YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Siyasette mazlum ve mağdur yoktur

Ya ne vardır peki? Siyasetle iştigal eden bir insanın menfi manâda başa gelebilecek şeyler mağlubiyet ve esaret gibi şeylerdir. Siyasi karşıtlarını herhangi bir yöntemle, gerekirse cinayetle bertaraf ettiği için kimseye zalim sıfatını yakıştırmayız. Çünkü siyaset bir tarafın karşıtlarını etkisiz hale getirmek için en elverişli araçları bulmasından başka bir şey değildir. Sert veya yumuşak yöntemlerden birinin kullanılacağına dair bir ön belirleme yapılmasını sağlayacak bir üst makam bulunmaksızın siyaset uygulanır. Yani siyasetle iştigal eden kimse rakibinin ona hak etmediği bir muameleyi reva gördüğüne dair bir şikâyet ileri süremez. Sürerse gülünç hale düşer. Kıran kırana yapıldığı için ona siyaset denilmiştir. Siyaset kelimesinin anlamlarından birinin "idam" oluşuna dikkat edilmelidir. Gerçi her çağda siyasete bir müsabaka görüntüsü verilmeye çalışıldığına şahit olabiliriz. Ama siyasete böyle bir manzara verilmesinin işini yürütmeyi beceren tarafa mahsus bir marifet olduğu da gözden kaçmaz.

Avrupa Birliği'ne beni alırlar mı acaba? Bu soru siyasetçinin soracağı türden bir soru olamaz. Çünkü onu hep anasının gözü saymak lâzımdır. Oysa görüyoruz ki bu soruda merak konusu olan bir lütuf veya ihsanın birilerine ulaşıp ulaşmayacağından başka bir şey değildir. Soruyu bu tarzda sorduktan sonra söylenecek şeyler de üç aşağı, beş yukarı bellidir: Zalim Avrupalı beni Birlik içine dahil etmedi! Avrupa Birliği'ne alınmamak suretiyle mağdur edildim! Alırım dedin de aldattın beni! El uşağı değil mi, sevdi de kaçıverdi!

Soruyu siyasetçi şöyle sorar: Avrupa Birliği'ne girer miyim? Bu soruyla hem bir tercih imkânı ve hem de bir yeterlik yoklanmaktadır. Siyasetçi kimlerle ittifaklar kuracağını, neyi neye karşı kullanacağını hesaplamadan hareket etmez. Dolayısıyla siyasetçi için Avrupa içinde ve dışında hangi kozlarla donatılmış olduğu veya tam tersi, Avrupa içinde olarak ve dışında kalarak hangi yaraları alacağı esas teşkil eder. Avrupa Birliği'ne girmediği taktirde bir başarıyı yakalama fırsatına sahip olmadığını ilân eden Avrupa Birliği'ne girdiği taktirde yüz yüze geleceği başarısızlığı peşinen beyan etmiş sayılır. Bu durumda ortaya ne bir siyasetin, ne de bir siyasetçinin çıktığı söylenebilir.

Türkiye sınırları içinde cereyan eden vukuat dolayısıyla Avrupa Birliği ile olan ilişkilere göndermede bulunarak takınılan hal ve hareketin gülünçlüğüne ise diyecek yoktur. Avrupa'nın ne olduğu konusunda vehimden başka bir şeye sahip olmayanların "Avrupa ne der?" sorusu gülünçlükten de öte, acınacak bir durum doğurmaktadır. Açıkçası işlerin gidişi pek iç açıcı değil. Yine de millî belâların en büyüğüne henüz çatmadık. Çünkü millet olarak uğrayabileceğimiz en büyük belâ şibih siyaseti ve şibih siyasetçiyi gülünç bulacak ve onlara acıyacak bir zümreden mahrum kalışımız olacaktır. Böyle bir zümreden mahrum kalmamaya dua edelim.


16 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İsmet Özel

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...