![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Neden birileri düğmeye bassın ki?Alışmışız.. Toplumu güvensizliğe iten her kargaşa ortamı içine girdiğimizde, hemen aynı klişe-cümleyi tekrarlarız.. - Birileri yine düğmeye bastı!. Ekonomik veya sosyo-politik krizler tırmandığı zaman, söz konusu klişe-cümleyi daha da genişletiriz.. - Türkiye ne zaman kendini toparlayacak olsa, dış düşmanlar hemen birşeyler yapar!. Aslında, müthiş bir kafa karışıklığının ifadesidir bu düşünceler.. Bir yerde de, genlerimizdeki 'Ortadoğu'luluğun yansımalarıdır bu cümleler.. Bakın şu bölge komşularımız olan İranlılar'a, Iraklılar'a, petrol zengini Arap ülkelerine.. Bütün dünyanın en fazla değer verdiği şey olan "sermaye", onların topraklarından fışkırıyor.. "Petrol" demek, para demek, yatırım demek, kalkınma demek.. Ama bu varlıklarına rağmen, savaşlardan, iç kargaşalardan, gelişmemişlikten çıkamazlar. Hukukun üstün olduğu anayasal demokrasiler, Ortadoğu ülkeleri için uzak bir hayaldir.. Ancak, "nerede hata yapıyoruz" diye, öz-eleştiri denemesine de pek girmezler.. Ya emperyalizmi, ya siyonizmi suçlarlar.. Türkiye ise, Osmanlı'dan beri, öz-eleştiri geleneğine sahiptir.. Tarhuncu Ahmet Paşa'dan Tanzimatçılar'a, Meşrutiyet'ten Cumhuriyetçiler'e kadar uzanan çizgide, biz Türkler (veya Anadolu insanları), hep "nerede hata yapıyoruz" sorusuna cevap aradık.. Bu toprak, hep reform denemelerine, çağdaşlaşma girişimlerine, yenilenme ve modernleşme çabalarına sahne olmuştur.. Neticede, altında petrolü olmayan, üzerinde dört mevsim akan nehirleri bulunmayan, genellikle çorak ve kurak Anadolu'da, ciddi bir "olay" yarattık.. Kendi üniversitelerimizden yetişen kadrolarımız ve "hukuk-devlet-demokrasi" üçgenine dayalı "istikrar" anlayışımız var.. Kurtuluş Savaşı'nın anti-emperyalist söylemlerini bile çok kısa sürede geri bırakıp, "Batı" ile güçlü ittifaklar ve işbirlikleri kurabildik.. Ama ne olduysa oldu ve iş bir yerde şirazesinden çıktı.. Acaba "27 Mayıs 1960"la başlayan askeri müdahaleler süreci mi, bizi Ortadoğululaştırdı? Hafif Baasçı, hafif sosyalist, hafif milliyetçi, hafif dinci ve ağır "komplo teorisyeni" bir ortama itildik.. "Nerede hata yaptık" veya "hangi alanlarda reform yapmalıyız" sorularına cevap aramak yerine, "yine kim düğmeye bastı" veya "hangi dış düşmanlar bizi sabote ediyor" türü sorulara takılmaya başladık.. Bu çizginin dışına çıkıp, "kendine güven-yeniden yapılan" diyen Turgut Özal'a da çok sinirlendik.. Gelelim, şu son günlerde yaşadığımız, ekonomik, siyasal, idari ve toplumsal krizlere.. - Niye, ille de birileri düğmeye basmış olsun ki? - Bu işlerin bu noktaya geleceği, adım adım görülmüyor muydu? - Kendilerine iktidar denilen kadronun, her konuyu askıya alıp, hiç çözüm üretmemesi, sonunda bu konuları kriz noktasına getirmeyecek miydi? - 28 Şubat'la başlayan psikolojik alçak yoğunluklu savaş ortamında, kartel medyası, problemleri örtüp, topluma sanal bir mutluluk ortamı sunmadı mı? - Toplumu, adaleti, hukuku ve sonunda polisi de çığırından çıkartan af meselesini, düğmeye basan birileri mi, yoksa Rahşan-Bülent Ecevit ikilisi mi üretti? - Bankalar ve Hazine "medya-siyaset" ikilisinin dayanışması içinde hortumlanırken, sonunda bir ekonomik kriz geleceği tahmin edilmiyor muydu? - 1980 öncesi yıllarımızı, yeteneksizlikleri ile ziyan eden Demirel'li, Ecevit'li, Erbakan'lı kadroları, 1990'lı yıllarda yeniden yönetime getirenler, şimdi düğmeye bastıkları iddia edilen, komplo mimarları mıydı? - Bir fabrikanız veya bankanız olsa, genel müdürlüğe Ecevit'i, finansman müdürlüğüne Mesut Yılmaz'ı, basın ve halkla ilişkilere Devlet Bahçeli'yi getirir miydiniz? ŞAKA
Yanlış başlık!.
Anayasa Mahkemesi'nin Siyasi Partiler Kanunu'nun bir maddesini iptal edip parti kapatmayı kolaylaştırmasını, "Hürriyet" şu başlıkla vermiş.. - Fazilet'e ilk şok!. Aslında doğru başlık şuydu.. - Ekonomiye ve siyasete bir şok daha!. Borsanın rakamlarına bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız!.. ADALET Mİ ACABA!
Nail Keçili'ye ayıp oluyor
Bize, "temizlik" falan fazla geliyor.. Bir önerimiz var.. Şu Murat Demirel'i, Hayyam Garipoğlu'nu, Ali Balkaner'i falan çıkartalım cezaevinden.. Hele Nail Keçili'yi, bir dakika bile fazla tutmayalım içeride.. Hem onlara ayıp ve yazık oluyor, hem de aynı suçları (banka boşaltmak) işledikleri iddia edilen "dışarıdakiler"e ayıp ve yazık oluyor.. Nail Keçili neden içeride?. Bırakalım, geçsin reklam şirketinin başına.. Çalışıp borçlarını ödesin.. Nasıl Zafer Mutlu, hem el koyulan, boşaltılmış Etibank'ın yönetim kurulu üyesi ve hâlâ "Sabah Yayın Grubu Başkanı" ise, Nail Güreli de, kendi işlerinin başkanı olsun.. Murat Demirel'e, Hayyam Garipoğlu'na, Ali Balkaner'e, şirketlerini geri verelim.. Eğer ödeme sıkıntıları olursa, Mehmet Emin Karamehmet'e rica edilebilir.. Nail Keçili, bir bankanın yönetim kurulu üyesi değildi ki.. Açıklananan parasal sorumluluğu da 4 milyon dolarcık!. 450 milyon dolarlık boşaltmanın yöneticilerinden Zafer Mutlu, nasıl Türk basın hayatına katkısını sürdürüyorsa, Nail Keçili de, reklam alanındaki hizmetlerine devam etsin.. Yanlış mı düşünüyoruz?
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|