AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
AB türbanı çözer mi?

Fransızların, hem de aralarında önemli sosyal bilimcilerin de olduğu 'bilge kişiler'in bulunduğu heyetin tavsiye raporuyla baş örtüsünü yasaklaması üzerinde epey konuşulacağa benziyor. Burada Türk toplumundaki kamplaşmayı ortaya çıkaran iki farklı, uç tavır karşı karşıya geldi. Kutuplaşmanın bir ucunda laikliğin anayurdu Fransızların tavrına alkış tutan, hatta başörtüsü konusunda Fransız vatandaşlarını Fransız yetkililere ihbar eden "laik- militan tavır"lara şahit olduk. Diğer uçta ise diğer ülkelerde örneğin İngiltere, bir ara formül olarak Almanya'daki uygulamaları göstererek, Avrupa'daki din ve vicdan özgürlüğü uygulamalarına sığınan, Fransız tavrının elimine etmeye yönelik 'özür dilemeci' tavırlar medyada boy gösterdi. Bir yanda laiklik anlayışını ihbarcılığa kadar götüren bir 'aydın sapması', diğer tarafta din özgürlüğünün bile referansını Avrupa'da arayan öz güvensizlik örneği…

Her iki tarafın da yanıldığı nokta şu; ne Fransa ne İngiltere'de yapılan laiklik tartışması, özelde baş örtüsüne ilişkin takınılan resmi tavır Türkiye'ye hiçbir şekilde örnek olamaz. Çünkü söz konusu hiçbir Avrupa ülkesinde nüfun yüzde doksanı aşan oranda ne bir Müslüman varlığından ne de Müslümanlığın şekillendirdiği tarih, kültürden söz edilebilir. Hiçbir Avrupa ülkesinin toplumsal aidiyetini belirleyen değer Müslümanlık olmamıştır. Müslümanlar bu toplumların tümü için önemli bir azınlık oluşturmalarına karşın, hala 'öteki'ni temsil etmektedir.

Türkiye için ise İslam, bu topraklarda varolmamızın temel ve vazgeçilmez şartıdır. Avrupa ve Türkiye bağlamında Müslümanlığın temelden farklı anlam taşıdığı iki farklı konumun, hangi uçtan bakarsanız bakınız,bu ülke için örneklik teşkil etmesi, bize yeni sorunları taşımaktan başka sonuç doğurmaz.

Türkiye'nin Batı uygarlığı içinde seküler bir topluma dönüştürülmesini hedefleyenler açısından Fransız ya da İngiliz laiklik uygulamalarının referans teşkil etmesini bir noktaya kadar anlamak mümkün. En azından sosyolojik ve kültürel anlamda bile ülkenin verili gerçekliğini ihmal ederek, ütopik kaygılarına bir referans çerçevesi oluşturma arayışı anlamında anlamlandırmaya çalışılabilir. Bu kadar yalın ve bir çırpıda çözülecek gibi basite indirgenmeyecek olsa bile, Türkiye'nin batılılaşma projesine "iman eden"ler açısından şu temel gerçeğin her zaman için hatırda tutulması gerekir: Müslümanlık Türkiye'de bir azınlık sorunu değildir.Müslümanlar da bu ülkenin ne göçmenleridir ne de zencileridir.

Burada sorun sadece genelde Türk modernleşmesinin, özelde ise sekülerizmin neden bu ülkede doğru anlaşılmadığı, neden jacoben uygulamalara bir tür dini vecdle sımsıkı sarılışı hatırlatır biçimde bağlı kalındığı üzerinde kafa yorulmalıdır. Türk modernleşmesinin, batılılaşma macerasının bu 'arıziliği' bir türlü atamamasının neden olduğu fikri sefalet bir yana; iktidar/sınıf ilişkileriyle doğrudan bağlantılı olduğuna zaman zaman burada değindik.

AB'ye uyum ya da asimilasyon?

Başörtüsü bağlamında alevlenip hayata ilişkin pek çok alanda, Türkiye'de din ve dini hayata ilişkin kaygısı bulunan, dinle barışık tüm çevreler açısından Avrupa'nın referans gösterilir oluşu üzerinde durulmalıdır. Başörtüsü, din özgürlüğü gibi kimi uygulamalara dair pratik kaygılardan yola çıkarak başlayan Avrupa Birliği standartları ile inandığını yaşama konusunu doğrudan ilişkilendirmeye itilen kesimler açısından ciddi sorunlar bulunmaktadır.

Avrupa Birliğinin başörtüsü özelinde takınacağı tavırla Müslümanlığın değer yargıları ve önerdiği insan ve toplum modeline takınacağı tavır sanıldığı gibi birbirinden tümüyle bağımsız değildir. Uygulamada şimdilik tarihi geçmişlerinden kaynaklanan kimi farklılıklar olsa da Fransa, Almanya ve İngiltere gibi büyük devletlerden yapılan resmi açıklamalardaki ortak paydayı atlamamak gerekir. Zaman zaman İslam ve Müslümanlık konusunda çıkan her kriz durumunda hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinin bir ihtar gibi öne sürdükleri bir gerçek var: Müslümanlar Avrupa toplumunda yaşadıklarını hatırlamalıdır. Madem bu ülkede (herhangi bir AB ülkesi olabilir) yaşıyorlar o halde bu ülkenin tarihnnden, kültüründen kaynaklanan değerlere uyum sağlamak zorundadırlar.

Bu ifade, Müslümanlarla ilgili ortaya çıkan her kriz durumunda hemen her Avrupa Birliği ülkesinin yeklisinin yaptığı açıklamalarda dile getirilir. Müslümanların hatırda tutması istenen değerlere uyumun karşılığı; kimi yerlerde ırkçı bir asimilasyon kimi yerde daha yumuşak geçişle sürecine bırakılarak inancı ile yaşadığı toplumun değerleri arasında tercihe zorlayan bir uyum/laştırma hedeflenmektedir.

AB'inde Müslümanların etkinlikleri arttıkça, yani çöp temizleyen işçiler olmaktan çıkıp ekonomik ve sınıfsal olarak yukarıya tırmandıkça, hatta entelektüel alanda kendilerini gösterdikçe bu rahatsızlık daha da artacaktır. Bu anlamda da Türkiye'de Müslümanlığın yaşanması gibi temel alanlarda sıkıntıya düşenlerin olur olmaz AB'iğini referans alarak inanç özgürlüğü konusunda birilerini ikna etmeye çalışanlara da şu hatırlatmayı yapmak gerekiyor: Türkiye'de Müslümanlık, Avrupa'da olduğu türden bir azınlık meselesi değildir. Müslümanlık bu ülkenin varoluş meselesidir.

Batı ile İslam ilişkisi, AB-Türkiye ilişkisi bu bağlamda ele alındığında Batı karşıtı veya Batı yanlısı gibi kaba bir karşıtlık ikilemine sürüklenme tehlikesi vardır. Oysa özellikle Müslümanların Batı ile daha anlamlı, öz güvene dayalı kompleksiz bir ilişki geliştirmeleri gerekir. Başörtüsü üzerinden geliştirilecek bir ilişki biçimi başta bu konuda beklentileri olanlar için sağlıksız, beklentileri boş çıkaracak bir ilişki türü olduğunu belirtmekte yarar var. Başörtüsü sorunu tüm batı toplumları için seküler toplum modelinden bağımsız değildir. Sadece başörtüsünü çözme yöntemleri ve süreçleri farklı olabilir.

Avrupa Birliğini doğuran düşünceyi tarihi gelişimi ve felsefi boyutuyla ele almadan başörtüsüne indirgeyerek ele almak, en çok bu konuda yarar sağlamayı düşünenlere zarar verir. Bu hem başörtüsünü yasaklamak için Fransa'dan icazet almayı düşünenler, hem de AB'den özgürlük icazeti bekleyenler için böyledir.


23 Aralık 2003
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED