| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Açık alan ticaretiBatı ülkelerinde şehirleşmeyle sanayileşme arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Sanayi yatırımlarının artmasına paralel olarak şehirler de büyümüştür. Önde gelen Batı şehirleri, sanayileşmenin bir yan ürünü olarak ortaya çıktılar. Sanayi kuruluşlarının çevresinde gelişen şehirler, büyük ölçüde işsizlik sorunu olmadığı için, Batı'da düzenli bir biçimde geliştiler. Bizde şehirler, Batı'daki gibi, sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmadılar. Türkiye'de köylerden şehirlere göç, özellikle ellili yıllarda büyük bir hız ve yoğunluk kazandı. "Tek Partili Demokrasi"den "Çok Partili Demokrasi"ye geçmenin getirdiği özgürlük ortamı, Anadolu insanının büyük yerleşim alanlarına göç etmesini kolaylaştırdı. Geniş yerleşim alanlarında ticaret, eğitim ve iş kurma fırsatları daha büyük olduğu için, bizim kültürümüzde şehirlere göç sürekli özendirilmiştir. Mevlana Mesnevi'de "Üç gün köyde kalanın kırk gün aklı başına gelmez" der. Türkiye'de şehirlere göç devlet baskısının ortadan kalkmasının sonucu ortaya çıktığı için İstanbul gibi çok göçmen alan şehirlerde işsizlik de büyük boyutlara ulaştı. Ekmeğini taştan çıkarmaya alışık olan Anadolu insanı "açık alan ticareti" diyebileceğimiz seyyar satıcılıkla geçimini sağlamaya başladı. Hafta sonunda Belediye Zabıta Ekipleri, Valilik emriyle sabaha karşı saat iki sıralarında Çelik Kuvvet polisleri ve panzerlerle seyyar satıcıların Eminönü ve Vefa'daki depolarına baskın düzenledi. Yüzlerce zabıta ve polis panzerlerle seyyar satıcıların depolarının kapılarını kırarak arabalarına, terazilerine ve sattıkları ürünlere el koydular. Saatlerce süren baskında güvenlik güçleri, açık alan ticareti yapan küçük girişimcilerin bütün varlıklarını alıp götürdüler. Bir ülkede toplumsal patlamaların ve ahlaki çözülmelerin olmaması için yetişkin insanlarının evinin ve işinin olması gerekir. Ev ve işi olmayan ailelerin toplumun, ekonominin ve ülkenin temel taşı olmaları mümkün değildir. Gelişmiş toplumlarda ev ve iş insan haklarının bir parçası olarak kabul edilir. Türkiye'de ise, devletten iş istemeden, açık alanda da olsa kendi kendine geçindirmeye çalışanlar, seyyar satıcı diye horlanmakla kalmazlar, bir hırsız gibi de kovalanırlar. Türkiye'de devlet açık havada da olsa, kendi işini kendisi yapanı destekleyip, geliştireceği yerde, tam tersine bütün varlığına el koyarak elini ayağını bağlıyor. Bunun için de yetmiş milyonluk ülke, nufusu on milyonu bulmayan İsveç kadar ürün, hizmet ve bilgi üretemiyor. Çünkü devlet üretene düşman. Dünyada ülkelerin ağırlığı, topraklarının büyüklüğünden ve nufusların çokluğundan değil, üretim güçlerinden kaynaklanıyor.
ngurdogan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|