T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 4 TEMMUZ 2006 SALI | ||
|
Cuma günü 2006 yılının ilk çeyreğine ait büyüme verileri açıklandı. Buna göre yılın ilk çeyreğinde % 6,3 oranında büyümüşüz. İlk çeyrekte en hızlı büyüyen sektörün yine inşaat olduğu ortaya çıkıyor. Ancak büyümeye en ciddi katkıyı toptan ve perakende ticaretin yaptığı da anlaşılıyor. İmalat sanayinde büyüme ise nispeten düşük kalmış ki, bu da ilk çeyrek için beklenen bir durumdu. Talep tarafında ise ihracatın liderliği artık iyice bıraktığını, buna mukabil hem özel kesim, hem de kamu kesimi yatırımlarının (önemli bir kısmı inşaat yatırımı olmak üzere) harcamalar kanadında süreci sürüklediğini tespit edebiliyoruz. Nihai tüketimin de ilk çeyrekte % 8,4'lük bir atak yaptığını, ancak burada da en önemli unsurun dayanıklı tüketim malları olduğunu görüyoruz. Diğer yandan dün, TÜİK'in Haziran ayı enflasyon verileri de açıklandı. Bu satırların yazıldığı dakikalarda söz konusu veriler henüz açıklanmamış olmasına rağmen, İstanbul Ticaret Odası'nın Ücretliler Geçinme Endeksi ve Toptan Eşya Fiyatları Endeksi'nden Haziran ayı enflasyonunun, Mayıs ayı sonuçları ile birlikte yukarı yönde gelişen beklentilerden daha düşük çıkacağı anlaşılıyor. Bu iki veri, son haftalarda ciddi bir dalgalanma yaşayan ekonomimize bir nebze ferahlık sağlayacaktır. Ancak nihai kertede henüz sisten çıkılmadığı, her şey bir yana uluslararası konjonktürün sonbahara doğru ne yönde seyredeceği hakkındaki belirsizliğin sürdüğü biliniyor. Tabiatıyla herkes gelişmeleri ve özellikle ekonomi yönetiminin bundan sonra sergileyeceği tutumu yakından takip ediyor olacak. Bu tutum çok önemli, zira dalganın Türkiye'yi vurduğu anda ekonomimiz bazı açılardan önemli kırılganlıklar taşıyordu. Bunlardan ilki cari açık unsuruydu. Diğer ekonomilere baktığınızda cari açık verenlerle vermeyenler arasında ciddi bir tepki farkı olduğunu görebiliyorsunuz. Sözgelimi, Brezilya ve Hindistan süreci nispeten daha az zararla kapatırken, Güney Afrika da, aynen Türkiye gibi, ciddi bir kur hareketlenmesi yaşadı. Yine önemli bir unsurun, ekonomi yönetiminin dalgaya ne ölçüde hazırlıklı olduğunu görüyoruz. Türkiye hemen dalga öncesinde suni bir iyimserlik atmosferine girmiş, enflasyon hedeflemesine geçmiş, % 5 gibi hayli iddialı bir hedef belirlemiş, 2005 yılı içinde faizlerin düşmesi gerektiği, ancak düşürülmediği bir dönemi kaçırmış, ama tam da dalga öncesinde aşırı bir iyimserlikle faizleri düşürmeye kalkışmıştı. Aynı aşırı iyimserliği yaşayan Endonezya da cari açık derdi olmamasına rağmen dalgalanmadan oldukça menfi etkilenmişti. Olan oldu. Şimdi artık önümüze bakma zamanıdır. Bu süreçte insanlar, süreçlere hâkim, gelişmeleri okuyabilen, ancak bununla yetinmeyip politikalarını kamuoyu ve ilgili kesimlerle paylaşan bir ekonomi yönetimi görmek istiyor. Kamuoyu, Merkez Bankası ve Hazine'nin, dalga sonrasında ciddi bir şaşkınlık yaşadığına ve ilk zamanlarda kabuğuna çekilip piyasaları yoklamadan harekete geçtiğine inanıyor. Bizim de daha ilk günden itibaren vurguladığımız bu iletişim unsurunun şimdilerde giderek daha etkin bir şekilde kullanılmaya başladığını görüyoruz. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın son günlerde başta medya olmak üzere çeşitli taraflarla bu iletişim kanallarını açması bu yönde atılan adımları somutlaştırması açısından önemli bir girişim. İletişim politikalarında yapılan bu revizyonu piyasaların müspet karşıladığına inanıyorum.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |