20. yüzyılın en önemli entelek-tüellerinden biri hiç şüphesiz Roger Garaudy’dir. 1913 yılında Marsilya’da dünyaya gelen Garaudy 2012 yılında Paris’te vefat etti. 1952 yılında Sorbone Üniversitesi’nden felsefe, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Fransız Parlamentosu’nda milletvekilliği yaptı, senatörlük görevini üstlendi. Yazdığı kitaplar, verdiği konferanslar büyük ilgi gördü.

Aralarında Stalin, Fidel Castro, Picasso, Jean-Paul Sarte, Claude Lévi-Strauss’un da bulunduğu dünyanın önde gelen birçok lideri, sanatçısı, düşünürüyle görüştü.

Garaudy için en önemli husus doğru bildiğini ne pahasına olursa olsun savunmak ve anlatmaktı. Bu sebeple Don Kişot’u kendisine rehber seçti.

Garaudy, arayışlarının neticesinde İslamı seçip Müslüman oldu. Filistin’in haklı davasını savunmaya başlayınca büyük bir sükut suikastine uğradı. Kitapları artık basılmaz oldu. Her bir kitabını tekrar tekrar okumanın gerektiği Garaudy’nin Türkçemizde çoğu Cemal Aydın’ın çevirdiği 30’dan fazla kitabı mevcut. Benim için en vazgeçilmez olanı Fransa’da bile sadece bir baskı yapmış ve bildiğim kadarıyla Türkçe’den başka bir dile çevrilmemiş olan “Batı Resminin Yedi Yüzyılı- Geleceği Müjdeleyen 60 Tablo” isimli eseridir.

Peki, şimdi niçin Garaudy’den bahsediyorum? Çünkü İsrail’i, İsrail’den çok savunan, demokrasi ve insan haklarının merkezi olan Almanya Roger Garaudy’yi soykırım inkarcısı olmakla suçlayarak kitaplarını yasakladı. Gazetemiz dış haberler şefi Sernur Yassıkaya, Garaudy’nin mütercimi Cemal Aydın’la bir röportaj yaparak detayları konuşmuş. Garaudy’nin soykırım inkarcısı olmayı bırakın, “Tek bir Yahudi bile haksız yere öldürülse, bu bir insanlık suçudur” dediğini/yazdığını hatırlatmış.

Soluduğumuz havanın kirliliği hepimizin hayat kalitesini etkiliyor. Şehirleşme arttıkça, sanayi üretiminde gerekli önemlemler alınmadıkça ve ormanlar tahrip oldukça bu kirliliğin artması kaçınılmaz gibi görünüyor.

Milano merkezli tasarım stüdyosu 2050+ tarafından tasarlanan “Havaya Dair” enstalasyon Salt Beyoğlu’ndan sanatseverleri bekliyor. Bu enstalasyonun temel amacı bir takım görsel ve işitsel deneylerle hava kirliliğini somutlaştırmak.

“Sergide, ziyaretçileri havanın maddeselliğiyle ilişki kurmaya teşvik eden bir dizi müdahale yer alıyor: Havanın kimyasal bileşimini ortaya çıkaran ve her biri farklı zehirlilik derecelerine karşılık gelen bir renkle tasvir edilmiş; zehirliliğin farklı ölçeklerdeki yaygınlığını gösteren veri ve görüntülerin işlendiği perdeler, havadaki bu maddelerin etkileşiminin tetiklediği kimyasal reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan koşulları duyumsanabilir kılan bir ses enstalasyonu ile İstanbul’un gökyüzünün, genellikle hareketsiz ve üç boyutlu nesneleri kaydetmek için kullanılan fotogrametri tekniğiyle hazırlanmış bir animasyonu. Böylece, yeryüzünü çevreleyen gaz hâlindeki görünmez maddelerin belgelenip cisimleştirilmesi amaçlanıyor.”

Sergi, 18 Ağustos’a kadar devam edecek. Hemen hemen her Salt sergisinde olduğu gibi bu sergide de film gösterimleri olacak. İlk etapta planlanan film gösterimlerin ilk etabı şu şekilde:

Susan Schuppli’nin Ice Cores (Buz Nüveleri), Su Yu Hsin’in water sleep II Akaike river under Xizang Road (Su Uykusu II Yolun Altından Akan Nehir), Tuân Mami’nin In One’s Breath—Nothing Stands Still (Kişinin Nefesinde—Hiçbir Şey Sabit Kalmaz), Ana Bravo Pérez’in Los órganos internos de la Madre Tierra (Toprak Ana’nın İç Organları) isimli filmleri 8 Mayıs-17 Haziran tarihleri arasında izlenebilecek.