AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yaptı yapacağını, gidiyor...

Giderayak, Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Sedat Ergin'e konuşmuş... Kimden sözediyorum? Elbette ABD'nin tartışmalı Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'dan.

Fikri takip yapan, telefon diplomasisi kuran, röportaj kovalayan gazetecilerden değilim. İstesem de beceremem. Ama Edelman'la konuşmak isterdim.

Ona sorularım vardı.

Bir bölümünü bu köşede dile getirdiğim, aslında hiç de "zor olmayan" sorular...

İyi bir Yeni Şafak okuru olduğunu bildiğim Edelman da tahmin edecektir bunları.

Üç gün süren röportajında Büyükelçi'nin Türkleri ne kadar sevdiğini, bu ülkeye nasıl hayran olduğunu öğreniyoruz, ama Türk-Amerikan ilişkilerinin neden son zamanlarda gerildiği ve hatta kopma noktasına geldiğine ilişkin bir fikir edinemiyoruz.

Neden?

Ben Sedat Ergin'in yerinde olsam, bugüne kadar gelmiş en tartışmalı, en başarısız, hatta en tuhaf ABD Büyükelçisi Edelman'a, "Neden böyle bir imaj oluştu etrafınızda? Bunda sizin diplomasi üslubunuzun da payı yok mu?" diye sorardım.

Sormuş aslında.

Daha doğrusu "demeye getirmiş.."

Ama Büyükelçi oralı değil.

Israrla, bizleri ne kadar sevdiğini, Türkiye'nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu, ilişkilerin gerilmesinde asıl kabahatin marjinal ideolojik gruplarda olduğunu anlatıyor ve biz de inanıyoruz.

Edelman, Türkiye'deki "anti-Amerikanizm"den de yakınmış. Yükselen milliyetçi dalgayı ve bazı dindar yayın organlarını suçluyor.

Bu yayın organlarının başında, elbette, bir zamanlar Pollock'un "susturulmasını" ve "dışlanmasını" istediği bu gazete geliyor.

Değerli Büyükelçi de, vaktiyle, bu gazetenin gözden düşürülmesi için bir büyük gazeteye "sipariş haber" yaptırmış; hatta daha da ileri gitmiş, bu gazetenin bazı porno siteleriyle ilişkisini (!) belgelemişti.

Bir Büyükelçi bu işlerle mi uğraşmalıydı?

Her türlü gazete, her türlü yorumu yapabilir. Nitekim, Amerika'da da her türlü gazete her türlü yorumu yapmıyor mu? Örneğin, amacının "Türk-Amerikan ilişkilerine değer veren Türklerin seslerini yükseltmeleri için uygun ortamı yaratmak" olduğunu söyleyen Türk dostu Pollock da aklına geleni yazmıyor mu? Üstelik, bazıları, "Amerika'yla iyi geçinmezseniz, Amerika'nın istediklerini vermezseniz, hem dünyadan, hem Avrupa'dan dışlanırsınız, bu da sizin için iyi olmaz" diyerek işi tehdite döküyor.

Edelman her bakımdan ilginç bir diplomat.

Mesela, "Sisteme üye olmayan ülkeleri tsunami felaketi konusunda uyarmadık" demişti. Bunu diyebilmişti. Üslubu da son derece bozuktu. Sanki, ilişkileri tahkim etmek için değil de, iyice çıkmaza sokmak için gönderilmişti ve şimdi ülkesine bunu başarmış bir diplomat olarak dönüyor.

Belki değerli Büyükelçi'nin giderayak şu sorular üzerinde düşünmesi gerekiyor:

Bazılarının "anti-Amerikanizm" adını verdiği Bush karşıtlığı neden Türkiye'yle sınırlı bir olgu değil?

Neden bütün dünya mevcut ABD politikalarına kuşkuyla bakıyor?

Neden bütün bir Avrupa ve İslam coğrafyası, 11 Eylül'den sonra, üçüncü dünyaya demokrasi götüreceğini söyleyen bu "değerli" müttefiki öncelikle "saldırgan" ve "işgalci" olarak değerlendiriyor?

Daha da önemlisi, Clinton Amerikası neden bu ölçüde tepki toplamıyordu?


21 Haziran 2005
Salı
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED