AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Kör nokta

Sayın Ben: Sana diyeceğim ki, neden durduğumuzu bilmiyorum. Korkmadın değil mi?

Arkadaş: Yo, hayır. Hayır, hayır.

Sayın Ben: (Devam eder) Neden durduğumuzu bilmiyorum dedim. Bilhassa bunun için durduk. Neden durduğumuzu bilmediğimiz için.

Arkadaş: (Şaşkın gözlerini açar) Yok be!

Sayın Ben: Yani yolumuzun burasında bir engel çıktı karşımıza: izah edilemez, önüne geçilemez ve kalın bir şey gelip bize çarptı.

Arkadaş: Buuumm!

Sayın Ben: Tam öyle işte. İlerlememize engel olana gelip çarptık. Oysa bu engelin ne olduğunu bilmiyoruz. Pek de öğrenemeyeceğiz.

Yukarıdaki diyalogu J. Tardieu'nun "Sayın Ben" adlı kısa oyunundan aldım. "Sayın Ben", birlikte yola çıktıkları arkadaşına, yolda niçin birdenbire durduklarını ya da durdurulduklarını açıklıyor. Bir "engel"le karşılaşıyorlar, fakat engelin ne olduğunu bilmiyorlar, hiçbir zaman da bilemeyecekler. Sadece durmuş olduklarının, engellendiklerinin farkındadırlar. Sayın Ben'in, bu izah edilemez şeyi izah tarzı oldukça ilgi çekici: "Neden durduğumuzu bilmiyorum. Bilhassa bunun için durduk. Neden durduğumuzu bilmediğimiz için."

Öznel bilincin saplandığı kör noktada Sayın Ben'in yapabileceği başka bir mantıklı izah tarzı yoktur. Sayın Ben, durumunu mantıklı bir zemine oturtmak istiyor. Ne var ki, başvurduğu "mantık yöntemi" onu, içinde bulunduğu açmazdan kurtaramayacaktır. O, sadece bir izah tarzını denemektedir, o kadar. Bununla birlikte bu izah tarzı kişisel/öznel bir düzlemde kaldıkça, başkalarına budalaca görünse bile masumdur.

Sayın Ben'in mantığı bir tıkanmışlığı ima ediyor. Bu konuşmaya, tek kişilik bir konuşma gözüyle bakabiliriz. Zaten Arkadaş, oyunda, bir bakıma Sayın Ben'in ikinci kişiliği gibi durmaktadır. Sayın Ben'in konuşmasını (kendisiyle diyalog kurmasını) sağlayan arkadaş, ikinci kişilik gibidir; bu yüzden hiç cümle kurmaz, kesik kesik ünlemlerle katılır diyaloga.

Tıkanmışlığın görüldüğü her düzlemde mantık zorlamasıyla ortaya çıkartılan izah tarzları, Sayın Ben'in mantığına uygun düşmektedir. Şurası var ki, Sayın Ben, arkadaşına suçlamasız bir tavırla yaklaşmıyor. Onunla diyalogunu sürdürebilmesi için arkadaşına karşı suçlayıcı bir tavır takınması zorunlu ve kaçınılmaz görünmektedir. Diyalogun karşıt uçlarının aynı bilince ortak çıktıkları veya aynı ortak bilinçte özdeşleştikleri kabul edilecek olursa, başka bir deyişle, birini ötekinin ikinci kişiliği olarak görmeyi başarabilirsek, içinde biraz suçlama tavrı da olsa, kurulan diyalogun anlamlı bir tabloyu yansıttığını teslim ederiz.

Bir bilincin iki farklı yüzü, birbirine karşı sürekli biçimde: "Durduk, çünkü neden durduğumuzu bilmiyorum. İzah edilemez, önüne geçilemez ve kalın bir şey gelip bize çarptı." derken, tıkanmışlığa bir açıklama getirmeye çabalıyor. Ama o engelin bizzat kendinin ikinci yüzü olduğunu ayrımsamaz görünüyor. Bunu ayrımsadığı anda, belki de boşlukta sallandığını hissedecektir. Diyalogun öbür ucunda bu yüzden kahramanımızın ikinci yüzünün (ya da ikinci kişiliğinin) yer alması zorunlu görünüyor. Fakat her şeye rağmen, ortada tek kişilik bir diyalogun bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü ikinci kişilik "asıl ben"in açıklaması karşısında patlama sesini taklit ederken, o da, bu içeriksiz sesin sesini onaylamak durumunda kalıyor.


6 Kasım 2005
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED