![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... | ||
|
|
Bütün ayların sultanı olan Ramazan ayı, kuşkusuz her asırda Müslümanlar'ca neşe ve sevinç içinde kutlandı. Gökten nur yağan Ramazan ayının gelmesi her yüzyılda Müslümanlar için bereketin ve barışın simgesi oldu ama eski İstanbul'da Ramazan bir başkaydı. Ramazan kültürünün en köklü olduğu şehirlerden birisiydi İstanbul. Osmanlı'nın bütün eyaletlerinde, özellikle de padişahın ikamet ettiği İstanbul'da Ramazan ayı için özel hazırlıklar yapılırdı. Bu hazırlıklar zamanla gelenek haline gelmiş, Ramazan ayının kendine has kurallarını oluşturmuştu. Ramazan ayı gelmeden önce İstanbul'daki bazı mescit ve camilere mahya kurulurdu. Mahya geleneği İstanbul'da padişah I. Ahmed zamanına kadar uzanmaktaydı. İstanbul'da başlayan bu gelenek sonradan Edirne ve Bursa'da da yaygınlaşmaya başladı. Gufran ayı RamazanRamazan ayını, İstanbul halkı bağış ayı anlamına gelen "gufran ayı" diye adlandırırlardı. Evlerdeki tatlı telaş ve yapılan temizlikler Ramazan'ın yaklaştığının habercisiydi İstanbul'da. Bütün kadınlar mutfaklarını yeniden gözden geçirir, kap kacaklarının hepsini yeniden iyice temizler, bakır kaplar kalaycıya gönderilir, eksik mutfak eşyası varsa yenileri alınır ve misafirlerin altlarına konulacak sofra şilteleri, minderler temizlenip yenilenirdi. İstanbullular gündelik hayatta kullanmaya kıyamadıkları porselen tabaklarını, kahve fincanlarını, şurup bardaklarını, binbir zahmetle işlenmiş masa örtülerini, gümüş, fakfon, abanoz tepsileri, yepyeni ve kenarı oyalı havluları bu bereketi bol ayın misafirleri için sandukalarından çıkarırlardı. Bu temizlik hareketine evler dışındaki kamusal mekanlar da katılırdı; camiler, gıda ve tatlı satan dükkanlar, kahvahaneler, gazinolar da özenle temizlenirdi sahipleri tarafından. Ramazan masrafı görmekEskiden, "Ramazan masrafı görmek" diye bir deyim vardı. Buna göre iftar ve sahur için gerekli malzemeler Ramazan'dan çok önce alınırdı. Bugün de devam ettirilen bu geleneğe göre varlıklı kimseler, akrabaları, komşuları, mahalle sakinleri içinde vakti yerinde olmayanların ve dul kadınların Ramazan giderlerini karşılardı. Günümüzdeki gibi asitli içecekler, poşet poşet makarnalar, konserveler, hijyenik kutularında muhafaza edilen süt ürünleri, çeşit çeşit sıvı yağlar vs. yoktu "Ramazan masrafları"nın içinde. İhtiyacı olan bir kişinin "Ramazan masrafı"nı karşılayan varlıklı İstanbullu, ona 3 okka sade yağ, 2 okka, zeytinyağı, 10 okka pirinç, 5 okka şeker, 2 okka hoşaflık, iftarlık reçel, kıymalık ve kavurmalık et, güllaç ve 2 deste de mum gönderirdi. İftar yemekleri, gül suları...
İstanbullular yoksullara zekat ve sadaka paylaştırmanın yanısıra iftar yemekleri verirdi. Ramazan için diğer aylardan farklı olarak alınan özel yiyecekler arasında, baharatlar, makarna, pastırma türleri, peynir, çeşitleri, reçel, sucuk, şişelerde gül suları, zeytin, un, hoşaflık kuru üzüm, kayısı, erik, pestil, yeşilli, mavili sazlarla bağlanmış güllaçlar, çorbalık şehriye gibi yiyecekler bulunurdu. Sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın had safhalara ulaştığı bu hikmetli ayda, zengin, yoksul, orta halli bütün Müslüman İstanbul halkı Ramazan ayını günahlardan arınmak için kaçırılmayacak bir fırsat olarak görür ve ibadetlerini daha da arttırırdı. Eğer Ramazan kış aylarına denk geliyorsa hazırlıklar daha önceden başlardı. Meyve ve sebzelerin bol olduğu yaz aylarında Ramazan için önceden birtakım hazırlıklar yapılır; reçel, pekmez, şurup kaynatılır, makarnalar kesilir, erişte ve çorbalık tarhanalar hazırlanırdı. Sarayda gül mevsimiRamazan yaklaştığı zaman evkaftan camilere kandil yağları ile bal mumları dağıtılırdı. Sadrazam, reisülküttab ve defterdar gibi devlet büyükleri "yıllık hümayun" denilen özel bohçalar hazırlar saraya gönderirdi. Güzel sesiyle ve güçlü hitabetiyle tüm İstanbullular'ca tanınan hocaefendilere ve maiyet memurlarına saraydan "iftariye" adıyla saat, enfiye kutuları gibi hediyeler gönderilirdi. Ramazan başlamadan önce devlet yetkilileri bu ayda yapılmaması gereken şeyleri ve zat-ı şehanelerinin Ramazan ayı boyunca namaz kılmak için dolaşacağı İstanbul camilerini tellallar aracılığıyla halka duyururdu. Ramazan'ın ilk günlerinde devlet daireleri kapalı olurdu. Ramazan'ın diğer günlerinde ise iş saatleri yavaşlatılır, dükkanlar öğle sonu açılır ve mekteplerdeki ders saatleri azaltılırdı. Yani Ramazan'ın huzur ve kolaylık içinde geçmesi, insanların ibadet etmeye vakit ayırabilmesi için devlet tarafından tüm imkanlar sağlanırdı.
Havva Setenay İlhan
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|