YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

'Kutsal devlet'in sonbaharı mı?

Son günlerde ülkede olup bitenlere baktığımızda, işlerin iyice çığırından çıktığını ve tam bir kâbusa dönüşmekte olduğunu görmemek mümkün değil. Uzun süredir rotasını şaşırmış bulunan siyasi irade ve yarım yamalak da olsa zaman zaman hayatiyet belirtisi gösteren demokratik refleksler neredeyse tümden dumura uğramış durumda.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye önünde dağlar gibi birikmiş olan temel sorunları ve demokratik dünya ile bütünleşmeyi hedefleyen yarım asırlık demokratik yönelişi askıya alınmış gözüküyor.

Hayatın da, ölümün de anlamını kaybettiği bu yaralı topraklarda yeniden umutlar filizlenir mi bilinmez. Ama bilinen birşey var ki, o da içimizde sevgiye ayrılan büyük bir parçanın yavaş yavaş çürüyor olmasıdır.

Bu kadar nefretin ve ölümün olduğu yerde nasıl durulur bilmiyorum. Şehirlerin kapılarında, mahşer gibi yaşanan bir ölümle buluşuyoruz hergün.

Bir yanda, "hayata dönüş" adı altında cezaevlerinde başlattığı operasyonlarla insan bedenlerinin ölüme yuvarlanışını seyreden devlet, diğer yanda kendi arkadaşlarının elini kolunu bağlayarak yakacak kadar ölüm makinesine dönüşmüş "nefret" örgütleri...

Sevginin ve nefretin ötesinde, anlamsızlığın tam ortasında duruyoruz. Kesif bir kan kokusuyla kirlenen hayatımızın suç mahallinde, unutulan umutlarla birleşir mi acaba birgün yolumuz?

Çünkü, bu ülkede hergün öyle şeyler oluyor ki, dehşete kapılmamak elde değil. Gördüğümüz her resimde, yüreğimizi yırtan her acılı seste yeniden yeniden ölüyoruz sanki. Korkuyoruz, dehşetle doluyor günlerimiz...

20. Yüzyıl'ı kaybeden, 21. Yüzyıl'ı ise fiyaskolarla karşılayan Türkiye tel tel dökülüyor. Devleti kimin yönettiği, hayatımız üstüne kimlerin ne tür kumarlar oynadığını bilmiyoruz. Ama ülkede iyi şeylerin olmadığı kesin. Cezaevlerindeki olaylarla birlikte sokaklara uzanan "gizli" bir el, etrafa dehşet fotoğrafları bırakıyor. Polisler taranarak şehit ediliyor, cezaevlerinde genç bedenler acımasız örgütlerce ölümün karanlığına itiliyor.

Ve perdenin arkasında pusuda bekleyen birileri bu "kanlı sayfalar"ın arasından "ara rejim" şarkıları üretmeye çalışıyor. Ama nafile... Hep "ölüm tarlaları"na yazgılı değil hayatımız, bu mevsimler de değişecek bir gün...

"Kutsal devlet"in sonbaharını yaşıyoruz şimdi... Bundan sonra, belki de çöküşün en zor kışını yaşayacağız. Biliyoruz ki, değişim kaçınılmaz ve bu değişimin önünde durmak da mümkün değil.

Şimdi, baharda yeniden çiçeklenebilmek için ölümün koynuna çekiliyoruz. Bu yüzden, ağaç dallarındaki kadar sessiz ve güzel geçmiyor ölüm koynumuzdan... Bu yüzden, kelimelerin içine sığmayacak kadar yakıcı geçiyor ölümün sonbaharı.

Baharı beklerken ateşim yükselirse, ölümden koruduğum şarkılarım eşlik edecek bana. Kötü rüyalar görürsem, bahara sarılabilecek kadar dualarım olacak...


25.ARALIK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet Ocaktan

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...