayı içerir. Çünkü susmanın, hele de bizim kültürümüzde ikrarla bir tutulduğu hatırlanırsa, susan kimsenin niçin sustuğunun göz ardı edilerek, onun, ortada duran ve kabul edilmez sayılan bir gerçekliği tasdik ve tasvip ettiği farz edilebilir. Bir gerçeğin görülüp belirlenmesiyle, onun kabul edilmesi, ayrı şeylerdir. Bize bir gerçeği işaret eden birisi, aynı zamanda o gerçeği onaylıyor sayılmamalıdır. Bir gerçek karşısında susturulmaya zorlanmış olan birisi, niçin o gerçeği kabul ediyor farz edilsin?

Acıdan konuşan, acıyla konuşan, acıyı konuşan kimse karşısında kendiliğinden saygılı bir tavır takınırız ve onun konuşmasını ciddiye alırız. Bu da, o acıya katılmanın bir çeşididir. Ama hatırlayalım ki, acıya katılır gibi duranların arasında, yalancı şivancılar, yalancıktan dövünenler her zaman bulunabilir. Gene de onların saygısızlığına bakarak acıyı gerçekten yaşayanların acısını küçümsemeye kalkışmak vahim bir hata olur. Acıdan konuşan, acısını konuşan ve acıyla konuşan sesinin tınısından bile belli olur. Ötekiyse yalnızca bir oyunculuk sergilemiş olur, ustaca da olsa..

Acının konuşturduğu özeleştiriye de kulak vermemiz gerekiyor. Sahte dövünücüler, böyle bir özeleştirinin de içine tükürebilir. Dahası, elinden gelse özeleştirinin önünü kesmeye yeltenir. Ya da o da özeleştiriye katılıyormuş rolünü oynamaya başlar. Acının yaygınlığı karşısında, içinin pisliğini göstermeye her zaman cesaret edemese de, tehdit eden parmağı gözden kaçmaz ve dişinin gıcırtısı kulakları tırmalar. Acısını konuşanın karşısında kininin ağırlığı altında ezilip geberecektir nerdeyse..

Ama bunlar oluyor diye, acılı insanın acısını dışa vurmasını önlemenin ve onun acısını ağrı kesiciyle dindirmeye çalışmanın anlamı da yoktur. Bırakalım acılı insan konuşsun, acısını konuşsun, acıyla konuşsun ve yapılması gereken yapılsın!


21 Aralık 2003
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED