| Türkiye'nin birikimi... | ||
|
|
HAYAT DEVAM EDİYOR UNUTMADIK
Tarih: 17 Ağutos 1999. Saat: 03.02... Cehennemi bir gürültü, insanları, -insanları bırakınız- binaları yerlebir eden 45 saniyelik dinmek bilmeyen sarsıntı... Sonrasında ölümcül sessizlik... Peşi sıra gelen artçı depremlere karışan feryatlar, figanlar, inlemeler... Sönen, ömrünün baharında; baharın daha ilk gününde sönen hayatlar. Yitip giden ömürler... Bir anne, onlarca katın ağırlığını sırtlamış, iki aylık bebeğini siper etmiş, kucağında sımsıkı sarılmış; anne ölmüş, bebecik 15 saat sonra çıkarılmış beton yığınlarının altından... Bir başka beton yığınının arasından Fatma kızın cesur sesi yüreklere bıçak gibi sallanıyor. Fatma kız dediğimiz 5 yaşında, gök gözlü bir kızımız. Az ötede sütunların altında kalan annesi nefesini tutmuş, solumuyor! Küçük kız kararlı; hem de nasıl bir kararlı, nasıl bir... "Amca, ne olur beni kurtarmayın! Nasıl olsa, annem de yaşamıyor!.." Öte yanda bir evin kalıntıları... Bir genç delikanlının forma ve kramponları yerlere saçılmış; kendisi beton yığınlarının altında... Yolun karşısında başka bir evin yığınları arasında bir oyuncak bebek, yanı başında bir oyuncak kamyon ve küreği... Kırılmış... Koşmak... Top oynamak... Bağırmak... Okumak... Spor yapmak... Suslanmış bütün bunlar... Binlerce, onbinlerce insanımızın 45 saniyede hayatları sonlanmış... Gölcükspor'un sahası sular altında... Sakarya Atatürk Stadı, depremde canını kurtaran yaralı vatandaşların uğrak yeri... İnsanlar acılı, insanlar telaşlı... Hayatta kalanlar, beton yığınları altında kalan yakınlarını kurtarmak için olağanüstü gayret içinde... Ülkenin tam kalbine bir ok saplanmış... Derin bir sızı vermekte... Devlet resmi yas ilan etmiş... Her türlü spor faaliyetlerine ara verilmiş... Depremden en büyük yararayı alan Sakaryaspor'un başkanı, ligden affını istiyor: "Şehir yok ki, takımı olsun" diyor. Bu depremi, Sakarya'nın Akyazı ilçesindeki Taşburun Köyü'nde ailemle birlikte yaşadım. İçinde bulunduğumuz ahşap bina, 1967'deki 7.3'lük depremi de göğüslemişti. 17 Ağustos'un 7.4'lük depreminde büyük hasar görmesine, hatta biraz yana doğru eğilmesine rağmen -çok şükür- bizleri korudu; sabaha sağ-salim ulaştırdı. Dehşeti, heyecanı ve korkuyu fazlasıyla yaşadım... Sonra duyduk ki, Sakarya, İzmit, Yalova ve Gölcük yerlebir... Sonra duyduk ki, onbinlerce insanımızı kaybetmişiz... Ve yine sonra duyduk ki, bu depremden spor camiası da büyük kayıplar vermiş... Değerli futbolcularımızdan İmparator Oğuz, Krallarımız: Hakan Şükür ve Aykut Kocaman deprem bölgesinde yaşayan ailelerine, zarar gören dost ve akrabalarına kol-kanat germiş... Onları başka yerlere nakletmiş ve ihtiyaçlarını karşılamış... İşte, insanlık burada başlıyor... Yurdun her bir yanından yardımlar yağıyor... Birçok ülke, hatta uzun süre birbirimizi hasım gördüğümüz komşu Yunanistan... Şehirlerimiz yerlebir... Her yanımızda ayrı bir insanlık dramı yaşanıyor ama, insanlık da ölmemiş demek... Clinton'a kadar birçok önemli devlet adamı, bölgeye gelerek insanların acısını paylaştı. Birçok ülke gerek ilaç, gerek giyecet ve yiyecek yardımlarında bulundu tır tır... Kış gelene kadar evsiz barksız kalanlara başlarını sokacak bir yerler bulmaktı asıl hedef... Zor da olsa, geç de olsa yapıldı bunlar... Ama ya gidenler, ya ömrünün baharında, bunca yaşanılacak yılları da arkasında bırakıp göçenler... İşte onlara; bebelere, dedelere, ninelere, çocuğuna doyamayan anne ve babalara bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz... Bu olaylardan çıkaracağımız çok dersler var. Hayır ve şer Allah'tan ama, bizler tedbirimizi alalım; yuvalarımızı, yurtlarımızı yerin karakterine göre ve sağlıklı yapalım... Malzemeden çalmayalım... Tarih tekerrür etmesin, canlar yanmasın... Bugün 17 Ağustos 2000... Aradan koskoca bir yıl geçti... Ancak deprem bölgelerinin problemleri, acıları, zorlukları ve sıkıntıları henüz giderilmiş değil... Zor şartlara rağmen, tekrar ayakları üzerine dikilen ve liglerimize renk katan Başta Sakaryaspor, Darıca Gençlerbirliği ve Düzcespor kulüpleri olmak üzere, irili-ufaklı tüm kulüplerimize binlerce teşekkürler... Bu cesaret, bu metanet ancak alkışlanır... 17 Ağustos-12 Temmuz, Çanakkale gibi, Dumlupınar gibi, Sakarya gibi ciğerimizin ta içinde... Unutma, unutturma!..
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|