|
Yeter ki haber eksilmesin gazeteden...
23 Aralık Cumartesi tarihli sayıya
ulaşamayan yazı
"Örgüt ne duygu ne mantık bırakmış" diyor Milliyet gazetesi. Olabilir, yirminci yüzyılın bir icadı olan ve şiddeti araç olarak gören "Leninist-Stalinci" (dikkat ediyorsanız "Marksist" sıfatını bu tanıma dahil etmiyorum, çünkü herşeyden önce bir filozof olan Marks'ın yirminci yüzyılın bu komitacı örgüt anlayışının oluşmasında bir günahı yoktu) örgüt yapısının "duygu"yu hesaplarının dışında tuttuğu, kendine has bir "mantık"ın dışına çıkmadığı besbellidir. Ama dikkat! Karşımıza "örgüt elemanları" olarak dizilen gençlerin tamamında "duygu ve mantık"tan eser kalmadığı anlamına gelmiyor bu tesbit. "Dikkatli" olmalı ve her türlü toptancı yargıdan uzak durmalıyız, çünkü aksi takdirde "duygu ve mantık" bu tespitte bulunanların da çok uzağına düşecektir. Bunun niçin böyle olduğunu Yargıtay'ın cezalarını onadığı "2. Manisa davası" sanıklarından hareketle önümüzdeki yazı açıklamaya çalışacağım. Önce yine Milliyet.
Birkaç istisna dışında basının özellikle şu son günlerdeki tutumunun "basın tarihimiz"in koleksiyonluk sayfalarını oluşturduğu muhakkak. Belki de böylesi ilk kez oluyor. Sadece "örgüt"te değil, medyada da "ne duygu ne mantık" kalmış. Milliyet'in 21 Aralık tarihli sayısında şu akıl almaz manşetle karşılaştık: "Hayat güzeldir". Sanırım böylesi görülmemişti... Cezaevlerinden onlarca ölü ve yüzlerce yaralının çıktığı bir gün bir gazetenin birinci sayfasını "Hayat güzeldir" çağrısıyla süslemesi bugüne kadar görülmemiş bir şeydi. Bir gazete toplumsal bir yara karşısında bu derece "arabesk" bir ruh hali takınmamıştı.
Sadece Milliyet değil tabii ki... Kimlerin hangi manşet ve haber başlıklarıyla okuyucu karşısına çıktığına şöyle bir değinmek bile günlerimizi alır. Ama o, ama o 20 Aralık tarihli Akşam gazetesi? "Duygusuz ve mantıksız" örgütlerin adını duyunca tüyleri diken diken olan insanların bile "duygusuz ve mantıksız" kalamadığı bir görüntü karşısında "Yürüyen çıraya döndü" başlığını atabilen Akşam'a ne dersiniz? Medyanın insanlığın bittiği yerden başladığına dair bir ilke mi var?
Son günlerin medyasının okuyucularını bilgilendirmek gibi bir amaç güttüğünü söyleyebilmek mümkün değil. "Ezici çoğunluğu"yla "devlet krizi"ne girmiş basın kuruluşlarından olup biteni lâyıkıyla öğrenebilmek mümkün değil. Medya büyük ölçüde ulaştığını değil, kendine ulaşanları duyurmakla meşgul. Bir kez daha anladık ki, "haber"in hür olarak dolaşmadığı bir ülke makbûl bir ülke değil. Şairin dizelerini günümüze uyarlamanın zamanıdır: Her mihnet kabulüm / Yeter ki haber eksilmesin gazetemden.
İnternet üzerinden yayın yapan bir haber sitesinden: "Flaş... Flaş... Ordu Foto Film, cezaevlerine jandarma operasyonunu görüntüledi. Teröristlerin kendi arkadaşlarını yaktıkları da çekilen görüntüler arasında... Bu kayıtların medyaya dağıtılması bekleniyor..." Haksız değiller, gerçekten "Flaş... Flaş..." bir haber. Görüyorsunuz ki, ülkemizde her şey giderek çok daha kolaylaşıyor. Ne gerek var bunca altyapı harcamasına, haber peşinde koşması istenen yüzlerce gazeteciye, kafa karıştıran bir sürü gazetecilik etiği ya da ilkesine, ona buna, yani özet olarak medyaya... Madem öyle bundan böyle her haberi oradan alalım, her görüntüyü oradan sağlayalım...
Jandarmanın çektiği ve televizyon kanallarının yayımladığı bir filmde, Çankırı Cezaevi'ne nasıl müdahale edildiğini izliyorduk. Ekranda bir ara Eşber Yağmurdereli belirdi. Güvenliği için özel bir bölüme nakledilmiş. Küçük bir odada uzanmış yatıyordu. Çok yorgun ve hatta hasta görünüyordu, Bir askeri görevli kendisine birkaç kez kim olduğunu sordu. Ne desin, "Ben Eşber Yağmurdereli" diye cevap verdi. Askeri görevli, Yağmurdereli'nin mahkûmlara bir konuşma yapmasını istiyordu.
Yağmurdereli kabul etmedi, "Geri teper" dedi. Ertesi gün baktım Hürriyet gazetesi Af Yasası kapsamına girenleri "Sevinenler", girmeyenleri "Üzülenler" başlığı altında toplamış. Yağmurdereli hangi listeye mi giriyor? Tabii ki bayramı cezaevinde geçirecekler listesine...
Evet evet, bir kez daha anladık ki bugünün dünyasında en başta gelen talebimiz, ülkede haberin hür olarak dolaşmasının teminidir... Eğer "Hayat güzeldir" ya da "Yürüyen çıraya döndü" gibi manşet ve haber başlıklarıyla günümüzü gün etmek peşindeysek o başka tabii...
25.ARALIK.2000
|