AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Avrupa Birliği'nin dağılması söz konusu mu?

Avrupa Birliği (AB)'nin son zirvesinde ortaya çıkan anlaşmazlığın aşılamaması "AB'nin sonu yakın mı?" sorusunu gündeme getirmiş bulunuyor.

Bu durumun Türkiye açısından çok önemli olduğunu belirtmeye gerek bile yoktur. Eğer AB dağılma sürecine girmiş veya çatırdıyor ise Türkiye'nin tam üye olmak için bunca çaba içerisinde olmasının ne anlamı olabilir? Türkiye'nin bunca çabası boşa mı gidecektir?

Bunun gibi pekçok sorunun hepimizin zihnini meşgul edeceğinden eminim.

Ancak konuya daha geniş bir zaviyeden bakmak gerekir. Avrupa'da bir birliğin tesisi ta 19.yüzyılda gündeme gelmiş bir düşünce idi. Bu düşüncenin fiiliyata geçirilmesi için İkinci Dünya Savaşı'nın sonu beklenmiştir. Savaş sonrasının şartlarında Avrupalı liderler hiç olmazsa belli alanlarda birliğin oluşturulması için uluslarüstü bir otorite tesisine gitmişlerdir. Bilindiği gibi önce savaş sanayiinin temel maddesi olan kömür ve çelik ile atom enerjisinin düzenlenmesi konusunda oluşturulan işbirliği mekanizması arkasından ekonomi alanına da yansıtılmıştır.

Ekonomi alanındaki işbirliği ve birliğin tesisi uzun bir zaman almıştır. Üye ülkelerin ekonomilerinin tek bir ekonomi olarak bütünleştirilmesi için nerede ise yarım asırlık bir zaman gerekmiştir. Diğerleri bir yana sadece parasal birliğin tesisi bile önemli bir başarı olarak kabul edilmelidir. Birliğe üye bütün devletler parasal birliğe dahil olmamış olsalar da sisteme dahil ülkelerin başardıkları ortak para, dünya ekonomisinde önemli bir yer edinmiştir. Bugün Euro, tüm dünyada önemli bir rezerv ve ödeme aracı olup Amerikan Doları'yla rekabet etmektedir.

Üye ülkeler arasında vizelerin kaldırılması, ortak dış politika ve savunma inisiyatifinin geliştirilmesi, müktesebatın uyumlaştırılması gibi çok önemli adımlar atılmıştır.

Bütün bunları görmeksizin bütçede yaşanan anlaşmazlık nedeniyle AB'nin çatırdamakta olduğunu veya yakında dağılacağını beklemek, asla gerçekçi bir değerlendirme olmayacaktır.

Birlik içinde sorunlar var, ancak....

AB içinde elbette çok ciddi sorunlar vardır. Bir birlik düşünün ki kurulurken altı üyesi olmuş ve zaman içerisinde üye sayısı tam dört katını aşmış. Bununla da kalmayarak üye olmayı bekleyen yeni adaylar var. Her bir üye ülkenin ayrı ve farklı tercihleri, beklentileri, sorunları ve imkanları var. Bunları bir süreç içerisinde bütünleştirmek, farklı yapılardan ortak ve uyumlu bir yapı çıkarmak elbette kolay değil. Bu zaman ve imkan isteyen bir süreçtir.

Her şeye rağmen AB tecrübesinin çok önemli aşamalardan geçtiğini ve geriye dönülemez bir aşamaya geldiğini görmemiz gerekir. Yarım asırlık tecrübe dünyanın farklı yerlerindeki entegrasyon hareketlerine örnek oluşturmuş, devletler arasındaki dayanışma ve işbirliği çabalarını motive etmiştir. Bütün bu tecrübenin ve varılan aşamaların bir anda yok sayılmasını beklemek elbette gerçekçi olamaz.

Kaldı ki AB bu tür krizlerle yeni karşı karşıya geliyor değil. Daha önce de benzer sorunlar ve anlaşmazlıklar yaşamış; bunları aşmasını bilmiştir.

Anlaşılan o ki AB sadece genişlemede sorun yaşıyor değil genişleme söz konusu olmasa bile özellikle birlik içerisinde güçlü devletlerin farklı siyasi tecrübe ve hedefleri nedeniyle de menfaatleri çatışıyor. AB baştan beri bir Kıta Avrupa'sı projesi olarak ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bugünkü anlaşmazlığın tarafları olan Fransa ile İngiltere arasındaki ilişkiler baştan beri bir rekabet temelinde seyretmiştir.

İngiltere AB'nin kurucu üyesi olmayıp ancak 1973'te ilk genişleme aşamasında birliğe üye olabilmiştir. Kıta Avrupa'sı ülkeleri İngiltere'ye hep belli bir rezervle bakmışlardır. İngiltere de, Kıta Avrupa'sı devletlerle birlikte hareket etmekten ziyade Amerika Birleşik Devletleri ve Anglo-Sakson ülkeleriyle hareket etmeyi tercih etmiştir. Mesela en son Irak politikasında İngiltere ile Kıta Avrupa'sı ülkelerinin politikaları tamamen farklılık göstermiştir. İngiltere AB içindeki ülkelerle birlikte hareket edeceğine Amerika Birleşik Devletleri'yle birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Bundan dolayıdır ki AB Irak konusunda ortak bir dış politika geliştirememiştir. İngiltere, sadece bu konuda değil ortak para politikası konusunda da farklı davranmaktadır.

Bugün AB'nin geldiği noktaya baktığımızda ekonomik bakımdan mevcut sorunlara ve sıkıntılara rağmen önemli bir aşamaya geldiğini ve bir ekonomik deve dönüştüğünü görmekteyiz. Ancak aynı değerlendirmeyi siyasi alanda yapacak durumda değiliz. AB üye ülkeler arasındaki çelişkiler, farklı beklentiler ve menfaatler nedeniyle ne ortak bir dış politika ne de bir savunma politikası geliştirilebilmiştir. Ülkelerin temel tercihlerinde mevcut farklılıklar da birleştirici değil bölücü rol oynuyor. Mesela Fransızların sosyal ağırlıklı devlet politikaları konusundaki ısrarı, son Anayasa oylamasında olumsuz rol oynamıştır

Türkiye bu yaşananlardan olumsuz etkilenir mi? Belki doğrudan değil, ama dolaylı olarak etkileneceği kesin. Çünkü AB'nin yeni genişlemeye kolay kolay evet demesi zor gözükmektedir.

Son yaşananlar AB'nin yakında dağılacağını değil birliğin tesisi için vitesin küçültüleceğini ve daha uzun bir zamana ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.


21 Haziran 2005
Salı
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED