YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 


MGK'yı göreve çağırıp ara rejim tartışması başlatan Yıldırım sözünden dönmüyor!


Zaten, Başbakan ara rejim ürünü değil mi

MGK Anayasa'da var. Gücü yeten bunu Anayasa'dan çıkarsın. Daha önce MGK hükümete tavsiye kararı iletmedi mi? 28 Şubat kararları neticesinde hükümet kurulmadı mı? Bugünkü Başbakan o zaman 50 milletvekiliyle iktidar olmadı mı? Bunlar ara rejim değil de, ben göreve çağırınca mı ara rejim oluyor?

MGK'yı ekonomik krize el koyması için göreve çağırdınız. Sözleriniz biraz maksadı aşmadı mı?

Söylemek istediklerimin hepsi açık. Ama, yorumlamak şekline dökerseniz, onun altında bir şeyler ararsanız amacının dışına çıkarmış olursunuz. Türk ekonomisi yanlış anlayışla yönetiliyor. Bir kriz yaşandı ve hâlâ da Türkiye'nin üzerinden kalkmış değil, önümüzdeki günlerde yeniden krizlerle karşı karşıya kalabiliriz. Bu dönemde gidip hükümetle görüşmelerde bulunduk. Baktık ki bizim önerilerimiz nazar-ı itibare alınmıyor. Bugün, idareyi iki bürokrata bırakmış, IMF'nin getirdiği reçeteleri uygulayan ama IMF'nin öngördüklerini bile yapmayan bir hükümet var ortada. IMF hükümeti bize de gelip şikayet ediyor. Hükümet bunları bunları yapmadı diye.

Nasıl... IMF hükümeti size şikayet mi etti?

Tabii, defalarca..

Sizi bu mu kızdırdı yoksa?

Sonunda birikiyor. İTO'da kayıt silme oranı yüzde yüzleri aştı. Bir yıl içerisinde sekiz bin firma ticareti terketti. Hani ekonomiyi büyüteceğiz, işsizliği azaltacağız, vergi adaleti sağlayacağız... Böyle bir yapıyla Türkiye bir yere gidemiyor. Özelleştirmeyi beceremiyoruz. Özelleştirmeye çıkardığımız firmaları bankalar satın alıyor, bankalara da devlet el koyuyor.

Siz serbest piyasanın öncülerinden birisi konumundasınız ama sözleriniz ara rejime çıkıyor. Bu kadar mı kızdınız?

Hayır kızgınlık diye bir şey yok. Bugün de o söylediklerimin arkasındayım. Ara rejimi arayacak en son kişi ben olurum. Türkiye bugün bir çıkmazın içindedir. Dolayısıyla bugün ara rejime hızlı bir gidiş var. Neden var? Liberal ekonominin şartlarını yerine getiremediğimiz için var. Hükümet buna rağmen "Alternatifim yok" diyor. Alternatifsiz değilsiniz. Bir, milli koalisyon kurulabilir. İki, beni ara rejim istemekle itham edenlere söylüyorum. Peki, MGK Anayasa'da var mı yok mu? Anayasa'da varlığı bu hükümeti rahatsız ediyorsa niye o zaman Anayasa'dan çıkartacak kadar dirayetli bir politika geliştirip bunu Meclis'ten çıkarmıyorlar? Daha önce MGK, hükümete tavsiye kararı iletmedi mi? Peki, 28 Şubat kararlarının neticesinde bu hükümet olmadı mı? Bu Sayın Başbakan o zaman Başbakan Yardımcılığı görevinde değil miydi? Bilahare 50 milletvekiliyle tek başına iktidar olmadı mı? Bunlar ara rejim değil mi?. Ekonomi dibe vurmuş, halk perişan, aç... Bunu söyleyince mi arar rejim oluyor. Kimse bana demokrasi havariliği yapmasın. Benim demokrasi mücadelemin zekatı bunların yedi sülalesine yeter...

Ben biraz havarilik yapacağım. MGK'nın ekonomiyi daha iyi idare edeceğine inanıyor musunuz?

Değil, yaptırılması lazım diyorum. Benim talebim açık. Şimdi bakın... Tabii işi böyle uçundan alırsanız mesele tam anlaşılmıyor. Şöyle alalım. 1990'dan beri liberal ekonominin şartlarını yerine getiremedik. Hâlâ devletçilik yapıyoruz. Telekom'u 1993 yılında satsaydık 40 milyar dolardı, şimdi ancak 4 milyar dolar eder. Yanlış özelleştirme var. Aynı aile içinde özelleştirme yapıyoruz. Türkiye, ekonomisinin yüzde 25'ini uluslararası şirketlerle paylaşmadığı müddetçe ne Avrupa Birliği görebilir, ne dünya ile entegrasyon ne de kalkınma görebilir.

Tamam, böyle söylediğinizde mesele yok ama, siz askeri işin içine çağırıyorsunuz....

Bakın, 1990'dan 2000'e kadar çeşitli hükümetler yapısal reformları gerçekleştirebilecek siyasi riski alamadılar. Bunu siyasetçiye yaptırabilmek için yaptırımcı gruplar olmalı. Benim burada önerim hiç değilse, parlamento denetim görevini yapsın 15 tane teknokrat bakan atansın onlara reformları yaptırırsın ondan sonra da "güle güle" dersin...

Siz bu 15 teknokrat bakandan birisi olur musunuz Sayın Yıldırım?

Hayır, kesinlikle olmam.

Neden, öneri sizden geldiğıine göre elinizi taşın altına sokmanız gerekmez mi?

Ben eğer bu ülkeye siyaseten hizmet edeceğim diyorsam, seçimle gider olurum. Bu gücüm var. Ama seçimle olamayanlar var. Seçim sistemi yanlışlıkları nedeniyle hizmet edemeyen birçok insan var. Onlara imkan tanımak lazım.

"Teknokrat" dediğiniz zaman, insanın aklına "ara rejim"den başka bir şey gelmiyor...

Yoo... Meksika'da var, Brezilya'da var. ABD'de de Başkan bakanları dışarıdan atıyor. Böylelikle biz de yarı başkanlık sistemini denemiş oluruz, ne olur yani!

Mutabakat hükümet kuracağız diye sistem de mi değişecek?

Kaideleri koyulmamış demokrasiyi taşıyamıyoruz. Zorluk burada. Herkesin demokrasi anlayışına göre demokrasi olmaz ki.. Demokrasi diyorsunuz beni ara rejim çağrısı yapmakla suçluyorsunuz. O zaman, demokrasiyi tartışalım...

Tartışalım...

Fransa'da sosyo-ekonomik konseyde 280 kişi, Almanya'da 200 kişi, Yunanistan'da 60 kişi var.

Ama oralarda MGK yok, değil mi?

İyi ama sosyal konseyini kur. Sen ne yapmışsın, 15 kişilik konsey kurmuşsun. 9'unu devlet tayin etmiş, gündemini de ben belirlerim diyor. Böyle sosyal konsey mi olur. Türkiye'de komünizm var.

Peki, madem sivil toplumun etkinliği peşindesiniz o zaman neden MGK yerine sivil güçlere çağrı yapmadınız?

Hangi sivil gücü çağırayım göreve. Sivil güç hükümet... Hükümeti göreve çağırdık, çağırdık bir sonuç alamadık.

Hükümet gerçekten sivil güç mü sizce?

Onun da takdirini siz yapın.

Bu polemikte siz de Sayın Ecevit için, "Evine gitsin çay-kahve içsin" dediniz. Türkiye, Sayın Ecevit'ten daha fazla yararlanamaz mı?

İnsan doğar, büyür, yaşar, ölür... Biz Türkiye olarak bitkisel hayatta olan Cumhurbaşkanı tarafından da idare edildik. Ama, mahkum muyuz buna? Benim 4 Nisan'daki önerilerim içerisinde....

Anlaşılan, 5 Nisan kirizi sizde iz bırakmış.. "4 Aralık" yerine "4 Nisan" diyorsunuz...

Valla, 365 günü kötü kullanıyoruz neticede tarihler de şaşırttırıyor. İşte o zaman kendilerine ifade ettim. 'Bu ekonomik programın başarılı olabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı üç ayda bir Amerika'ya, ayda bir de Avrupa'ya, iki ayda bir Japonya'ya gitmelidir' dedim...

İyi de Başbakan'ın sağlığı böyle bir programı kaldırabilir mi?

Eee onu da Sayın Başbakan takdir etsin. Biz uygulanan ekonomik programda ve Türkiye'nin yönetiminde gösterilecek performansı çizmeye çalışıyoruz. Bunları yapacaksın. "Ben gelmem", "Ben gitmem" olmaz.

Sizce sözleriniz neden bu kadar yankı uyandırdı?

Şundan... Bugüne kadar bu gibi kuruluşların başkanları hep hükümetlerin dümen suyuna girmiş, ahbap-çavuş ilişkisi gelişmiştir. Bizde bu olmadı. Bunun tersini yaptım. İnşaat şirketleri sahibi birisi olarak, şu anda yaptığım Donkişotluk da olabilir, böyle de yorumlanabilir. Oysa bu hükümetle öyle bir diyaloga girsem en büyük ihaleleri de ben alırım. Ben bunları seçmedim halkın, ülkenin menfatlerini seçtim. Toplum, bugüne kadar bizim gibi kurumlardan ses çıkmayışının özlemini bende giderdi. Halktan beni tenkid eden kimse yok.

Ben sizi tenkid ediyorum.

Tabii söyleyin.

MGK'nın "eften-püften işlere karıştığı... herşeye burnunu soktuğu" sözlerini tashih ettiniz ama asıl problem ortada duruyor...

Yok onu da etmedim. Bakın, ben lafımdan geri dönmem onu bir kere söyleyeyim size. Neden dönmem? Çünkü söylediğimin bilinci içindeyim.

MGK sizce eften püften konulara burnunu sokuyor mu?

Sokmuyor mu yani. Belediye zabıtalarının çorap rengine kadar karışıyor. Yol kenarındaki bordürlerin rengine de karışıyor. Bunlar benim için eften püften şeyler. Bugünkü büyük krizin yanında bunlar eften püften şeyler.

Konuşmayı irticalen mi yapmıştınız?

Evet 2,5 saat irticalen konuştum. Bu kadar sürede Meclis'i uyutursun. Arada bir espriler koymazsan, "eften püften, burnunu sokmak" demezsen... Ama, siz gayeye mi bakacaksınız yoksa kelimeler kibar mı kaçtı şey mi kaçtı, ona mı? Burnunu soksun yerine "ilgilensin" deseydim ne olurdu. Eften püften değil de "hafif sebepler" deseydim ne farkederdi. Eften püften kime hakaret!

Hakaret o değil, hakaret demokrasiye. MGK'yı nasıl göreve çağırmayı nasıl düşünürsünüz?

Ben çağırmadım, bu kurul Anayasa'nın içinde zaten var. Bugüne kadar işler yaptı, yaptırdı. Bir iş daha yapsın diye çağırdım.

Sinirli bir insan mısınız?

Yok. Sadece içimde laf tutmam, doğru bildiğimi söylerim. Orada lafı yuvarlatmam.

Bu yüzden başınıza iş aldığınız oluyor mu?

İşte DGM'lik olduk..

DGM Savcısı size ne sordu?

İki konuda dava açılabilir mütalaası var. Biri Başbakan'a hakaretten, ikincisi MGK'yı küçük düşürücü sözler kullanmaktan.

Demokrasiyi küçük düşürücü sözler kullanmaktan dava açacak değildiler ya...

Zaten bu konuda problem yok ki...

İşinizin gereği askerlerle görüşür müsünüz?

Bir yeğenim var askerde üç ayı kaldı. Zaman zaman onunla görüşüyorum.

Harçlık da veriyor musunuz?!..

O'nun için zaten, sık sık görüşüyoruz.

Siyasetçinin ahlâkını bürokratlar bozuyor

Ekonomide işler ne kadar kötü?

Şöyle söyleyeyim. İTO'nun 300 bin üyesi, bunların temsilcisi olan komite ve meclis üyeleri var. Ben bunların baskısı altında artık ezilmeye başladım.

Ne diyorlar size?

"Gelin yürüyelim" diyorlar, ne diyecekler. "Sokağa ineceksek inelim, en önde de biz yürüyelim" diyorlar. "Başbakanlığı, Meclis'i basacaksak basalım" diyorlar. Tüccar, sanayici, işadamı, ihracatçı bunları düşünmeye başladıysa birşeyler var ortada.

Bir yandan da İstanbul Dükalığı hükümeti yönlendirme huyundan bir türlü vazgeçemiyor...

İstanbul bir mozayik. Benim 200 kişilik meclis heyetimde 81 vilayetten insan var. İstanbul'un dükalığı mı kalmış Allahaşkına...

Bankaları 11 milyar dolar hortumlayanlar nerede iş yapıyordu peki?

Bunların hiçbirisi İstanbullu değil.

Olmasın, iş burada dönmüyor mu? İktidar ilişkileri buradan belirlenmiyor mu?

Haa o zaman bak. Türkiye'nin zenginlerine bakın yüzde 90'ı devletle iş yapmış insanlar. Benim demecimin içinde işte bunlar var, anlayabilene. Bunların dışında hareket edebilme olanağı koydum ortaya. Ben de "İşler yolunda gidiyor, 10 sene sonramızı görüyoruz" diye demeç verip (TÜSİAD'ı kastediyor) ertesi gün bazı evrakları imzalatmayı bilirdim.

Hükümet lehine demeçler böyle imzalar karşılığında mı veriliyor?

Türkiye'deki ahbap-çavuş ilişkisi artık toplumu rahatsız edecek boyutlara kadar gelmiştir. İçi boşaltılan bankalara, şaibeye karışmış işadamlarına bakın hepsi devletle ilişkili. Hangisi tek başına bu işleri yaptı. Burada devletin siyasetçisinin bürokratının hiç mi suçu yok.

Bürokrat mı yoksa siyasetçi mi daha "suçlu"?

Siyasetçilerin ahlakını bürokratlar bozdu. Yeni gelen politikacı acemidir. Bürokratlar önce suçu işletirler politikacıya, sonra da onu kullanırlar...

Suç ekonomisine yönelik operasyonlar Türkiye'yi dönüştürebilir mi?

Çalışan ekonomilerde hiçbir zaman suçsuzluk olmaz. Önemli olan bunların menfaat çıkışı kanallarını kapatmaktır. Dünyanın neresinde menfaat varsa orada suistimal olmaması mümkün değil. Türkiye'de 100 bin ihracatçı var birisini ikisini buluyorsunuz "Balina "diyorsunuz. Büyük bir gürültü ama ortada daha istavrit bile yok. Buffalo, kanguru, at eti denildi. Nerede bu etler. Avustralya'nın bütün kangurularını kesseniz İstanbul'un bir günlük ihtiyacını karşılamıyor. Gelir adaletsizliğine rağmen ekonomik suçlar Türkiye'de çok azdır. Bu ekonomik laçkalığın yüzde 10'u Amerika'da olsa Amerikalılar'ın hepsi hırsız olurdu.

 


Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...