YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Müzik eseri, kutsal bir metin midir?

İyi bir müzisyende olması gereken en önemli hâssa, mükemmel bir müzik kulağı ve yine, mükemmel bir hâfızadır. Bir müzik eserini, -hele Osmanlı gibi nota yazımının çok geç başladığı toplumlarda- bir sonraki kuşağa öğretebilmenin ve o eseri yaşatabilmenin yegâne aracı, iyi bir müzik kulağı ve iyi bir hâfızadır. Bir eseri, hocanın titizliği ve gözetimiyle hıfz etmek, aslında hiç de küçümsenecek bir yöntem değildir. Belki eserin, notaya alınarak yaşatılmasından daha da iyi bir yöntem olabilir; çünkü emaneti devralan, onu devraldığı gibi yaşatacak ve ileride talebesine o öğrendiği gibi öğretebilme sorumluluğu ve gayreti içinde olacaktır.

Bu yazdıklarım, elbette bilimsel yönteme pek uygun şeyler değil. Bilimsel yöntem, belgeye ve yazılı metne önem verir ve bu da çok doğru bir yöntemdir. Kişisel olarak, bir müzik eserini notaya kaydetmenin gerekliliğine ve önemine inanıyorum, ama eserin uzun süre yaşamasını ve kalıcılığını sağlayacak yegâne yolun bu olduğuna da doğrusu inanmıyorum. (Bunu, müzik eğitimi boyunca hem birçok klasik gitar eserinin notası, hem de birçok Türk müziği eserinin -sonradan yazılmış- notası üzerinde defalarca çalışmış biri olarak söylüyorum.) Akbank Oda Orkestrası şefi ve birçok ünlü orkestrayı da yönetmiş olan Cem Mansur'un, bir konuşmamızda nota ile ilgili olarak söylediği şu sözleri, konu ile ilgili olduğu için yazmakta yarar görüyorum. Nota ile ilgili olarak sorduğum bir soruya şöyle cevap vermişti Cem Mansur: "Nota denilen şey, nihayetinde beyaz kâğıt üzerine yazılmış birtakım simgelerdir. Ama bu simgeler her şey demek değil. Evet, müziğin aslını ortaya koyuyor bu simgeler ama, onu yorumlamak da gerekiyor. Onu yorumlamak ne demek? Müzikte bazı dengeler var, o dengeleri kurabilmek lâzım. Renklerin, seslerin nasıl kaynaşacağına karar vermek lâzım. Bazen nerede başlayıp nerede biteceğine karar vermek lâzım. Yorum denilen bir şey var; bestecinin yazmadığı ve zaten yazılamayacak olanı; müziği üç yüzyıl önce yazılmış bir şeyi bugün hâlâ geçerli kılan, zaten o sözle söylenemeyecek ve yazılamayacak olanı ortaya çıkaran, hayata geçiren..."

Bugün Batı müziği için de, birçok eserin orijinal hâlini bilmemek gibi bir sorun var. Nota yazımı Batı müziğinde de çok eskilere dayanmıyor. Rönesans'ın Batı müziğine getirdiği hareketlilikle birlikte, müzik eserlerinin notayla kaydedildiği bir yere kadar söylenebilir. Ama onikinci, onüçüncü yüzyılda bestelenmiş eserler var. Gezgin müzisyenlerin (Trouvere, Troubadour, Harper, Minnesinger) çeşitli kültürlerden, notaya aktarmadan sadece ezberlemek suretiyle taşıyıp getirdikleri müzikler var. Bir "Troubadour" olan Adam de la Hale'ın Fransız sarayı için daha o yüzyıllarda yaptığı besteler var. Orijinal halleri notayla kaydedilmediği halde, bunların günümüze nasıl ulaştığı da araştırılması gereken bir konu.

Bir müzik eserini notayla kaydetmek, her şey demek değil. Size 20. Yüzyıldan, yani -yani yazılı ve sesli- kayıt çağından bir örnek: Igor Stravinski, eserleri konusunda deha seviyesindeki her müzisyenin yaptığı gibi, titizlenen bir bestecidir. Kendi bestesi olan "Bahar Ayini Balesi"nin tam altı değişik şeften yorumlarını ve kayıtlarını dinler. Bunları karşılaştırırken, "Bu eserin bestecisi benim. Şu doğru, şu yanlış" demiyor Stravinski. Tam tersine, içlerinden bir tanesi için; "Bakın, bu çok enteresan bir şey yapmış, benim yaptığımdan daha iyi" diyebiliyor. İcra, organik bir şey... yaşayan ve her gün değişen bir şey.

Her toplumun müzik tarihi ile ilgili bilinmeyen, aydınlatılamamış ve asla aydınlatılamayacak olan epey soru işareti var, bu bir gerçek. Bence bir gerçek daha var, o da bir müzik eserinin kutsal bir metin olmadığı, icracının ve ya yorumcunun elinde birtakım değişikliklere uğrayabileceği, hatta bunun da çok hoş sonuçlar doğurabileceği. Bir şey daha var; sözgelimi Dede Efendi'nin veya Itrî'nin -veya Adam de la Hale'in- eserlerinin ne zaman notaya alındığı o kadar önemli olmayabilir. Önemli olan bir eseri önüne alıp onun üzerinde ciddî bir analiz çalışması yapacak kaç tane araştırmacının olduğu. Tabii bu araştırmacıların -veya müzikologların- en az eseri üzerinde çalıştıkları besteci kadar müzik bilgilerinin ve yeteneklerinin olması da bence önemli.

Ben, bu konuda ahkâm kesenlerin bırakın eserin notasını okuyup analiz yapmalarını, önlerine konan basit bir eserin solfejini bile yapmakta zorlanacaklarına inanıyorum.


16 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...