| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Neden gerçekleştiremiyoruz?Cumhurbaşkanlığı'na sunulan memurları kıyım kararnamesi Türkiye'de hukuk devleti ihtiyacının ne kadar acil ve hayati bir mesele olduğunu bir kere daha gözler önüne serdi. Burada cevaplandırılması gereken temel soru şudur: Neden bunca yıllık devlet tecrübesine rağmen insan hak ve hürriyetlerinin garantide olduğu hukuk devletini gerçekleştiremiyoruz? Bunun şüphesiz birçok sebebi var. Bunlardan birisi devletin "âli menfaatlerini" koruma arzusu. Daha doğrusu fiili iktidarı elinde bulunduran sivil ve askeri bürokrasi, sürekli bu gerekçeyi ileri sürerek hak ve hürriyet isteklerini, hukuk devleti taleplerini geri çevirmektedir. Gerçekten de temel hak ve hürriyetlerin çerçevesini belirlerler, hukuk hakimiyetine işlerlik kazandırırken devletin bu "âli menfaatlerinin" nereye konacağı önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer merkeze ferdin taleplerini koyarsanız elbette ferdi hak ve hürriyetlerin çerçevesi geniş olacak, hukukun üstünlüğü fert merkezli olarak işlerlik kazanacaktır. Merkeze devleti, devletin yüce menfaatlerini koyduğunuzda ise devletin zararına olduğu düşünüldüğü her durumda temel hak ve hürriyetlere sınır gelecek, hukuk hakimiyeti de yine bu çerçevede işlerlik kazanacaktır. Kabul etmek gerekir ki bizim geçmişten gelen, belki de müteaddit kereler büyük devletler kurabilmiş olmamızdan kaynaklanan devlet merkezli bir düşünme alışkanlığımız var. "Nizam-ı alem" için kardeş katline belirli bir süre "cevaz verilmesi" bu düşüncenin ürünü. İnkılapları yerleştirme uğruna "İstiklal Mahkemeleri" kurup binlerce kişinin darağaçlarında sallandırılması yine "hikmet-i hükümet" anlayışının sonucu. Dolayısıyla bu uygulamaları içeren bir tarihi süreçten geçtikten sonra devletin yararı söz konusu olduğunda memurların, hakim ve savcıların bir şayiaya dayanarak iki müfettiş raporuyla görevden alınmasını çok yadırgamamak gerekir. Hatta birkaç gün kararnamenin varlığını inkar eden Sayın Başbakan'ın medyanın karşısına bu defa "Ne yani katillere maaş vermeye devam mı edelim?" söylemiyle çıkmasındaki tutarsızlığı, ve sanki söz konusu kararname çıkmazsa mevcut yasalar katillere devlet memuriyeti imkanı sağlıyormuş izlenimi vermesindeki garabeti farketmemek bile mümkün. Ancak yine de şu sorunun cevaplanması gerekir: Böyle yasakçı bir anlayış, böyle baskıcı bir zihniyet devletin yararını gerçekten gözetiyor, birlik ve bütünlüğünü sağlıyor mu? Meseleyi şu şekilde de ortaya koyabiliriz: Hangi insan sürekli kendisini iç tehdit unsuru olarak gören, en ufak hak ve hürriyet taleplerini bölücülük, irtica olarak algılayan bir devletle barışık olabilir, böyle bir ülkede yaşamaktan mutluluk duyabilir? Ve böyle bir devletin sağlam bir zemine, güçlü bir milli mutabakata dayandığı söylenebilir mi? Kesinlikle hayır! O halde devletin yüce menfaatlerini merkeze koyuyoruz iddiasıyla baskıcı bir yönetim ortaya konduğunda aslında devletin yararı sağlanmış, birlik ve bütünlüğü güçlendirilmiş olmuyor. Tam tersine zayıflatılmış, en güçlü dayanağı olan milletiyle bağları koparılmış oluyor. Bazılarının anlamakta zorluk çektiği veya işlerine öyle geldiği için anlamaz göründüğü nokta burası...
makifaydin@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|