![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Avrupa istese de istemese deSöylendiğine göre Avrupa Birliği'ne girmek, yani Avrupa tarafından kendi içinde yer alacak derecede benimsenmiş hale gelmek Türkiye'nin bazı iyileştirmelere gitmesi şartına bağlıdır. Bu sebebe binaen bazı Türkler Avrupa'yla bütünleşmek için Avrupa'nın her dediğinin yerine getirilmesi fikrini olağan sayıyor. Buna mukabil bazı Türkler şart koşan Avrupa görüntüsünden rahatsız olarak şunu deme gereğini duyuyor: Türkiye her halükârda iyileştirmelere gitmek zorundadır. Bu değişimi Avrupa istediği için değil toplum olarak buna ihtiyacımız olduğu için geçirmemiz gerek. Sonuçta bir işi Avrupa Türkiye'ye dayattığı için yapanlarla dayatmayı reddederek o işi gönüllüce yapanlar birleşik bir duruma geliyor. "İş" birbirinden farklı ve uyuşmaz gerekçelere dayandırılsa bile kaçınılmaz olarak yapılacaktır. Bir kere bu noktaya gelindi mi artık işin mahiyeti tartışma konusu olmaktan çıkıyor. Acaba Avrupa'nın Türkiye'den istedikleri Türkiye için bir iyileşme anlamı taşıyor mu? Bu soruya bir çok insan gözü kapalı evet demeye hazırdır. Madem Avrupa Türkiye'den demokrasisini düzeltmesini, insan haklarına saygı göstermesini, ekonomisini sağlamlaştırmasını istiyor; bunları elbette birer iyileştirme saymalıyız. Saymazsak bundan bizim diktatörlükten yana olduğumuz, insanlara işkence yapılmasına destek verdiğimiz ve Türkiye'nin fakir, geri bir ülke kalmasına rıza gösterdiğimiz anlamı çıkar. Sahiden öyle mi? Avrupa cenahından Türkiye'ye teklif edilen değişmeyi kısmen değil, tümden reddeden biri Türkiye'nin kötülüğünü isteyen biri midir? Böyle bir soruya 200 senedir mektepte kendisine cici Avrupa, kaka Türkiye dersi verilmiş bir çocuk tereddütsüz evet cevabı verecektir. Yani bu çocuk çocukluktan çıkma çağına ulaşıncaya kadar anlaşılmaz tutumlarıyla Türkiye'nin huzurunu bozan iç düşmanları hep olacaktır. Yine de anlama yeterliğine sahip olanlar birbirlerine doğruları hatırlatmaktan geri kalmamalı. İşe ekonomiden başlayalım. Avrupa'nın sağlam ekonomiye sahip bir Türkiye'den anladığı yabancı sermayenin yatırım yapmaktan çekinmediği yani kâr transferinin güvencede olduğu bir Türkiye'dir. Türk toplumunun sıhhatine hizmet eden ve dolayısıyla Avrupa sermayesinin kâr alanını daraltan bir ekonomiyi Avrupa'nın sağlam ekonomi olarak göreceğini sanmak ahmaklıktır. Eğer Avrupa insan haklarının korunmasında hassas olduğunu ilân etmişse bununla beynelmilel standartlar içinde kalan fikriyatı Türkiye sınırları içinde dokunulmaz kılmak istediğini belirtmiştir. Türkiye'de mescit inşa edilmesine sınırlar getirilmiş olması Avrupa gözünde bir insan hakları ihlâli değildir; ama bir kilisenin veya bir sinagogun ya inşasına veyahut ihyasına herhangi bir kayıt konulursa Avrupa tarafından bu yasak kesinlikle insan hakları ihlâli kabul edilir. İşte bu tutumu her alana teşmil ederek bir kural haline getirdiği ölçüde Türkiye siyasi rejimi Avrupa nazarında demokratik kılmış olur. Neymiş efendim? Demokrasimizin eksikleri olduğunu Avrupa söylediği zaman bununla Avrupa çıkarlarını Türkiye'de kollamanın engellerle karşılaştığını dile getirmiş olurmuş.
iozel@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|