| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Silahlı Kuvvetler, bu fırsatı kaçırmamalı!.Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Halkla İlişkiler" olgusuna ne kadar önem verdiğini biliyoruz.. Bu kurum, ayrıca, çağın ve müspet ilmin getirdiği bütün yeniliklerden öncelikle yararlanmayı prensip edinmiş, dünyaya açık olmaya çalışan bir düşünce yapısına sahip.. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, şiddetli bir "modernleşme" çabası içinde bulunduğu bu dönemde, kendisini yeniden tanımlaması için, kaçırılmaması gereken bir fırsat var.. Özellikle "Halkla İlişkiler" uzmanlarının asla kaçırmayacakları bir fırsat bu.. Bilindiği gibi, 17 Ağustos 1999 depreminin yaralarını sarmaya katkıda bulunmak amacı ile, "Bedelli Askerlik" uygulaması yapıldı bu yıl.. 71 bin 437 kişi, 15'er bin Alman Mark'ı, iki dönemde, 28 gün askerlik yaparak, "vatani görev" borçlarını kısaltılmış süre içinde eda ettiler.. Son tertip "Bedelli Asker"ler, bu hafta sonu terhis ediliyor.. Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına göre, "Bedelli Askerlik"ten, 1 milyar 43 bin Alman Markı gelir elde edildi.. Önermek istediğimiz konu şu.. Bedelli askerlik yapan 71 bin 437 kişi, belirli yaşın üzerinde, askerlik çağını çeşitli nedenlerle ertelemiş, genellikle meslek sahibi kişilerdi.. 15 bin Mark gibi bir parayı verebildiklerine göre, en azından orta gelirli kesimden veya daha üst gelir kesimlerinden geliyorlardı.. Aralarında üst düzey bürokratlar, özel sektör yöneticileri, polisler, yurt dışında çalışanlar ve her meslekten yetişmiş insanlar vardı.. Bu "siviller", 28 gün süre ile, yurdun değişik yörelerindeki askeri tesislerde, eğitim gördüler.. Sivil toplumun yetişmiş insanları olarak, askeri ortamın kuralları ve düzeni ile, 28 gün süren bir temasları ve tanışmaları oldu.. Eğer Genelkurmay Başkanlığı, tarafsız ve güvenilir bir Kamuoyu Araştırma Şirketi ile anlaşma yapar ve bu 71 bin kişiden mümkün olan en fazlası ile bir "izlenim ve gözlem araştırması" yaptırılabilirse, bundan sayısız yararlar elde edilir.. Çağdaş uygarlığı simgeleyen ülkeler ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri, bu tür araştırmaları çok sık yaparak, Silahlı Kuvvetleri'ni "değişim"e uyarlar.. Amerikan Bakanları, Savunma Bakanlarını genellikle, özel sektörün dev şirketlerinde en üst düzey görevlerde bulunmuş kişilerden seçer.. Neticede her ülkenin silahlı kuvvetleri, o ülkenin en büyük ve en karmaşık örgütlenmesidir.. Biz siviller olarak, Türk Silahı Kuvvetlerine hep dışarıdan bakmayı tercih ederiz.. Askerlik görevi sırasında edindiğimiz izlenimler ise, özel sohbetlerdeki "kışla anıları"nın nakledilmesinden öteye gitmez.. Bu izlenimleri, hem Silahlı Kuvvetler'e duyduğumuz saygı ve sevgi, hem de ceza yasalarının getirdiği ürküntü nedeniyle, yazmayız.. Çoğu kişi, en içten ve en temiz niyetli eleştirilerin bile, kendisine "ordu düşmanı" damgası getireceğinden korkar.. Oysa her kurumun, kendisini geliştirecek ve hatalarını gidermeye yardım edecek, "objektif eleştiri"ye ihtiyacı vardır.. Hiyerarşik bir disiplin düzenin egemen olduğu askeri yapıda ise, "gerçekçi bir öz-eleştiri" bile pek mümkün değildir.. Diyoruz ki.. Şu yetişkin 71 bin kişiden, bulunabilen en fazlası ile, bir izlenim ve gözlem araştırması yapılsın.. Anket yapılan kişilerin kimlikleri, yazılmasın.. Bu tür bir araştırma, Silahlı Kuvvetlere mutlaka yeni bir bakış açısı ve "değişen Türkiye"ye yönelik, yeni bir yaklaşım getirecektir.. ŞAKA
Bereket Berberoğlu var!.
"Hürriyet"te, gazetenin adına yakışan yazılar yazanlar da var.. Enis Berberoğlu, "olay"ı çok güzel özetlemişti dün.. - Cumhurbaşkanına "yıkıcı-bölücü ve dış mihrakların adamı" desek olmaz.. "Hukuk bilmiyor" çamurunu atsak olmaz.. Kaldı geriye, Şöhretler Korosu'nun "vurun, entel-dantel-liboş-numaralı cumhuriyetçiye" muhabbeti.. Evet.. Berberoğlu düzeyinde yazarlar, bir büyük gazeteyi, "radikal fraksiyon organı" durumuna düşmekten koruyor.. TUTARLIK
Ders almak bir erdemdir!.
Cumhurbaşkanı Sezer'in Kanun Hükmünde Kararname'yi, "hukukun üstünlüğü" ilkesine dayalı olarak veto etmesi, herhalde bazı isimlerin, derin bir öz-eleştiri sürecine girmesine sebep olmalıdır.. Burada öncelikle değerlendirilmesi gereken kavram "tutarlılık"tır.. Örneğin, "derin devlet"ten gelen her talimata tartışmasız uyan MHP'nin lideri Devlet Bahçeli, partisinin ve kendisinin, "seçim kampanyasındaki söylemleri"ni artık hatırlamalıdır.. Avrupa Birliği ile ilişkilerden sorumlu olduğu varsayılan Mesut Yılmaz ise, artık tatilini kesip, kendi kendine, "neden benim partim bu kararnameyi destekledi" sorusunu sormalıdır.. Sırtında yumurta küfesi veya altında bakanlık koltuğu olmadığı dönemlerde, insan haklarından, hukuktan, sivil demokrasiden bol bol söz etmek, marifet değildir.. "Adam" olan, cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken bile, kendisi ve ilkeleri ile tutarlı davranır.. Başbakan Ecevit'e gelince.. Sanırız bu kişi, artık, "ne yapalım, bu 28 Şubat'ın gereğidir" diyerek, Çankaya'ya, imzalanması için başka metinler gönderirken, daha önce bir düşünür..
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|