YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

Mescidi Aksâ, AB, Umre

İki konuda Amerika'nın aceleci davrandığı ortaya çıkıyor. Birincisi, seçimler sırasında kesintiye uğrayan Ortadoğu müzakereleri!.. İkincisi de, AB ordusu ile NATO arasında mutâbakata varılması!.. Gariptir ne ABD ne de AB ülkeleri istedikleri sonuca erebildiler.

Bu derece ciddi iki sorunu Clinton yönetimi, görevi devretmek üzere olduğu halde niçin bu derece önemsedi? Her iki sorunun hallini, yeni yönetime devretmesi daha uygun düşmez miydi?

İsrail'in telaş ve acelesi

Sırasıyla izah edelim:

Ortadoğu barış müzakerelerini çıkmaza sokan tarafın İsrail olduğunu bir defa kabul edelim. İsrail tarafı; Al Gore ve Musevî yardımcısının, ABD seçimlerini kazanacağına bel bağlamış ve bunun için barış müzâkerelerini askıya almıştı. Dolayısıyla, şu son demde, FKÖ ile müzakerelerin yeniden başlatılması noktasına gelen tarafın, İsrail olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Bize göre şimdi acele eden taraf, ABD'den ziyade İsrail'dir. Seçimler sırasında Bush, İsrail'e açıktan açığa destek vermekle beraber, yeni yönetimin terkibinin İsrail'i hayli tedirgin ettiği şimdi daha anlaşılıyor.

Nitekim sonuca erer mi, kesintiye uğrar mı, şimdiden birşey söylenmesi mümkün olmayan yeni Ortadoğu barış müzâkerelerinden, güzel haberler yayılıyor etrafa. İsrail tarafı, Haremi Şerif bölgesini, bütünüyle FKÖ'ye devredebileceğini söylüyor. İşgal bölgelerinin yüzde 95'inin boşaltılması da buna dahil. Peki o zaman geriye ne kalıyor? Geriye kalan, milyonlarca FKÖ muhaciri ve Musevî yerleşimciler meselesi!.. İnşaallah şu mübarek Ramazan hatırına, FKÖ'yü ve bütün İslam âlemini tatmin edecek bir anlaşmaya ulaşılır. Yüzler kara çıkmaz da, bütün İslam ümmeti acılı yılları bu vesile ile geride bırakmış olur.

Daha enteresanı, ABD'deki İsrailli bir başkan, ABD Mûsevi kuruluşları temsilcilerine de Haremi Şerif'in bırakılabileceğini ifade etmiş. Benim kanaatim, ABD Musevî lobileri İsrail'den daha tavizsizdir. Nitekim Ariel Şaron'u Mescid'i Aksa'ya göndererek, barış müzakerelerini sabote ettiren de Musevî lobilerinden başkası değildi.

Alâkalılarına bir not daha!.. Yaser Arafat ve yönetimi, işte görüyoruz, Filistin'i satmadığı gibi aslanlar gibi de müdâfaa ediyor. Filistinli analara ve onların çoluk-çocuğuna kırkbin kere maşaallah!.. Bu arada herkesin haberi olsun, bu tekerlek meyil aşağı gidiyor. İster şimdi, ister yeni yönetim döneminde, Filistin hak ettiği sonucu mutlaka alacak!.. Bu zorlu mücadeleye, şu mübarek günler hürmetine duâ edelim lûtfen!..

Türkiye ve AB Ordusu

Gelelim bizimle, yani Türkiye ile ilgili konuya:

ABD ve Avrupa Birliği'nin, Avrupa Ordusu konusunda vardığı gizli bir mutabakatı, Türkiye büyük bir dirençle veto etti. ABD Başkanı Clinton'un mektuplu baskısı ve Musevi Dışişleri Bakanı'nın ısrarları bir sonuç vermedi. Adeta ABD renkten renge girdi. Almanya ve Fransa ise şu anda kuduruyor.

Alman Dışişleri Bakanı Fischer bakın neler söylüyor: "Türkiye, AGSK'nın (Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği/Avrupa Ordusu) karar mekanizmasına alındığı zaman, AB'ye üyelik sürecini kısaltacağının hesaplarını yapıyor." (...) "Eğer Türkiye Avrupa Ordusu'nu engellemeye devam ederse, en istemediği şey olur. Sonunda AB ve NATO, gerçekten iki bağımsız kuruluş haline gelir." vs.

Bir Alman gazeteci de şöyle yazmış: "Türkiye'nin ablukasının kalkmaması durumunda, AB'nin, NATO'dan bağımsız bir güvenlik ordusu kurması kaçınılmaz hale gelir."

Mümkün mü? Bize göre oldukça zor.

Avrupa Ordusu konusunda Türkiye kancayı iyi taktı. Zira bu kuvvetten dışlanan bir Türkiye, Balkanlar'dan bütünüyle çekileceği gibi, Kıbrıs'ı da kaybeder. AB şansı tamamen sıfır olur. Bu kuvvetin içinde yer almayan bir Türkiye, ABD nezdinde de güçsüzleşir ve pazarlık gücü alabildiğine zayıflar.

Umre izni için

Ortadoğu'nun gelecekteki resmi olumlu olduğu halde, peki, bu noktadaki gelişmeler nasıl sonuçlanır? Geniş Açı'nın tesbitlerine göre, inşaallah buradan da az-çok hayırlı bir sonuç çıkar diye düşünüyoruz.

Görmüyor musunuz? Türkiye'ye baskıya kalkışan Clinton bile fikir değiştiriyor. Yeni ABD yönetimi işbaşı yaptıktan sonra, Nisan ayında, NATO Dışişleri Bakanları yeni baştan bir araya gelecek ve bir karar verecekler.

Ayrıca Türkiye büyük bir ülke olduğu için; AB'a girecekse bile, hapishane edebiyatıyla değil, böylesine stratejik tavırlarla mesâfe alabilecek. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Son bir!.. İnşaallah siz bu satırları okuduğunuz bir sırada, biz umre için mukaddes beldelere yola çıkmış bulunacağız. Haklarınızı helâl edersiniz inşaallah. Biz de buradan bütün Yeni Şafak ailesinin bayramlarını şimdiden tebrik ediyoruz. On gün müsaade!..


25.ARALIK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...