![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Washington'un 'düğme'ye bakışıBana sıkça olur da, belki siz de kendi hayatınızda yaşıyorsunuzdur: Olaylar gözünüzün önünde birbiri ardına cereyan ederken insanın aklı hâlâ ilk karededir, olayları gözünün önünde o ilk kare olduğu halde izler... Ben o durumdayım: Renkli görüntüleri izliyorum, ama aklım hep "Düğmeye kim bastı?" sorusunda... Soruyu tam ağız tadıyla tartışmaya başlamışken yepyeni olaylarla karşılaşıverdik. Oysa, son bir-iki gündür yaşadıklarımız da, bundan sonra karşımıza çıkabilecek gelişmeler de, muhtemelen, "Düğmeye kim bastı?" sorusuna verilecek cevapta yatıyor... Doğrusunu söylemem gerekirse, "Çok düğme ve çok parmak var" tezinin sahibi olarak, hemen herkesin her çeşit düğmeye basabileceğini aklıma getirmiştim de, "Düğmeye ABD bastı" diye hiç düşünmemiştim. Evet, ABD, sanki böyle gelişmeler olabileceğini öngörmüş gibi, ortada henüz fol yok yumurta yokken, Adana ve İstanbul başkonsolosluklarını âniden tatile soktu... Evet, 'parmak' olabilecek IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar Washington merkezli... Fakat, ben yine de aylardan beri seçim atmosferinden çıkamamış, uzun ve yıpratıcı bir süreçte kimin başkan olacağına karar vermede zorlanan Amerika'nın Türkiye'yi karıştırmak üzere düğmeye (veya düğmelere) basmış olabileceğini düşünmemiştim... Oysa düşünmeliymişim. Birileri düşünmüş ve bunu yüksek sesle ifade etmiş olmalı ki, Amerika, geçen hafta "Ben yapmadım, o yaptı" tarzında bir kamuoyu bilgilendirme kampanyası başlattı. Kimseler tam fark etmedi belki, ancak, ülkemizdeki Amerikalı yetkililer durumu kayıtlara geçirdiler... Önce, Sabah'ta, gazetenin Ankara temsilcisi Murat Yetkin'in imzasını taşıyan "Amerika: Düğme AB" başlıklı bir haber çıktı (19 Aralık 2000). Ardından, ABD'nin Ankara büyükelçisi W. Robert Pearson, büyük bölümüyle son seçimleri değerlendiren "Amerikan halkı sisteme inanıyor" başlıklı yazısını Milliyet'te (21 Aralık 2000) yayınladı. Bu ikisi bana yettiği için, daha başka kimlerle hangi mesajların verildiğini izlemeyi bıraktım... Bir konuyla ilgilenmeye başladığımda, nasıl oluyorsa oluyor ve tamamlayıcı bilgiler kulağıma ulaşıyor. "Düğmeye kim bastı?" sorusuna Amerika odaklı cevaplar üzerinde durduğumda da benzer bir durumla karşılaştım. Meğer, yeni atanan büyükelçi, geçen hafta boyunca, biri öğle diğeri akşam olmak üzere bazen günde iki kez, değişik meslektaşlarla biraraya gelmiş, herbirine ayrı ayrı Türkiye'nin geleceği üzerine görüşlerini açıklamış... Hepsini birarada ağırlayıp toptan görüş açıklamak yerine neden herbiriyle ayrı ayrı konuştuğunu anlamış değilim... Bu bilgiye sahip olduğum için, Murat Yetkin imzalı haberde "İsim ve makamlarının açıklanmaması koşuluyla konuşan kaynaklar" diye tanımlanan kişinin kimliğini tahminde zorlanmadım. Haberi dönüp bir daha okuduğumda olağanüstü ilginç buldum. Girişte şöyle deniyor: "İsim ve makamlarının açıklanmaması koşuluyla konuşan kaynaklar, mali kriz, cezaevi olayları ve polislerin yürüyüşü gibi olayların üst üste gelmesi ardında 'bir komplo aranmaması' gerektiği görüşünde. Amerikan kaynakları, 'mutlaka belirli bir neden aranıyorsa, AB ile katılım ortaklığı belgesine bakılabilir. Türkiye'nin AB üyeliği ihtimali somutlaştıkça, buna karşı çıkan çevrelerin de tepkilerini değişik şekillerde göstermeleri söz konusu olabilir' yorumunu yapıyorlar." Haberden ülkemizde yaşayan Amerikalıların -Ankara'da henüz ayını doldurmamış olanların bile- bize benzemeye başladıklarını siz de fark etmediniz mi? Şöyle bir akıl yürütmüş 'isim ve makamlarının açıklanmaması koşuluylar konuşan kaynaklar': Türkiye ile AB arasındaki katılım ortaklığı belgesi bazı tartışmaları kamuoyuna taşıyan ciddi bir gelişme. Ayrıca Türkiye üzerinde Kıbrıs'ta çözüm baskısı var. Bunlardan rahatsızlık duyan kesimler düğmeye basmış olabilir… İlginç değil mi? Murat Yetkin duyduğunu tek cümlede özetlemiş: "AB üyeliği ile Türkiye'deki sistemin Avrupa standartlarına çekilmesi zorunluluğunu fark edip bunda çıkarlarına zarar görenler, tepkilerini sokağa dökmek istemiş olabilir." "Amerikalı yetkililer" denen kişi, ülkedeki gelişmelerden rahatsızlık duyan birilerinin tepkilerini sokağa dökmek isteyebileceğine inanıyor; iyi mi? Türkiye'nin, yabancıları bile 'komplocu' yapan bir özelliği olmalı… 'Yetkililer' diye anılan kişinin kast ettiği 'tepkilerini sokağa dökmek istemiş olanlar' kimler acaba? Meslektaşımız bu soruyu sormuş ve cevabını almıştır mutlaka, ama nedense bizlerle paylaşmamış… ABD'nin Ankara büyükelçisi W. Robert Pearson, Milliyet'te yayınladığı yazısında "Yeni yönetim Türkiye ile yakın çalışacaktır" müjdesini veriyor. İlgili satırları beraberce okuyalım: "Yeni yönetim, güçlü, açık ve demokratik bir Türkiye'nin barış ve istikrar yolunda önemli bir güç olacağının farkındadır. Türkiye geniş kapsamlı değişimler ve tartışmalardan geçiyor. Ancak Amerikalıların da başkanlık seçimleri sırasında gördüğü gibi, bir demokrasi, gücünü, toplumu uzlaşmaya yönelten sağlıklı ve ilkeli tartışmalardan alır." Ne yapalım, bizim elimizden de tartışmaktan başka bir şey gelmiyor zaten... Ancak, ne kadar tartışırsak tartışalım, aklımızı "Düğmeye kim bastı?" sorusuna takılı kalmaktan kurtaramıyoruz. Bu yeni bilgiler ışığında, sizce, düğmeye kim basmış olabilir? Ve niçin?
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|