YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

Evren: Ulusu yumuşaktır olmaz

Turhan Feyzioğlu, Evren'in Başbakanlık teklifini, "Beni mazur görün, bu işi Bülend Ulusu daha iyi yapar" diye reddetti. Evren'in cevabı net ve kesindi: "Ulusu olmaz... Ulusu yumuşaktır..."

Kenan Evren, telefonda, Cumhurbaşkanı vekili İhsan Sabri Çağlayangil'e, "Zaten fazla kalmayacağız, niyetimiz bir an önce demokrasiye geçmek" demişti.

Gerek Evren, gerekse Milli Güvenlik Konseyi'nin diğer üyeleri, harekatın ilk günlerinde siyasi partileri kapatmayı, politikacılara yasak getirmeyi düşünmüyorlürdı.

En azından bu konuda beyanları vardı.

"12 Eylül Cumhuriyeti Koruma ve Kollama Harekatı" dolayısıyla yayınlanan 6 numaralı bildiri, Evren'in siyasi partiler hakkındaki düşüncelerini ortaya koyuyordu.

"Yüce Türk milleti" diye başlayan bildiride, müdahalenin nedenleri üzerinde duruluyor, siyasi faaliyetler konusunda şu görüşlere yer veriliyordu:

"Zorunlu olarak faaliyetleri durdurulan siyasi partilerin seçimlerden yeterince önce faaliyete geçmesine müsaade edilecektir. Parlamento üyeleri siyasi faaliyetlerinden dolayı suçlanmayacak ve yeni yönetime karşı suç teşkil edecek tutum ve davranışlarda bulunmadıkları sürece haklarında herhangi bir işlem yapılmayacaktır."

EVREN: "PARTİLER KAPATILMIŞTIR DEMEDİM..."

Bu bildiri, önce, "partilerin kapatılacağı" şeklinde yorumlandı.

Evren, 16 Eylül günü gazetecileri toplayıp, 6 numaralı bildiriyle ilgili spekülasyonları cevapladı:

"- İlk günkü beyanatımda, 'Bütün siyasi partilerin faaliyetleri durdurulmuştur' dedim, 'kapatılmıştır' demedim. Seçim Kanunu, Partiler Kanunu ve Anayasa hazırlandıktan sonra, seçimlerden muayyen bir süre önce parti faaliyetlerine müsaade edilecektir."

Bu da gösteriyor ki, darbeciler başta partileri kapatmayı düşünmüyorlardı. Hatta, bazı siyasetçilerle işbirliği yapmak istiyorlardı.

Bu işbirliğine somut örneklerden biri de, Cumhuriyetçi Güven Partisi lideri Turhan Feyzioğlu'na götürülen öneridir.

12 Eylül günü, öğlen saatlerinde Turhan Feyzioğlu Genelkurmay Başkanlığı'na çağrıldı. Diğer liderler gibi, Feyzioğlu'nun da telefonları kesilmişti ve evinin kapısında askerler bekliyordu. Bir tür "gözaltı"ydı bu.

Feyzioğlu, Genelkurmay'a götürüldü.

Evren, konuğunu sıcak karşıladı:

"- Sizden hükümeti kurmanızı istiyoruz!" dedi.

"TURHAN BEY, SİZ DİĞERLERİNDEN FARKLISINIZ"

Feyzioğlu bu teklife anlam verememişti.

"- Arkadaşlarla temas edeyim. Ama şahsi kanaatim, bir parti başkanına bu görevin verilmemesi yolundadır."

Evren, gerekçesini söyledi:

"- Siz diğerlerinden farklısınız. Atatürkçü yoldan ayrılmadınız, sağ ve sol teröre bulaşmadınız. Devlet tecrübeniz var. Son zamanlarda iyiden iyiye yaygınlaşan yolsuzluk karşısında çetin bir mücadele verdiniz."

Feyzioğlu, bir süredir, AP'den istifa edip CHP hükümetinde bakanlık alan siyasilerle ilgili yolsuzluk iddialarını soruşturuyordu. Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı'yla ilgili bir dizi yolsuzluk iddiası ortaya atmıştı. Bu faaliyetleriyle askerlerin takdirini toplamıştı.

Feyzioğlu isteksizdi.

"- Aldığımız oy yüzde 5 bile değil, biz küçük bir fikir kulübüyüz. Başarılı olmak istiyorsanız, halkı yanınıza almalısınız. Bu ise CHP ve AP ile birlikte hareket etmenize bağlıdır. Bu iki partiyi tutan geniş kitlelerin fikri, aslında sizin düşüncelerinizden farklı değildir."

Evren, dikkatle Feyzioğlu'nu dinliyordu.

"- Arkadaşların fikrini alayım" dedi Feyzioğlu son kez, "Ancak, kabineye AP ve CHP'den de bakan alırsanız bu görevi kabul ederim."

"ULUSU YUMUŞAKTIR, OLMAZ"

Konsey, aynı öneriyi, eski parlamenterlerden Emin Aksüt'e de götürmüştü. Aksüt, "Siyasi hayatımı noktaladım" gerekçesiyle bu teklifi reddetmişti.

Turhan Feyzioğlu ise "zaman" ve "arkadaşlarla istişare" istiyordu.

Feyzioğlu, arkadaşlarıyla görüştü.

Arkadaşları bu öneriye sıcak bakmıyorlardı.

Evren ve Feyzioğlu "hükümet" sorunu çerçevesinde üç kez biraraya geldiler.

Feyzioğlu sonunda kalbinden geçen formülü söyledi:

"Sivilleşmiş bir askeri hükümet."

Kim yapacaktı bu işi?

"- Bülend Ulusu..." dedi Feyzioğlu.

Gerekçesini de açıkladı:

"- Ulusu müdahaleden bir ay önce Deniz Kuvvetleri Komutanı'ydı. Emekli olmasaydı, şu an Milli Güvenlik Konseyi üyesiydi. Üç lisan bilir. Medeni insandır. Sivillerle rahat konuşabilir. Savunma Bakanlığı'nda müsteşarlık yaptığı için, sivil idareden anlar. Sonra, asker olduğu için saldırılara kolay kolay hedef olmaz. Kamuoyu beni bir partili, bir taraf olarak görür. Herkes bu durumu eleştirir. Hatırlarsanız, 12 Mart'ta üç Başbakan yediler; Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu... Ulusu'nun asker olması rejime istikrar da getirir."

Evren düşünceliydi: "- Ulusu olmaz" dedi, "Ulusu yumuşaktır..."

"BEN MEMUR OLMAM"

Feyzioğlu diretiyordu:

"- Askeri idare yeterince sert bir yönetim biçimidir. Ulusu'nun olması daha iyidir. Bunu dengeler..."

"- Konsey sizi uygun görüyor" dedi Evren.

"- Neye dayanarak bana görev vereceksiniz ki? Hakemlik yapacak parlamento yok, güvenoyu müessesesi yok. İhtilal hükümetlerinde Başbakan bir memurdur. Ben memur olmam..."

Evren-Feyzioğlu görüşmesi sürerken, bir yandan da hükümette yer alacak bakanların ismi tespit ediliyordu.

CHP'den Orhan Eyüboğlu ve AP'den Sümer Oral bakanlık teklifini hemen kabul (Sümer Oral daha sonra Demirel'e danışarak bu görevi reddedecektir), CHP'li Tarhan Erdem ve AP'li Cihat Bilgehan ise reddettiler.

Bakanlık ismi geçen diğer isimler şunlardı:

Turhan Esener, Sadık Şide, Selahattin Çetiner, Hasan Sağlam.

Hasan Sağlam için Milli Eğitim Bakanlığı değil, Gençlik ve Spor Bakanlığı uygun görülmüştü. Esener ve Şide'yi ise, konseyin işini kolaylaştırmak için bizzat Feyzioğlu arayıp bulmuş ve bakanlık teklifi yapmıştı.

 

Yarın : Bardağı taşıran olay

&

 


Kağıda basmak için tıklayın.


"Birazdan gelip götürecekler"

11 Eylül gecesi, CHP lideri Bülent Ecevit, evinde, Trabzon'da yapacağı konuşmayı hazırlıyordu. Geç saatte bitirebildi çalışmasını. BBC'yi dinledi, biraz okudu, yatmaya hazırlanıyordu ki, genel sekreter Mustafa Üstündağ aradı:
"- Beyefendi, partiden aradılar. Askerler partiyi kuşatmış. Galiba darbe oldu."
Ecevit gayrıihtiyari dışarı baktı.
Evinin önünde koruma binası vardı.
Işıkları yanmıyordu.
Bir süre sonra sivil korumaların yerini askerler aldı. Darbe olmuştu.
Ecevit'i ürküten, darbeyi Türkeş yanlısı subayların yapmış olmasıydı. O telaşla hemen Genelkurmay Başkanı'nı aradı.
Telefona çıkan görevli, Evren'in toplantıda olduğunu söyledi.
"- Darbe mi oldu?" diye sordu Ecevit.
"- Evet efendim, radyoda biraz sonra açıklanacak."
Ecevit, başka yerleri de aradı ama, askerler telefon hattını kesmişti.
Demirel de o saatte telefonda bir yakınıyla konuşuyordu:
"- Memleketi kimin idare edeceğini, iktidarların nasıl gelip nasıl gideceğini tayin edememiş, usule bağlayamamış, bunu kansız, kavgasız, entrikasız gerçekleştirememiş ülkeler hiçbir meselesini halledemezler. Üstün irade, millet iradesidir. Biz onun ürünüyüz. Bu iradenin ne sebeple olursa olsun, üstüne çıkılırsa, o ülke bir yere varamaz. 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' demek bu demektir."
Demirel sözlerini tamamlayamadı.
Askerler Başbakan'ın da telefonunu kesmişti.
"Yazıklar olsun" diye söylendi. Yukarıya çıktı. Hazırlandı. "Birazdan gelip götürürler nasıl olsa" diyordu.


 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...