![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Erbakan, generaller, Kriz YönetimiErbakan'la Hidiv Kasrı'nda geçirdiğimiz dört saate ilişkin birkaç hususu daha yazmak istiyorum. -Önce, Hürriyet'te pazar günü "Paşaları almayı Çiller engelledi" ifadeleriyle manşete çıkan haber üzerine birkaç söz... Benim notlarımda Erbakan'a ait böyle bir iddia yok. Toplantıda Hürriyet yazarı olarak Cüneyt Ülsever vardı, Cüneyt Ülsever'le, pazar akşamı Nazlı Ilıcak'ın davetinde görüştüm. Ülsever, Erbakan'ın böyle söylediği görüşündeydi. Hürriyet'in manşeti de anlaşılan onun verdiği bilgiler üzerine kurulmuştu. Ama ben ona da Erbakan'ın toplantıda böyle bir iddia ortaya atmadığını ifade ettim. Erbakan Çiller'in grubu ile ilgili sıkıntıdan söz etmiş, ancak bunun, hükümetin devamı konusunda ortaya çıktığını, o yüzden de başbakanlığın değişmesine karar verildiğini anlatmıştı. Bununla birlikte, Erbakan'a "generalleri niye görevden almadınız?" "ya da "Generalleri görevden almayı düşündünüz mü?" şeklinde bir soru soruldu ama, Erbakan, pek çok dikenli soru gibi onu da diğer cevapları arasında cevaplandırmama yolunu seçti. Erbakan'ın siyaset tarzının da "Generalleri görevden almak" gibi radikal adımları ihtiva etmediği düşünülebilir, yani Erbakan böyle bir şey söylemiş olsaydı bile, tahkik edilmesi gerekli bir haber olurdu kanaatindeyim. -İkinci konu, Kriz Yönetimi Merkezi yönetmeliği ile ilgili... Erbakan, Ali Bayramoğlu'nun "Bugün ülkeyi askeri vesayet altına almanın hukuki zemini içine sürükleyen Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliğini neden imzaladınız?" şeklindeki soruyu, "Bu yönetmelik bizim önümüze, afetler vukuunda acil tedbirler almak için hazırlandı, gerekçesiyle geldi, biz de tereddüt etmedik, uygulama yanlışlığı söz konusu" diye cevaplandırdı. Bayramoğlu "Ya yönetmeliğin diğer maddeleri?" diye soracak olduysa da, bir cevap çıkmadı... Kriz Yönetimi Merkezi Yönetmeliği, başından beri Erbakan'ın yeterince gündemine girmeyen, belki de yeterince idrak ortamına taşıyamadığı bir konu olmuştur. Hatırlıyorum, yönetmelik çıktığı zaman BBP milletvekili Recep Kırış işin vahametine dikkat çekmiş, hatta bizzat Erbakan'la görüşmüş, ama sanırım bugünküne benzer tarzda konunun önemsenmediğini gösteren cevaplar almıştı. Erbakan sanırım hâlâ Kriz Yönetimi Merkezi Yönetmeliğini okumuş değildir. "Bize afetlerle ilgili bir yönetmelik olduğu söylendi" derken, bunu anlatıyor olmalı. Bu ifadelerden "Ya birileri bizi aldattı, ya da imzaladığımız şeyleri okumamış, bize söylenenle yetinmiştik" anlamı çıkıyor. Acaba hangisi? Son KHK krizinde Ecevit, ilk zamanlarda "KHK kararnamesinden haberim yok" konuşmuştu. Belki de gerçekten haberi yoktu ve belki de devlet bünyesinde bazı işler, Başbakanların bile haberi olmadan gerçekleşmektedir. Bu yazımdan sonra dilerim Erbakan, Kriz Yönetimi Merkezi Yönetmeliğini buldurur ve yeniden okur. O yönetmeliğin üçüncü dördüncü maddesinde de değil, "Kriz Yönetimini gerektiren Haller" başlığını taşıyan bölümün daha ilk maddelerinde "Kriz Yönetim Merkezi"nin "icra sorumluluğu"nun alanı rahmetli Özal'ın ifadesiyle aççık-seççik belirtiliyor. İşte Kriz Yönetimini gerektiren hallerden ilk ikisi: a. Yurt dışında; Türkiye'nin toprak bütünlüğüne, egemenlik haklarına, milli hedef ve menfaatlerine yönelik tehdit emarelerinin belirmesi ve gelişme göstermesi. b. Yurt içinde; anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin bozulması 1.Terör olayları 2.Kanunsuz grev, lokavt ve iş bırakma eylemleri, 3. Etnik yapı din ve mezhep farklılıklarından kaynaklanan olaylar... İşin ilginç yanı, Erbakan'a sunulan "Tabiî afet" gerekçesi üçüncü sırada yer alıyor. Sekizinci sırada da "Ağır ekonomik bunalımlar" zikredilmiş Kriz Yönetimi gerekçesi olarak... (Bilgi için bakınız: Yönetmeliğin tam metni Milli Gazete'nin 15 Eylül 1997 tarihli nüshasında yayınlanmış) İşbu yönetmeliğin en ilginç, ya da sivil bir iktidarın görmezden gelmesi mümkün olmayan, görememesini büyük bir vebal haline getiren yanı, Kriz Yönetimini MGK Genel Sekreteri'nin uhdesine veriyor olmasıdır. Türkiye bugün AB yolunda Askerin-MGK'nın siyaset üzerindeki etkisinin azaltılmasını konuşurken, bu yönetmelik, asker hüviyetindeki MGK Genel Sekreterini, Kriz yönetiminin beyni haline getiriyor. Sayın Erbakan, Kriz Yönetimi Merkezi Yönetmeliğine imza atmanın ne kadar hayati değer taşıdığını görmek için, 28 Şubat süreci içinde bakanlıklarda MGK Genel Sekreterliği inisiyatifinin ne oranda etkili olduğunu da bir zahmet araştırabilir. Erbakan'la yaptığımız sohbet toplantısında ben dahil bazı gazeteci arkadaşlar, "İktidarda kalamama"yı eleştirdik. RP gibi, yerel ve global sistemin olağanüstü hassasiyetlerine muhatap bir partinin, bir "iktidar stratejisi" olmalıydı, diye düşündüm hep. RP herhalde, iktidara gelip, böylece ayrılmayı planlamış değildi. Düşünüyorum ki, RP'nin plansızlığı, başkalarının planı karşısında bu bozgunu getirdi. Ama şu Kriz Yönetimi olayının bir kere daha gösterdiği şey, "İktidarda kalamamak"tan öte, "iktidarda iken iktidar olamamak gerçeği"dir. Bu sadece RP'ye has bir vakıa da değildir. Türkiye demokrasisi, halk oyuyla iktidara gelebilmeyi sağlıyor, ancak iktidar olabilmeyi ya da iktidarda kalabilmeyi sağlayamıyor. Demokrasi mücadelesinin odaklanması gereken nokta da tam bu olmalı... -Son bir konu: Nazlı Ilıcak, daha önceki toplantılara çağrıldığı halde buna neden çağrılmadı. Birdenbire demokrat olmadığına mı karar verildi, yoksa partideki duruşu sebebiyle bir de burada "akredite demokrat" seçkisi mi başladı?
atasgetiren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|