YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yönetim sorun çözemiyor

Öncelikli temel sorunumuz nedir diye sorsak, sanıyorum ki herkes bu soruya farklı cevaplar verecektir. Ekonomiden siyasete, kültürel bozulmadan dejenerasyona, gecekondu kesimlerinden işsizliğe, fiyat artışlarından eğitime, insan hakları ve temel özgürlüklerdeki sınırlandırmalardan temsil kurumunun işlevsizliğine pekçok soruna işaret etmek mümkün. Ama öncelikli temel sorun hangisi?

Ben bu soruya tereddüt etmeden Türkiye'nin temel sorununun "yönetilememe", daha doğrusu gündemin ilk sırasında devamlı "yönetim krizi" olduğunu söyleyebilirim.

Evet, Türkiye yıllardır rasyonel, etkin ve toplumsal taleplere cevap verecek bir yönetim aygıtından mahrum yaşıyor. Türkiye yönetilemiyor; bocalıyor, patinaj yapıyor, yerinde debeleniyor, mevcut ortak sorunlarını çözemiyor, iki ileri bir geri gidip geliyor.

Bir toplumda "yönetim" dediğimiz aygıt niçin var?

Elbette ki toplumun ortak sorunlarını en rasyonel şekilde çözmek, ortak hedeflere ulaşılmasında yardımcı olmak, müreffeh ve sorunsuz bir toplum hayatı oluşturmak için vardır. Bu bakımdan yönetim aygıtını oluşturan çeşitli kurum, kuruluş ve birimler, toplumsal ihtiyaçlara, beklentilere cevap verecek şekilde dizayn edilmişlerdir. İhtiyaçlar ve hedefler değiştikçe söz konusu kurum, birim ve kuruluşların da değişmesi; işlevlerini dolduranların gündemden uzaklaşması yenilerin gündeme girmesi gayet normaldir.

Yönetim aygıtını oluşturan yapıda bulunan kurum ve kuruluşlarda binlerce görevli var. Her biri farklı pozisyonları işgal ediyorlar. Binlerce farklı araca, eşyaya hükmediyorlar. Devasa binalarda, lüks ve pahalı mobilyalarla donatılmış ofislerde hizmet üretiyorlar. Şehirlerin en görkemli yapılarına bakın ya büyük bankaların ve holdinglerin genel merkezleridir yahut da devletin herhangi bir yönetim birimidir. Kaymakamlık, valilik binaları "saray" veya "konak" şeklinde ifade edilirler. En küçük ilimizdeki valilik konağının bahçesinde bile en lüks birkaç makam arabası vardır. Resmi plakalı arabalar, eskortlar, korumalar, bir ihtişamın ve debdebenin ifadesidir elbette.

Peki yönetim aygıtının maddi boyutu herkesin gözünü kamaştırdığı, önemli bir eksiklik olmadığı halde neden sorun çözemiyor? Bunların her biri ortak sorunları çözmek için değil midir?

İşte sorunun can alıcı noktası burasıdır. Yani yönetim aygıtı, toplumda mevcut ortak sorunları çözmek için değil midir? Şayet yönetim sorun çözemiyorsa nasıl olur da olduğu gibi kendi pozisyonunu koruyabilir?

Yönetim ekonomik sorunları çözemiyor. Bunca çabalara, çırpınışlara rağmen enflasyon düşürülemiyor, üretim artırılamıyor, yoksulluk önlenemiyor, adil bir gelir dağılımı sağlanamıyor. Sorunların üstesinden kalkılamadığından dolayıdır ki IMF'yi davet ediyoruz ve çözümü onlara havale ediyoruz. Eğitim sorunları bildik bileli kronik halde önümüzde duruyor. İşsizlik giderek kangrenleşiyor. Tarım alanlarında sorunlar birikiyor, insanlar toprağını terkediyor, toprak işlenmiyor. Üretim düşüyor.

Siyasal sorunlar zaten hep çözümsüzlüğünü koruyor. Çok partili hayata geçtik geçeli Anayasa tartışılıyor, insan hakları ve özgürlükleri tartışılıyor, devletin yeniden yapılandırılması konuşuluyor, iyi işleyen bir demokrasinin tesisi için çalışılıyor... Ama hepsi galiba boş. Geçen yarım asırda bunlardan hiç birini çözebilmiş değiliz.

Mesela bir Af Kanunu çıkarılıyor; ama hiç kimseyi tatmin etmiyor. Sorunları çözmeyi bir tarafa bırakalım tam tersine yeni ve belki de daha ciddi sorunlara sebep oluyor. İzlenen politikaların başarısızlığı ortada iken bunları korumak için çırpınıp duruyoruz. Mesela yasaklara rağmen mevcut sorunları güya çözmek için yasakları sürdürmeyi savunuyoruz.

Yıllardır Avrupa Birliğine üyeliği konuşuyoruz, hâlâ bu konuda ne yapmak istediğimiz belli değil. Devletin yönetim birimleri ayrı telden çalıyorlar. Bunları bütünleştirmesi gereken siyaset erki ise başlı başına bir sorun. Ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmiyor. Tam bir panik havası.

Bu kadar elemana, araca gerece, teknolojiye ve tecrübeye rağmen bunu nasıl beceriyoruz, merak ediyorum. Böylesi bir tarih tecrübesine sahip bir toplumun yönetimdeki bu kriz anlaşılır gelmiyor bana.

Sanıyorum esasta ciddi bir yöntem hatası yapıyoruz. O da şu: Yönetim aygıtı ve sorunların çözümüyle ilgili karar alma noktasında olanlar çözüme ilişkin projelerini, yöntemlerini ve önerilerini sorunun tarafı olan kesimlerle asla konuşmuyorlar. Yönetimde bulunanlar kendi dünyalarında toplumdan, gerçeklikten ve hayattan kopuk ideolojik çözümleri dayatmak istiyorlar. Bu da tabii olarak geri tepiyor ve çözüm üretilemiyor.

Mesela af konusu ilgili çevrelerle doğru dürüst konuşulmadı; adeta bir dayatma şeklinde oldu bitti ile alel acele Meclis'ten geçirildi. Ama asla çözüm olmadı. Yeni sorunların kaynağı haline geldi. Eğitim sorunları taraflarla oturulup konuşulmuyor. Yukarılarda üretilen çözümsüzlükler dayatılıyor ve mevcut sorunları daha da arttırıyor.

Son söz şu; yönetim aygıtımız sorun çözmüyor, tam tersine devamlı yeni sorunlar üretiyor. Bunun temelinde ise sorunlara çözüm üretilirken tarafların göz ardı edilmesi, onlarla konuşulmaması, gerçeklikten uzak çözümlerin dayatılması yöntemi yatıyor.


14 ARALIK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Davut Dursun

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...