![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Silahlı bir kuvvet yürürse...Kanunu koruması için silah taşıma ve kullanma yetkisi verilmiş bir kuvvet yürürse bu ne anlama gelir? Yapılan yürüyüşün kanuna aykırı olup olmadığını ya da gerekçelerinin doğru olup olmadığını aşan bir yanıt bulmakla karşı karşıya olduğumuz ortadadır. Devletin temsil ettiği 'makro iktidar'ın, hükümetin ülkeyi yönetememesi ve her geçen gün ağırlaşan yönetim krizleri ile başbaşa bırakması yüzünden boşaldığı bir ortamda oluyor bütün bunlar. Siyasal ve toplumsal meşruiyeti performanslı bir yönetimle kuramayan hükümet yüzünden gayrı meşru bir dizi 'mikro iktidar' odağı boşluğu doldurma gayretiyle sahne alıyor... Yolsuzlukların üstüne gidilmesinin, devlet karşısındaki bazı odakların devlet içindeki bazı bürokratları da yanlarına alarak gerçekleştirdikleri kanunsuzlukların üstüne gitmekle sınırlı bir anlamı olmadığı, olamayacağı görülüyor her gün biraz daha. Sınırlı sorumlu bir 'yolsuzluk düzeni' ile karşı karşıya değiliz sadece. Önümüzdeki tablo çok daha kapsamlı ve derinlemesine bir şekilde devlet yönetimini kuşatmış ürkütücü bir tablodur. Bu tabloya ucundan kıyısından müdahale edilmesi bile beklenenin çok üstünde bir hareketlilik yaratmıştır. Yolsuzlukların bir nebze daha üstüne gidilmesinin 'sistemin işleyişini sorgulamaktan' bağımsız yürüyemeyeceği çıplaklaşmıştır. Bu durumda sistemin bu amorf karakterinden beslenenlerin ve bu beslenme düzenini sinir uçlarına dokundukları belli kavramlar ve süreçler üzerinden bir yönetim şeması haline getirenlerin göstermesi beklenen direncin çok kuvvetli olması tahmin edilebilir... Hükümetin çok uzun zamandan beri zincirleme bir reaksiyon etkisi gösteren yönetim krizleri karşısında aciz bir tavır sergilemesi, hatta bunları besleyen bir işleve bürünmesi meydanı boş bırakmıştır. Önceleri küçük çaplı destabilizasyon gayretleri görülmeye başlandı. Ardından devlet bürokratlarının bir yönetim şemasının toparlayıcı şemsiyesinden çıkmış bir görüntü vererek, yönetim katında bir 'çözülme' veya derin çatlaklarla 'ayrışma' izlenimi veren beyanlarından sonra, gayrı meşru mikro iktidarlardan birinin veya birkaçının makro iktidarın yerine ve konumuna oynamaya yönelen kapsamlı çabaları görüldü. Ve tabii ki olayın görünen yüzünün arkasında birden çok yüz var... Böyle durumlarda haklı ile haksızın karışması ve her türlü hak arama çabasının haksızlıkla beslenen odakların hizmetine sunulacağı planların gündemleşmesi çok doğal... Bir yönüyle polise yapılan saldırılarla ve bu saldırılar yoluyla oluşacak tepkiler üzerinden İçişleri Bakanı Tantan'ın yıpratılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Bu şu aşamada kimin işine yarar diye sorulduğunda açık olan tek şey bunun yolsuzluk lobisinin işine yarayacağıdır. Yolsuzluk lobisinin görece rahatsız olduğu ikinci kişi olan Zekeriya Temizel'in yaptıklarının bankacılık sektörünü tereddüde düşürdüğünü (?) ise dün TOBB toplantısında Başbakan Ecevit bizzat söyledi. Böylece yolsuzluk lobisinin hoşlanmadığı iki yetkilinin yapmaya çalıştıkları tartışılır kılınmaya çalışıldı. En tepede bulunan Cumhurbaşkanı Sezer'in ise her gün geliştirilen yeni manevralarla karşı karşıya bırakıldığını görüyoruz. Üstelik bütün bu gelişmeler ve cezaevlerinden sokaklara taşan olaylar Avrupa Birliği için 'ulusal program'ın hazırlandığı günlerin gölgesinde gerçekleşiyor. Bir bakıma olayların Türkiye'nin tarihsel yürüyüşünün kritik aşamalarına müdahale etmek ve gerçek yönetim standartlarına kavuşmuş bir Türkiye'nin önüne geçmek amacını güdenlerin işine yarayacak şekilde sevk ve idare edildiği izlenimi doğuyor. Son günlerde polise yapılan saldırılarda da artık birilerinin 'terör mühendisliği'ni devreye sokmaya çalıştıkları izlenimi ediniliyor. Susurluk'tan beri açık olan ve üstüne gidilmesi şart olanın görmezden gelinmesi sonucunda, görmezden gelinmesi mümkün olamayan, kendini devlet yönetiminin gözüne sokuyor. O sebeple sadece polislerin yürüyüşünü değerlendirmekle sınırlı bir mesele yok karşımızda. Bu yürüyüşü hazırlayan olaylar ve bu yürüyüşün kimler tarafından hangi bağlama yerleştirilmeye çalışılacağı tayin edici olacak. Türkiye'de kendiliğinden gelişen kimi tepkilerin ya da meşru hak arayışlarının bile zamanla hangi bağlamlara yerleştirildiği ve buralardan neler çıkarıldığı konusunda yeterince tecrübe sahibiyiz. Bu aşamadan sonra hükümet bütün bu olayları bir yönetim şemasının aklı başındalığı içine yerleştirirse sorun büyük ölçüde çözülür ve kontrol altına alınır. Bu yapılmazsa, gelişen olayları başka kapsamlı ve derin şemalara yerleştirme konusunda usta kimi odakların boş durmadığını gösteren gelişmelere tanık olacağız demektir...
ocelik@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|