![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"İçilen ekmek"Sivil toplum örgütlerinin moda bir uslup içinde yaygınlaşması sürerken oldukça eski bir teşkilat olan Yeşilay nerede? Alkoliklerin sayısının geometrik bir artış gösterdiği bir ülkede; Yeşilaycıların faaliyetlerinin, irticanın işine gelebileceği için alttan alta engellendiğini, derneğin pasifize edildiğini düşünüyorum. İçki içmek mürteci olmadığının göstergesi sayıldığına göre tabiidir ki, Yeşilay da içkinin zararları üzerine faaliyetlerde bulunamaz. İçkinin zararlı olduğuna dair etkili yayınlar yapılmayınca ne olur? Alkollü sürücülerin araba kullanırken yakalanışları, haber saatlerinin eylencelik malzemesi olarak sarhoş diyaloğlar eşliğinde canavarına kan pompalayan malzemeden öteye gidemez. Çünkü içmenin kötü olduğuna dair herhangi bir ibarenin çağdaşlığı körelteceği düşünülerek içkili araba kullanmanın kötü, içkili olmanın kötü olmadığı üzerinde durulur. Bira reklamlarının yasaklanmasından sonra alkollü içkiler neredeyse bu reklamları aratmak ister gibi günlük hayatın bir parçası olarak her dizinin, tv filminin içine yerleştirilmeye başlandı. Öyle ki senaristlerle yönetmenler içki sahnesi yüzünden birbirine girdi. Sözüm ona mahalle dayanışmasını konu alan dizi filmlerde, düzenli olarak meyhane ve kafa çekme faslı; daha modern olanlarında ise bar muhabbeti filmin neredeyse beşte birini götürecek boyutlarda. Sigara içmenin "out", içki içmenin "in" olduğu bir anlayışta alkoliklerin sayısı tabiidir ki azalmayıp artacaktır. Üstelik içki içmenin "in"liğine zarar gelir düşüncesiyle ne ana haber bültenlerine ne de raiting peşinde olan tartışma programlarına Türk toplumundaki içki tüketiminin artan rakamları ve bunun sonuçları hiç yansımıyor. Her türlü bulutu ördek çağrışımı içinde değerlendirmeyi vazife bilen RTÜK ne hikmetse dizilerdeki içki sahnelerini zararlı bulmuyor. Filmin konusuyla alakasız bir şekilde bağlantılandırılmış içki sahneleri hiç eleştiri konusu yapılmıyor. Durup dururken bu Yeşilay yazısı da nereden çıktı diyeceksiniz. Durup dururken değil tabi. Yıllardır içki propagandası görünümünden öte gitmeyen dizileri, filmleri çoluk çocuğun hayranlıkla seyrettiğini gördükçe içim ürperiyor. Geçenlerde elime bir kitap geçti. Eski İstanbul Barları adını taşıyan bu kitapta sosyolojik açıdan eski İstanbul'un eğlence kültürü ile ilgili önemli malzemeler var. Kitapta dikkatimi çeken en önemli husus bir reklam oldu. Müellifin "İçki kültürümüzün değişim ve gelişiminde önemli katkıları olan 'İhhisarlar İdaresi'nin 1930'lu yıllarda hazırlatmış olduğu 'İçilen ekmek' reklamı" diye sunduğu ilanda Türk insanı için yeni bir içki olan biranın ekmek kadar faydalı olduğu üzerinde durularak, aralarında da bir fark olmadığını ifade etmek üzere de "içilen ekmek" tabiri kullanılıyor. Yani o kadar masum ki, karnımızı doyurmak için her dem soframızda tuttuğumuz ekmekten tek farkı bunun içiliyor olması. Türk insanın zihniyet dünyasındaki değişiklikler üzerine yapılacak doktora tezlerinden birisi de içkinin toplumsal kabulü üzerinde olmalı. Özellikle içki reklamları toplumun öncelikler sırasını manipule etmesi bakımından son derece zengin ipuçları barındırıyor.
fbarbarosoglu@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|