![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Ah bu rüyalar...Bazen kabuslarla uyanıyorum, bazen gülerek. Bu defa ikincisi oldu. Hayırdır inşallah rüyamda öğretim üyelerinin kah fakülte kurulları olarak, kah teker teker açıklamalar yaptıklarını görüyorum. "Hayır!" diyorlar, "Cumhuriyetin değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini korumak ve kollamak, konusundaki üniversite duyarlılığı, TSK duyarlılığıyla üslup olarak, biçim olarak aynı değil zaten. Elbette üniversite var oluşunu özgürlüklere borçludur, üniversite kürsülerinde dile getirilmekte olan söylem de esasen daha fazla özgürlüktür." İsmini hatırlayamadığım bir üniversite rektörü basın toplantısında açıkça şöyle diyor: "Bir rektörün şahsi görüşleri bütün üniversitelere ve ilim camiasına mal edilemez. Elbette her türlü düşünce ve inanç üniversitelerde yer bulmalı, açıkça ifade edilebilmeli. Öyle olmazsa üniversiteler yeni fikirler ve projelerle ülkenin ufkunu nasıl açar? Bugünün yükselen değerleri olan demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı geçmişte aykırı fikirler olarak üniversitelerde yer bulmadı mı? Bu değerler o zaman bağnazlıkla boğulsaydı bugün bunlara sahip olabilir miydik? Sayın bakanın bir rektörün talihsiz beyanına dayanarak bütün üniversiteleri içine alacak biçimde genel bir değerlendirme yapmasının sebebini anlayabilmiş değiliz." Ardından Bilimsel Araştırmalar Kurumu (?) başkanının açıklaması geliyor: "Biz kurum olarak" diyor başkan "bugüne kadar ilmi değeri olan her projeyi destekledik. Çalışmalarımızda ideolojik bir tercih söz konusu değildir. Üstelik aykırı görüşler, projeler üretmeleri için araştırmacıları teşvik de etmekteyiz. Aksi halde araştırmalar eski fikirlerin tekrarı olmaktan öteye gidemez. Bu bilimin fakirleşmesidir; biz buna razı olamayız. Bakanın anlatımı Türkiye gerçeğine uymuyor." Uyanır uyanmaz iki günlük gazeteleri tekrar taradım. Bu yönde bir açıklama var da ben mi atladım, okuduğumu rüyama mı taşıdım diye. Heyhat! Genelkurmay Başkanlığı'nın bilinen açıklaması dışında bir açıklama yok. Rektörlerden yok, öğretim üyelerinden yok. Ben araştırma görevlilerine razıydım onlardan bile yok. Halbuki böyle bir olayda duyarlılıkları, sıkı bir hiyerarşi ve disiplin anlayışı içinde görev yapan asker duyarlılığına benzetildiği için tepki göstermesi gerekenler asıl üniversiteler, öğretim üyeleri olmalıydı. Çünkü iki kurumun yapısı ve fonksiyonları farklı. Kaldı ki bu duyarlılık askerlerde bile Türkiye gerçeklerine dayanmıyor. Neden tepki göstermeliydi üniversiteler? Çünkü üniversiteler bilimin üretildiği yerlerdir, daha doğrusu öyle olmalıdır. Sıkı bir disiplin anlayışı ve emir-komuta zinciri içinde çalışan üniversitelerin özgün fikirler, orjinal projeler üretebileceklerini düşünebiliyor musunuz? Rüyanın etkisi biraz geçince üniversitelerden böyle bir tepki beklemekle ne kadar yanıldığımı anladım. Bırakınız tepki göstermelerini, üniversiteler kendilerine verilen baskıcı rolü daha çok benimsemeye, daha çok kendilerinden uzaklaşmaya başladılar. Başörtülü öğrencilerin okuma hakkını engelledikleri için övünebiliyorlar. Yazdıkları kitaplardan, ortaya koydukları fikirlerden ötürü hocaların görevlerine son verebiliyorlar. Öğretim üyelerinin eşlerini lojmanlara sokmayı yasaklayabiliyorlar. Size bu uygulamalar başka bir kurumu hatırlatmıyor mu? Şimdi bu tür uygulamaları sineye çeken bir kurum, sineye çeken öğretim üyeleri benim gönlümde yatan bir tepkiyi ortaya koyabilirler mi? Elbette ben bunu sadece rüyalarımda görebileceğim.
makifaydin@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|