YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 


Seninkiler darbe yaptı

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Henze'nin telefonu çaldı. "Seninkiler darbe yaptı" diyordu telefondaki ses. Haber, Ankara Jusmatt'tan gelmişti. Kaynak sağlamdı.

11 Eylül 1980. Ankara. Sabah saat 09.00'da TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu'nun telefonu çaldı.

Arayan, general Servet Bilgi'ydi.

"- Doğan Bey!"

"- Buyrun, benim efendim."

"- Ben Servet Bilgi..."

Doğan Kasaroğlu şaşırdı, toparlandı. Hayra alamet aramalardan değildi bu. Daha önce telefonda hiç konuşmamışlardı. Öylesine tanışıyorlardı. Şurda burda karşılaştıklarında da, nezaket dairesinde birkaç kelimeden öte geçmiyordu diyalogları.

"- Buyrun efendim."

"- Özledim" dedi Servet Bilgi, "Bugün bir kahveni içmeye geliyorum."

Kasaroğlu bu emrivakiyi nazikçe reddetti:

"- Yarın TRT Yönetim Kurulu toplantısı var. Ben de sizi özledim paşam, ancak gündemi hazırlıyorum. Şu toplantıyı atlatalım da, ondan sonra..."

"SENİ BUGÜN MUTLAKA GÖRMEM LAZIM"

General ısrar etti.

Acelesi var gibiydi.

"- Seni bugün mutlaka görmem lazım."

"- Peki" dedi Kasaroğlu, "Saat 17.00'de bekliyorum."

"- Çok geç. Saat 15.00 nasıl."

"- 16.00 olsun o zaman."

"- Tamam, 16.00." dedi Servet Bilgi.

Doğan Kasaroğlu, yıllar sonra Servet Bilgi'nin ziyaretini gazeteci Ahmet Kahraman'a şöyle anlatacaktır:

"Servet Bilgi Paşa geldi... Kahvelerimizi içerken, Kıbrıs'tan birtakım malzemelerin geldiğini, bununla Genelkurmay'a bir film stüdyosu kurmak istediklerini söyledi. Servet Paşa, kendisiyle birlikte gidip malzemeyi görmemi istiyordu. Ertesi gün yapılacak toplantıyı hatırlatarak, bunu bir başka güne ertelemesini istedim. Fakat ısrar ediyordu. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in 30 Ağustos'taki sözünü hatırlattı..."

Neydi Evren'in sözü?

30 Ağustos'ta Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın bahçesinde resepsiyon verilmişti.

Kasaroğlu da resepsiyona katılanlar arasındaydı.

Siviller çıktıktan sonra, Evren Kasaroğlu'nu çağırtmış ve şöyle demişti:

"- Doğan Bey, yakında seni çağıracağım, epey konuşacağız, sohbet edeceğiz."

"SİVİLLERİ HAFİFE ALIYORLAR"

Resepsiyonda tanık olduklarını da şöyle anlatıyor Kasaroğlu:

"Gazeteci olarak birtakım sezgilerim vardı. Fakat resepsiyonda bunlar pekişti. Genelkurmay Başkanı bir süreden beri değişik dil kullanıyordu. NATO toplantısı dönüşünde alışık olunmayan bir demeçle, cumhurbaşkanı seçemeyen Meclis'i eleştirmiş ve 'Galiba uygun birini bulamıyorlar' demişti. Anıtkabir'de yapılan törene MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan katılmayınca, sert bir dille onu kınamıştı. Resepsiyondaki hava da, siyasilerle iplerin tümüyle koptuğunu yansıtıyordu. Yüz yüze geldiklerinde komutanlar sivillere karşı saygılıydılar. Ama onların yanından ayrılıp, ötede biraraya geldiklerinde, daha değişik bir üslupla konuşup kahkahalar atıyor, sivilleri hafife alıyorlardı. Bu hava, generallerin sivilleri küçümseyen tutumu, olacakların belirtisiydi."

"- Seni yakında çağırtacağım Kasaroğlu..."

Evren bunları Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin'in yanında söylemişti. Ersin'in duyduklarını, karagahta görev yapan Servet Bilgi Paşa'nın duymaması düşünülemezdi.

Servet Bilgi Evren'in bu sözünü hatırlattı.

"- Tamam" dedi Kasaroğlu, "Sizinle Genelkurmay'a geliyorum."

NAZİK DAVET

Kasaroğlu, havayı koklamak açısından, bu "nazik davet"in yararlı olacağını düşünüyordu. Düşündüğü gibi de oldu.

Darbenin merkezine düşmüştü.

Gerçi, Genelkurmay karargahı doğal görüntüsü içindeydi, ortada kuşku uyandıracak herhangi bir hareket yoktu, ama "sessizlik" her şeyi anlatmaya yetiyordu.

Genelkurmay Başkanlığı Muharebe Dairesi Başkanı Koramiral Doğan Toktamış'ın odasına girdiler.

Doğan Toktamış ayağa kalktı.

"- Hoşgeldiniz!" dedi.

Konuğunun elini içtenlikle sıktı.

Sütlü kahvelerini içerlerken terörden ve gündelik olaylardan konuştular. Amiral, Meclis'in hâlâ bir cumhurbaşkanı seçememiş olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Laf lafı açtı.

Derken, Amiral Toktamış bir ara kalktı, masanın üzerindeki sümeni karıştırdı, bir kağıt çıkardı, başladı yüksek sesle okumaya.

Bu, askeri müdahalenin "gerekli" ve "zorunlu" olduğunu anlatan bir metindi.

Toktamış, okumasını bitirince, gözlerini Kasaroğlu'nun gözlerine dikti, babacan bir sertlikle:

"- Nasıl buldunuz?" diye sordu.

Kasaroğlu şaşırmadı:

"- Allah memlekete hayırlı etsin!" dedi.

"ŞU ANDAN İTİBAREN MİSAFİRİMİZSİNİZ"

Kasaroğlu'nun cevabı rahatlatmıştı Koramirali Doğan Toktamış'ı. Hemen telefona sarıldı, iç hattan bir numara çevirdi. Karşısında karargahtan biri vardı:

"- Okudum efendim!" dedi.

Karşıdan gelen soru üzerine de ekledi:

"- Bir itirazları yok, memleket için hayırlı olsun diyorlar..."

Amiral telefonu kapattıktan sonra konuğuna döndü. Hangi kelimelerle başlayacağını bilemiyor gibiydi.

"- Şu andan itibaren bizim misafirimizsiniz. Güven ve huzurunuz temin edilmiştir."

Amiral, kibarca "Gözaltındasınız" diyordu. Servet Bilgi kıvranıp duruyordu oturduğu yerde. Yalan söylemişti. Kasaroğlu'nu bu şekilde getirdiği için üzgündü. Özür diledi:

"- Sana yalan söylemek zorundaydım..." dedi.

"- Sağlık olsun."

"- Doğruyu söyleyemezdim. Başka da çarem yoktu. Biliyorsun..."

"- Biliyorum..." dedi Kasaroğlu.

Darbecilerin ilk hedefi radyo ve televizyonu ele geçirmekti... Milli Güvenlik Konseyi'nin bildirisi radyo ve televizyon aracılığıyla Türkiye'ye duyurulacaktı.

Ancak bir sorun vardı.

 

Yarın : Yapamayız Paşam

&

 


Kağıda basmak için tıklayın.


TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu anlatıyor: "Gazeteci olarak birtakım sezgilerim vardı. 30 Ağustos'ta, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın düzenlediği resepsiyonda bu sezgilerim pekişti. Genelkurmay Başkanı bir süreden beri değişik dil kullanıyordu. NATO toplantısı dönüşünde alışık olunmayan bir demeçle, cumhurbaşkanı seçemeyen Meclis'i eleştirmiş ve 'Galiba uygun birini bulamıyorlar' demişti. Anıtkabir'de yapılan törene MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan katılmayınca, sert bir dille onu kınamıştı. Resepsiyondaki hava da, siyasilerle iplerin tümüyle koptuğunu yansıtıyordu. Yüz yüze geldiklerinde komutanlar sivillere karşı saygılıydılar. Ama onların yanından ayrılıp, ötede biraraya geldiklerinde, daha değişik bir üslupla konuşup kahkahalar atıyor, sivilleri hafife alıyorlardı. Bu hava, generallerin sivilleri küçümseyen tutumu, olacakların belirtisiydi."


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Görüşü

Ülkemizin içinde bulunduğu son derece önemli siyasi, ekonomik ve sosyal ortamda her geçen gün hızını biraz daha artıran anarşi, terör ve bölücülüğe karşı millî birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke yönetiminde etkili ve sorumlu anayasal kuruluşları ve özellikle siyasî partileri göreve davet etmek mecburiyetinde kalmıştır. Anayasamızın getirdiği geniş hürriyetleri kötüye kullanarak, İstiklal Marşımız yerine Komünist enternasyonali söyleyenlere, şeriat düzeni davetçilerine, demokratik rejim yerine her türlü faşizmi getirmek isteyenlere, anarşiye, yıkıcılığa ve bölücülüğe milletimizin tahammülü kalmamıştır. İktidar olan siyasî partilerin bütün devlet kademelerini kendi siyasî görüşleri doğrultusunda hareket edecek kişilerle doldurması kamu görevlilerinin ve vatandaşların bölünmesini zorunlu hale getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin siyasî, ekonomik ve sosyal sorunlarına bir çözüm getiremeyen, anarşi ve bölücülüğün ülke bütünlüğünü tehdit eden boyutlara varmasını önleyemeyen, bölücü ve yıkıcı gruplara tavizler veren ve kısır siyasî çekişmeler nedeni ile uzlaşmaz tutumlarını sürdüren siyasî partileri uyarmaya karar vermiştir. Atatürk milliyetçiliğinden alınan ilham ve hızla vatandaşlarımızı kederde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde millî şuur ve ilkeler etrafında toplamanın; iç barış ve huzurun sağlanmasında temel unsur olduğu apaçık bir gerçektir. Ülkenin içinde bulunduğu bu durumdan bir an evvel kurtulması hükümetler kadar diğer siyasî partilerimizin de görevleri arasındadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, iç hizmet yasası ve kendisine verilen görev ve sorumluluğunun idraki içinde ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasî partilerimizin, bir an önce millî menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle biraraya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir.



Carter: 12 Eylül bizi ferahlattı

ABD Başkanı Jimmy Carter, Washington Kennedy Center'da "Damdaki Kemancı" müzikalini izliyordu. Oturduğu locaya telefon geldi. Arayan, Dışişleri Bakanı Muskie'ydi: "- My President, Türk Ordusu komuta heyeti Ankara'da yönetime el koydu. Kaygıya gerek yok. Kimlerin el koyması gerekiyorsa, onlar yaptılar." ABD televizyonları haberi hemen duyurdu. İngiliz BBC radyosu, Associated Press, Reuter ve UPI ajansları aynı gece haberi tüm dünyaya geçtiler ve kaynak olarak da ABD Dışişleri Bakanılığı sözcüsünün ismini verdiler. Türkiye ise derin uykudaydı. Radyolarını açanlar ülkede darbe olduğunu, dünyadan iki saat sonra, ancak 04.00'ten sonra öğrenebildiler. Carter, Temmuz 1985'te, ABD Eski Başkanı sıfatıyla, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ufuk Güldemir'e "darbe"yle ilgili olarak şu açıklamayı yapacaktır: "12 Eylül harekatından önce Türkiye'nin durumu savunma açısından tehlike arzediyordu. Afganistan'ın işgal edilmesi ve İran monarşisinin devrilmesinden sonra Türkiye'deki bu istikrar hareketi içimizi ferahlatmıştır."


 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...