YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Toynbee, Ermeniler ve tarih

Tarih ne şimdiyi hiç etkilemeyen bir geçmiş ne de tümüyle geçmişe ait bir yüktür. Her şeyin tarihçisi Braudel tarihi, şimdiyi anlamak için geçmişi seferber etmektir diye tanımlar.

Türkiye'deki resmi tarih söyleminin temel sorunu, tarihi ihmal ettiği daha doğrusu yok saymasıdır. Bu yaklaşım, geçmişin anlaşılmasını engellediği gibi bugünü de anlaşılmaz kılmış, her türlü farklılıklar arası ilişki bir kör döğüşü halini almıştır. Tarihi ak ve kara gözlükle bakmaya yatkın yaklaşım tarzımız bugünü, olmakta olanı ve olacakları aynı gözlükle değerlendirmektedir.

Ermeni soykırım tasarısı nedeniyle tarihle barışmaktan sıkça söz edilir oldu. Tarihle barışmaktan, daha çok, soykırım olmasa bile Ermenilere karşı yapılan haksızlıkların itiraf edilmesinin kastedildiği açık.

Tarihi yargılamadan önce anlamaya çalışmak gerekir. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee Ermeni meselesi ile çok yakından ilgilenmiş biridir. Ermeniler'in vahşice katledildiğine inanmaktadır. Bu olaylardan Türk halkını doğrudan sorumlu tutmasa da İttihat ve Terakki yöneticilerine ağır ithamlarda bulunur. Hatta bu konuda Lord Bryce ile birlikte bir dosya, Blue Book hazırlar. Açıktan bir taraf olduğu halde Toynbee, Osmanlı yönetiminin Ermenilere yönelik uyguladığı tehcir politikasını anlaşılır bulmaktadır. Osmanlı yönetiminin, Rus işgaline karşı Ermenileri 5. Kol gibi kullanabileceğini düşündüğünü belirten Toynbee, benzer uygulamayı Amerikan yönetimin Pearl Harbour baskınından sonra Amerikalı Japonlara karşı uygulayarak, onları Pasifik bölgesinden Misisipi vadisine yerleştirdiğini belirtir. (Acquaintances, Oxford, U.P. 1967)

Türk resmi tarih tezi bir tür talihsizlikten ibarettir. Kendi tarihimizi mümkün olduğu kadar unutma, yok sayma, sahiplenmeme üzerine kurulmuştur. Tarihi anlamaya çalışmak yerine belli konuların yasal yollarla konuşulmasının, araştırılmasının yasaklandığı, yüzleşmekten kaçınıldığı bir tarih anlayışıdır. Bu tavır işlerin iyi gittiği dönemlerde sorun çıkarmamış görünse de kritik zamanlarda bizi sıkıştıran açmazlara sokan bir tarihçiliktir.

Söz gelimi Osmanlı'nın 700. Yılını hatırlayanımız var mı? Bu konuda ciddi bir tarih çalışması yapılmış mıdır? Tıpkı İstanbul'un fethinin 500. Yılında olduğu gibi, birilerini üzmemek adına kutlamaktan bile kaçınılmıştır.

Aynı duyarsızlık Balkan Savaşı'nda, Birinci Dünya Savaşı'nda topraklarından koparılan, katledilen milyonlarca Müslümanın, Türkün araştırılmasını gün yüzüne çıkarılmasını engellemiştir. Balkanlardaki varlığımız, buradan koparılışımız, uğradığımız katliamlar bir ulus devlet anlayışı oluşturma adına hafızalardan silinmeye çalışıldığı bir gerçek. Hafızasız bir toplum ortaya çıkardık. Misak-ı Milli sınırları dışında Türk ve Müslüman tanımayan bir anlayış empoze edildi yıllarca.

Ermenilerin Batılı güçler ve Ruslar tarafından nasıl silahlandırılarak, tahrik edildiğini yüz binlerce Müslümanın (Türk, Kürt) yine Ermeniler tarafından katledildiğini müttefiklerimize hoş görünmek adına yok saymak sorunu çözmüyor. Ermeni tasarısında olduğu gibi olayları sonuçlarından hareketle savunmaya kalkışmak yeterli olmuyor. Bir iç savaşı başlatarak, hayatını kaybeden Ermenilerin iddialarına utanarak, tarihi yaşanmamış sayarak karşılık veremezsiniz. Eğer uğradığımız katliamları, yaşanılan acıları en azından tarih olarak hatırlayabilseydik, soykırım iddialarını üstümüze yapıştırma cesaretini bulamazlardı. O zaman yapılan yanlışların yanlış olduğunu söyleme cesaretimiz de olurdu.

Osmanlı arşivlerini Ermeni iddiaları gündeme geldikçe hatırlayarak, soykırım iddiaları savunulamaz. Osmanlı arşivlerinin tasnifi için istihdam edilen personelin büyük kısmı neden tasviye edilmiştir? Hızla giden tasnif çalışmaları neden yavaşlatılarak durma noktasına getirilmiştir? Dünyanın en düzenli ve en eski birkaç arşivinden birine sahip olmamıza rağmen tarihten bu kadar kopuş içinde olmak herhalde bize özgü bir durum.

Evet tarihle yüzleşmek zorundayız. Ama önce tarihi anlamaya çalışarak. Amerikalılardan, Avrupalılardan önce bizim, kendi tarihimizle barışmamız, tarihi anlamaya çalışmamız gerekir. Hepsinden önemlisi 700 yıllık bir Osmanlı geçmişimiz olduğunu hatırlamak zorundayız. Bunu Osmanlıcılık yapmak için değil, yaşadığımız topraklara ayaklarımızı daha sağlam basmak için yapmak zorundayız.


6 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...