T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Elektrik niçin gitti?

Ege ve Akdeniz bölgesinde son olarak 1 Temmuz gecesi yaşanan ve çok sayıda yerleşim yerinin saatlerce karanlıkta kalmasına neden olan elektrik kesintilerinin nedeni ne acaba?

"Acaba" diyorum, çünkü "normal" bir ülkede medyaya kulak vererek hemen o saat kavrayabileceğiniz "kesinti nedeni"ni olayın üzerinden şu kadar gün geçtiği halde hâlâ yeterince çözebilmiş değiliz.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in konuya ilişkin açıklamasının gazetelerin ancak dünkü sayılarında -yani olayın (kesintinin) üzerinden üç gün geçtikten sonra- ortaya çıkması bile, tek başına, bu alanda (da) bir "sıkıntımızın" olduğunun delili değil mi?

Dün önce ülkenin haberi en bol gazetesini elime aldım; bakalım bu "elektriğin gitmesi" hikayesine ilişkin haberler ne diyordu.

"Ekonomi" sayfasına yerleştirilmiş neredeyse bir tam sayfalık haber önümüzdeydi. Gazete (olabilir tabii ki, kendi tercihidir) sayfanın manşetine "otoprodüktör şirketler" temsilcisinin sözlerini yerleştirmiş: "6.5 YKr'lik elektrik dururken 9.5 YKr'lik elektrik üretir miyim?"

Sektör temsilcisi haklıydı doğrusu; "otoprodüktör olmamız ticaretten çakmamamız anlamına gelmiyor herhalde.." der gibiydi. İsterseniz temsilcinin bu ticarete yönelik açıklamasının tamamını vereyim de, enerjimizin nerelere harcandığını daha iyi görebilelim: "Bizim ürettiğimiz elektriğin kilovatı sadece doğalgaz maliyeti ile 9.5 YKr'ye geliyor. Devlet kilovatı 6.5 YKr'den elektrik satıyorken neden almayayım? Bu yeni bir şey değil 2003 yılından beri uygulama böyle."

Yeri gelmişken, "kilovatı 6.5 YKr'den elektrik"in "nerede satıldığı"nı da hatırlatayım: TEDAŞ'ın her ay belirlediği tarifeye göre, bu yılın temmuz ayında 22.00-06 saatleri arasında elektriğin kilovatı 6.5 YKr imiş. Ve bildiğiniz gibi son büyük elektrik kesintisi de bu saatler de yaşanmıştı.

Haberi en bol gazetenin "kesinti" haberinde ilk göze çarpan husus, haberin neredeyse tamamının "otoprodüktör şirketler"in bakış açısını yansıtıyor olmasıydı. ("Neden acaba?" diyerek bir şeyler ima eder gözükmek istemesem de insan yine de sormadan edemiyor: Neden acaba?)

"Temsilci"nin açıklamasında yer alan şu bilginin de özellikle dikkatimi çektiğini söylemeliyim: "Artan petrol fiyatları, doğalgaza yüzde 71.4 oranında yansıdı. Buna karşın elektrik fiyatları son üç yıldır artmadığı gibi, yüzde 5 oranında düşürüldü." Bu bilgi dikkatimi çekti, çünkü buradan hareketle şu çıkarsamayı yaptım: Bu şartlarda otoprodüktörlük üç yıl önce bayağı kârlı bir işmiş anlaşılan....

Sonuç olarak haberi en bol gazetenin "kesinti" haberinden ben (bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama) pek bir şey anlamadım.

Hilmi Güler'in açıklaması "gözümüzün açılmasına" epeyce yardımcı oldu. Enerji Bakanı, "kesintiyi" Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeliyle yapılan doğal gaz çevrim santrallerinin bir marifeti olarak açıklıyordu. Elektriğe zam isteyen şirketler bu istekleri yerine gelmeyince ucuz fiyattan elektrik satmamak için sistemden elektrik çekiyorlar ve yaşanan aşırı yüklenme sonucunda da sistem çöküyor. Yani "kesinti"nin nedeni "zam oyunu"ndan ibaret.

Anlaşılır gibi değil tabii ki... Demek ki ülkenin enerji meselesi bugüne kadar "otoprodüktörler"in insafına bırakılmış... Canı sıkılınca, şarteri indirerek ulaşabildiği yerleri elektriksiz bırakabilir. (Enerji Bakanlığı Müşteşarı, bundan böyle (!) "izinsiz devreden çıkan" özel sektör kuruluşlarını cezalandıracaklarını söylüyor.)

Ama durun bitmedi; "kesinti" meselesinin tam olarak kavranabilmesi için Hilmi Güler'in açıklaması da yeterli değil. Birkaç adım daha atıp, Elektrik Mühendisleri Odası'nın görüşünü de gözden geçirmemiz gerekiyor. Bakın mesela Oda'dan yapılan şu açıklamaya: "Elektrik kesintisinin, Danıştay'ın özel sektöre ait bir santralın kapatılması kararını baypas eden yasanın Meclis'te görüşüldüğü saatlere denk gelmesi, üreticilerin toplu eylem yapmış olabileceği ihtimalini akla getiriyor."

Oda'nın açıklamasında atıfta bulunulan "yasa"yı da hatırlatalım: "Şarık Tara'ya özel yasa" olarak nitelenen bu yasanın, Danıştay'ın ENKA'ya ait İzmir santralında 20 gün içinde üretimin durdurulması sonucunu doğuracak kararını "onaracağı" söyleniyordu. Nitekim elektrik kesintilerinin yasandığı gece Meclis'ten geçen bu yasa ile Yap-İşlet modeli enerji santrallerinin sözleşmelerinin "özel hukuk statüsüne" alınması yasalaşmış oldu.

Sözü uzattığımın farkındayım; ama konu gerçekten mühim... Bu mühim konu hakkında ülke medyasının milleti yeterince aydınlatmamasının sakıncalarını hatırlatmıyorum bile... Ancak, enerjiye ilişkin bu ve benzeri sorunların bugünkü hükümetin eseri olmadığını da unutmamak gerekir. Hilmi Güler, yukarıda sözünü ettiğim "yasa" teklifinin görüşüldüğü oturumda devralınan bu "miras"ı bakın nasıl anlatıyor:

"Açıkça söyleyeyim; isterseniz bunu uygulamayalım. Paraları takır takır ödersiniz. Üretmediğiniz elektriğe para ödersiniz. Doğalgaz da elinizde kalır. Elektrik kesintisi dahil.... Bunu mu istiyorsunuz?..."

Bakan haklı herhalde. "Özel hukuk statüsü" son derece tartışmalı bir konu ama Güler'in hatırlattığı Eski Rejim'den miras şartlar da çok ürkütücü doğrusu...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi