|

Pazar günü benim için ev demektir

Pazar günleri kimilerimiz için evde tembellik edilen, belki de gündüz düşleri kurulan bir gün. Yazar Selvanur Yazıcı Sezgin ise pazar günleri için şöyle söylüyor: “Pazar günü benim için en çok ev demektir. Her günü evde geçen biri olsaydım, bu kadarı beni mutsuz ederdi muhtemelen. Ama herkesin dışarıda olduğu gün olan pazar günü, ev seçeneği çok daha barışçıl ve huzurlu geliyor kulağa.”

Merve Akbaş
04:00 - 19/05/2024 Pazar
Güncelleme: 00:04 - 18/05/2024 Cumartesi
Yeni Şafak
Selvanur Yazıcı Sezgin.
Selvanur Yazıcı Sezgin.

İsveçli yazar Carl-Johan Vallgren’in Türkçeye çevrilmiş ikinci romanı Bir Garip Aşk Öyküsü’ndeki karakteri kendi hikâyesini anlatırken satırların arasından bize şöyle sesleniyor: “Bu evde her şey satılıktı ve sadakat, olsa olsa, tembellik edilen pazar günleri görülen bir gündüz düşüydü.” Kurgunun geri kalanını bırakıp, sadece “tembellik edilen pazar günleri görülen gündüz düşleri”ne odaklanalım. Pazarlarımız hakkında “gerçek” tespitlerden biri bu olabilir. Bu hafta pazarları kendisiyle beraber irdelemek için yazar Selvanur Yazıcı Sezgin’in kapısını çalıyoruz. İlk sorumuz malum: “Klasik bir pazar gününüzü tarif eder misiniz?” Sezgin’in cevabını birlikte okuyalım: “Klasikleşmesini umduğum pazar günleri, geç uyanabildiğim pazar günleridir. Bir süredir, kızım bir parça büyüdüğünden ve sabahları artık çok erken kalkmadığından; kalksa bile benden başka birileriyle de vakit geçirebilecek olgunluğa eriştiğinden eşimden ve ailemden pazar sabahlarını bir hediye olarak kabul ediyorum. Günün her saati uyuyabilmeyi değil belki, ancak sabah uykularını çok severim. Pazar sabahları bana hediye edilmiş veya ödünç verilmiş birkaç kıymetli saatin karşılığını başka günlerde ve başka saatlerde misliyle ödemeye razıyımdır. Bunu bilen ailem, pazar sabahları birkaç saat beni kendimle baş başa bırakır. Ben de bu altın saatleri çoğunlukla uykuya satarım. Büyük bir memnuniyetle.”

Pazarları saat hızlı akıyor

Sezgin, pazar gününün haftanın en hızlı geçen günü olduğunu söylüyor. “Nasıl olur da saat 07.00’de başlayan bir pazartesi günü öğlen 12.00’ye ulaşmak bir hayli zorken, pazarları ise birden nasıl akşam olduğunu anlayamayız...” dedikten sonra şunları anlatıyor: “Klasik bir pazar günüm her seferinde bunu düşünmekle geçen hızlı ve verimsiz bir gündür. Ancak bunu çoğunlukla sorun etmem. Düşünür, hayret eder geçerim. Pazarı olduğu hâliyle kabul eder, kucaklarım. Bugüne dair hedeflerim yoktur, sağlıkla huzurla ve sevdiğim insanların yanında geçip gitmesidir klasik bir pazardan beklentim.

Sakinleri hak vereceklerdir; son yıllarda İstanbul’da hafta sonları çokça sevimsiz geçiyor dışarılarda. Her yer çok kalabalık. Trafik çok yoğun. Yemek yenecek mekânlar çok pahalı, üstelik lezzeti de şüpheli. Hâl böyleyken, son yılların klasik bir pazar gününde dışarı çıkmak ve falanca mekânın kapısının önünde bir saate yakın sıra beklemek, sonra da daracık bir alanda sıkış tepiş oturarak yemek yemeye çalışmak yok. Onun yerine bazen kendimiz için kurduğumuz kahvaltı sofralarına ailemizi, arkadaşlarımızı davet etmek; bazen de -hava güneşli ve ılık bir bahar havasıysa mesela- arkadaşlarımızla park, bahçe, sahillerde buluşup yürüyüş yapmak var… Sözün özü, benim için klasik ve sorunsuz bir pazar günü evde veya evin çevresinde geçen bir pazar günüdür. Bazen evin ihtiyaçlarıyla ilgilenirim, bazen ailemle, bazen kendimle, bazense arkadaşlarıma ayırırım bugünü. Çoğu zaman dinlendirici bir gün değildir, olmamıştır. Ancak haftanın diğer günlerinden farklı, rutinin dışına çıkmış bir gündür. Bu yüzden çok bir derdim yoktur pazar günüyle. Galiba benim asıl derdim pazarı kendi hâlinde ve yalnız bırakan ve hızla geçip bitmesine neden olan haftanın diğer günleriyle…”

Çarşamba da tatil olsa pazarlar canımızı sıkmazdı

Peki Sezgin’in pazarları sıkıntı olmaktan kurtarmak için önerileri var mıdır? Bize, “Pazarları sıkıntı olmaktan kurtaracak yegâne şey yanına ötesine berisine birkaç sakin gün daha eklemektir” diyor. Arkasından şunları ekliyor: “Misal haftanın ortasındaki çarşamba da mesailerden ve prangalardan arındığımız, ruhumuza ve bedenimize iyi gelecek işlerle hemhâl olabildiğimiz bir gün olsaydı, pazar günleri bu kadar canımız sıkılmazdı. Ya da herkes için hafta içinden bir gün seçme hakkı olsa ve o gün kendine bağışlansa şehirlerimiz çok daha yaşanası olurdu. İşte o zaman belki yaşadığımız şehir İstanbul’un hakkını verebilir, gerçek birer şehirli olabilirdik. Ancak bu öneriler kulağa biraz hayalperest geleceğinden, pazar günlerini olduğu hâliyle kabul etmeyi önereyim en iyisi.”

Miyazaki herkese iyi gelir

Gelelim beyaz perdeye… Bugün biraz da sinema ve televizyon keyifleriyle bilinir. Acaba Sezgin’e göre pazar günü izlenecek en iyi film hangisidir? Bu sorumuza cevap verirken yazar, “Nasıl bir pazar günü olduğuna göre değişir. Dışarıda mevsim kışsa, evde kalmak en iyi alternatif olmuşsa, hava soğuksa, cama yağmur damlaları vuruyorsa iç ısıtacak, keyifli ve sonu mutlu biten filmleri arar gözlerim” diyor. Gündüz saatlerinde ailecek izlenecek bir Miyazaki filminin herkese iyi geleceğini belirtip, “Pazartesi sendromunun bastırdığı gece saatlerinde, uykum iyiden iyiye kaçtıysa macera/gerilim türünde bir filmle geceyi taçlandırırım” ifadelerini kullanıyor.



#Aktüel
#Pazarları Hiç Sevmem
#Hayat
15 gün önce