|
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı

Psikiyatr Doktor Mustafa Merter ile büyük meseleleri konuşmaya devam ediyoruz.

Serimizin dördüncü yazısı… ‘Hekaton’la Son Tango’ kitabını yazdı Mustafa Merter hocamız. Daha önce de vurgulamıştım, bu kitap Türkiye’de alanında bir ilk. Aileyi hedef alan ve yok etmeye çalışan
küreselci dayatmaların insanlığı yeniden yapılandırma çalışmalarına dikkat çekiyor Mustafa Merter.
Ancak ‘Hekaton’la Son Tango’ son 70 yılı hızla ele alan ve bugünlere ayna tutan bir başlangıç kitabı.

Eğitim ve kadim terbiye sisteminin son yıllarda nasıl bozulduğunu, feminizm akımlarının öncülüğünde kadınların erkekleştirilmeye çalışıldığını masaya yatırmıştık. Bu haftada da “baba otoritesinin” nasıl sarsıldığını anlatıyor Mustafa Hoca.

Hiç uzatmadan hemen sohbete geçelim, yazının sonunda ise bazı notlarım olacak.


Yahudiler kendilerini hep yalnızlığa mahkûm etti

Mustafa Merter, Hekaton’la Son Tango kitabında, baba otoritesinin kasıtlı olarak yıktırıldığını söylüyor. Hem bunun nasıl yapıldığını hem de sonuçlarının ne olduğunu açmasını istedim. Bugünkü Gazze soykırımının psikolojik nedenlerine de ışık tutacak, çok derinlikli bir yanıt verdi:

“Bunu anlamak için, Yahudiliğin Avrupa’daki tarihini inmek lazım. Yahudilik bir ırk dinidir. Anne üzerinden. Eğer anne Yahudi değilse kabul edilmez. Bu nedenle hep yalnızlığa mahkûm ediyorlar kendilerini. Mesela Polonya’da, Rusya’da, İspanya’da bildiğimiz soykırımlar başlıyor. Sürekli bir savunma halindeler. İkinci Dünya Savaşı bunun doruk noktası. Bu sadece Almanların ayıbı değildir. Bütün Avrupa’nın, Batı’nın, insanlığın ayıbıdır. Şimdi Yahudi entelektüelleri Almanya’daki bu soykırımın mantığını anlamaya çalışıyorlar. Diyorlar ki; ‘Nasıl oldu da bu Almanlar bu kadar bir öfkeyle bize saldırdılar ve bu kadar insanımızı öldürdüler?’


Akıllarında hep ‘nasıl oldu?’ sorusu var
Nasıl bir yanıt buluyorlar Hocam?

Mesela Hannah Arendt diye Yahudi bir sosyolog İsrail’e gidiyor. O zaman bir Alman kamp yöneticisini yakalamışlar Arjantin’de, götürmüşler İsrail’e. Mahkemeye çıkartıyorlar. Adamın psikolojisini araştırmak istiyorlar. Hannah Arendt gidiyor bakıyor ki, karşısında sıradan bir kel kafalı bir bürokrat var. Sıska mıska bir adam. Bakıyor bakıyor, canavarı anlamaya çalışıyor. ‘Nasıl canavar bu? diyor.

Akıllarında hep; ‘Bu nasıl oldu? Bu nasıl bizim başımıza geldi? Niye yaşadık’ soruları var. Derken, Freudian teoriden hareketle, Freud’un ‘Oidipus Kompleksi’ dediğimiz saçma sapan bir teoridir ama oradan hareketle bir teori oluşturuyorlar. Diyorlar ki; erkek çocuk Freud’un teorisine göre anneyle beraber olmak ister, babayı engel olarak görür. Dolayısıyla babaya karşı öfke hisseder. Bu öfke, şimdi normalde psikolojide yer değiştirme diye bir bakış vardır. İşte diyorlar ki; ‘Almanların içindeki öfke birikimi, babaya yönlendirilmediği için bize yönlendirildi. Dolayısıyla böyle bir şeyin, bir daha asla olmaması için otoritenin, aileden başlayarak ortadan kaldırılması lazım.’



Baba otoritesini sistematik olarak zayıflattılar
Hocam çok ilginç ve sarsıcı. Bu sayede bütün insanlıktan intikam alıyorlar. Mümkün mü?

‘Frankfurt Ekolu’ diye Frankfurt’ta bir sosyal enstitü var. Düşünce üretiyorlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bunların ileri gelenleri Amerika’ya göç ediyorlar. Erich From, Jurgen Habermas, Max Horkheimer ve diğer sosyal düşüncenin babaları… Şimdiye kadar bu Yahudiler farklı ülkelerde, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de parçalanmışken, Amerika’da bir süper güç içinde bir süper birlik oluşturuyorlar. Bu teoriden hareketle Amerikan Yahudi komitesi ‘otoriter kişilik’ diye bir çalışma başlatıyor. Hatta ‘ön yargıya karşı’ da harekete geçiyorlar. Bu çalışmalar; sistematik şekilde baba otoritesinin, -psikolojiyi ve sosyolojiyi alet ederek- toplumlar için zararlı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.


Psikoloji ve sosyolojiyi kullandılar
Hocam gerçekten de çok ilginç bir noktaya işaret ediyorsunuz?

Evet. Mesela hepimiz idealize ederek Erich From’u okurduk. Mesela Erich From’un işte ‘Sevginin Gücü’ veyahut ‘Sahip Olmak’ veya ‘Var Olmak’ gibi kitapları vardır. Güzel fikirleri vardı. Ama atladığımız yönleri de var. Mesela Erich From diyor ki; ‘otoriter bir ailede sadomasoşist bir sistem hüküm sürer.’ Baba masoşist, çocuk sadist! Bak dikkat et. Yani Erich From bile otoriteyi bir şekilde, psikoloji ve psikiyatri kullanılarak baba otoritesi yavaş yavaş zayıflatılmaya başladı. Hatta bunun daha ilginç bir yönü var. Sosyal ilişkilerde de mesela George Soros, Londra Ekonomi Okulu’nda okurken Karl Popper’ın talebesi. Karl Popper açık toplumu savunur, Yani açık toplumun otoriter olmaması lazım. Karl Popper, George Soros ve Gezi olayları. Bak bak bak nasıl gidiyor iş? Hem sosyal otorite hem aile içinde otorite sorgulanır hale geliyor. Ve bu baba otoritesi ortadan kaldırıldıktan sonra inanılmaz.

Bu bir kültürel ihtilal mi hocam?

Vallahi artık nasıl tanımlarsan tanımla ama yani bir Nobel verilecek bir fitne projesi.


Sırayla savaş açıyorlar

İnsanın yaşamındaki ilk otoritesi anne ve babasıdır. Çekirdek ve varsa geniş ailesidir. Sonra sosyal çevresi, öğretmeni, okulu, devleti ve bu zincir din ile Allah otoritesine uzuyor. Mustafa Merter Hoca’ya ‘bir insanın baba otoritesinin sarsılmasının, sonraki otoriteleri de aslında sarsmanın da yolunu açar mı?’ diye sordum. Sözlerimi şöyle tamamladı:

“Tabii. Çok güzel, ne güzel gördün. Bütün otoritelere karşı bir savaş başlıyor. Zaten başladı. Öğretmeni dinlemek yok ve ebeveyni dinlemek yok. Konuştuk. Kadın devreden çıktı. İşte şimdi de tüm otoritelere sırayla ciddi bir şekilde savaş açılıyor.”


Paylaşın sizin de payınız olsun

Hem serinin videolarını izleyenlerden hem de Pazar günleri bu köşeden aktardığım söyleşi notlarının okurlarından olumlu geri dönüşler alıyorum. Mustafa Hoca’yı tanımayanlar kitaplarının ve konuşmalarının peşine düşüyor. Tartıştığımız başlıklar gerçekten de büyük meseleler. Hemen herkesin gördüğü, bildiği, çevresinde gözlemlediği ve gittikçe karmaşıklaşan sosyal olaylar yumağı gibi. Ancak kimse bu yumağı çözmeye yeltenmiyor. Meseleler, sorunlar ve o yumaklar birikiyor. Beni takip edenler, okuyanlar bilirler bir gazeteci olarak üç yıldır, toplumdaki LGBT dayatmasına yönelik haberler ve yazılar yazıyorum. Karşılık buluyor. Dikkat çekiyor ama asla yeterli değil. Çünkü bu süreçte gördüm ki, buz dağının görünen kısmıyla oyalanıyoruz. Gücümüz de buna yetiyor. Mustafa Merter Hoca ait olduğu camiayı karşısına alarak, tehdit ve şantajlara boyun eğmeden, bir psikiyatr doktoru olarak çok hayati tespit ve teşhislerde bulunuyor. Sorunları işaret ediyor. Çözüme dair reçeteleri var elbette. Sapkın ve anormal düşüncelere karşı sağlıklı, insani ve İslami düşünce üretecek güçlü bir enstitünün kurulması için çabalıyor. Bir yandan da toplum olarak tartışmamız ve etkisi altında olduğumuz büyük sorunları herkesin kabullenmesi gerekiyor. Bir Başka Mesele serisinin amacı da kulak tıkayanların dikkatini çekmek. Ayna tutmak. Sizlerden gelen mesajlar, yorumlar ve şahitlikler bu nedenle hayati öneme sahip. YouTube’da yazılan yorumlara kadar okuyor, notlar alıyoruz. Lütfen izlediğiniz yayınları ve yazıları paylaşın. Daha fazla insana ulaşmasına aracı olun. Bu çorbada sizin de tuzunuz olsun. Biz, büyük ve başka meselelerimizi tartışmaya, konuşmaya devam edeceğiz. Haftaya yine önemli bir başlığın altında görüşmek dileğiyle…




#toplum
#aile
#çocuk
#baba
#anne
#otorite
#Mustafa Merter
#Ersin Çelik
22 gün önce
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Bir Başka Mesele: Aşırı hayvan sevgisi ‘kaydırılmış merhamet’ projesidir
Sahibinin Sesi
BM değil, Mekke Sözleşmesi
Kızın adı Rachel
Bin 187 dokunuş ve 30 genç