| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Başlangıç ve sonDilimizde "başlamak ve bitirmek" üzerine, sürecin niteliğini tayin babında epeyce söz bulunuyor. Bazıları: "Adam olacak çocuk ...'undan belli olur", "Bidayeti iyi olanın nihayeti de iyidir", "Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir" vb... Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmek için Beşiktaş kendini bayağı yeniledi. Başkan'dan başlayan yenilik rüzgarları ünlü hoca Scala'nın da görüşleri doğrultusunda neredeyse bütün takıma yansıdı. Beşiktaş'ın sahaya sürdüğü onbir futbolcu kadar ünlü ve kaliteli oyuncu kulübede bekliyor. Kısaca kadro dahi hayli zengin. Lakin, Levski Sofya ile yapılan ilk maç bekleneni getirmedi. Beklenen nedir: "Birbiri ile uyumlu sahada fırtına gibi esen, kazanma hırsı ile dolu bir takım." Beşiktaş henüz bu özellikleri kazanmış değil; zaten dün bir, bugün iki; bu kadar kısa zaman içinde futbolcuların ancak takıma ısınmış olmaları düşünülebilir. Açıkcası Levski maçı erken geldi. Ve Levski umulandan dişli çıktı. Belki yıldız futbolcu bakımından, fiyat açısından Beşiktaş'tan çok gerideler, ama dayanma gücü, uyum ve takım oyunu olarak Beşiktaş'tan iyiler. Beşiktaş neyse ki, ilk maçı 1-0 da olsa aldı. Bunu, neticeyi tahminden ziyade "başlangıcın" düş kırıklığı olmaması bakımından zikrediyoruz. Çünkü doksan dakika süresince doğru-dürüst bir pozisyon yakalayamadı, rakibi zaman zaman bunaltmış olmasına rağmen bariz bir üstünlük kuramadı. Hatta Levski forvetleri kontratağa çıktıklarında biraz daha becerikli (ve güvenli) olsalardı gol dahi atabilecek durumda idiler. İki iyi pozisyon yakalamışlardı. Scala, Sofya'da herhalde 1-0'lık neticeyi korumak için bir taktik uygulamasa gerekir. Yani açıkça "savunma ağırlıklı" bir oyun Beşiktaş için hüsran olabilir. En çıkar yol, "başa baş" bir mücadeledir. Elbette ki, maç içinde görülecek tablo, taktiğin sürekli değişmesini getirecek. Beşiktaş'ın bu vasatın altında bulunan "ilk manzarası" Fenerbahçe için biraz daha "iyi" bulundu. Stuttgart karşısında gösterdikleri futbol "bir hazırlık maçının ötesinde" bayağı göz doldurdu. En çok merak edilenler elbette ki, Lazetiç, Revivo ve Andersson gibi yıldızlardı. Denizli belli ki, her oyuncunun formasını ıslatmasını istiyor. Bu açıdan genç Fenerliler (Ömer, Ali, Serhat) çok çalıştı. Andersson'un da bir Hakan Şükür olmasa bile, ona yakın faydalar sağlayacağı anlaşıldı. Bazı kalemler Fenerbahçe'yi yine uçuyor: "Süper Fener, Mega Fener" vb. gibi. Artık bu gibi laflara taraftarın da kanması beklenemez. Başlangıç önemli, ama lig de uzun. Değişen ölçü ligi aştı artık. UEFA Şampiyonu Galatasaray ardından gelenlere varılacak hedefi gösterdi. Ona yaklaşamayanlar saf dışı kalacak. Türk seyircisi artık iç sahadaki başarılardan çok dış sahaya gözünü dikmiş bulunuyor.
mkutlu@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|