YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Tutarlı olma mecburiyeti

Fazilet Partisi'nde bazı il teşkilatlarının feshedilmesi, ister istemez "kongre sonrasında yenilikçi kanada yönelik bir tasfiye mi başladı?" sorusunu hatıra getiriyor. Feshedilen teşkilatların yenilikçi kanattan olmasının bu düşüncede payı var. Gerçi genel merkez fesih sebebi olarak "yeteri kadar çalışmama", "uyumlu çalışmama" gibi gerekçeler ileri sürmekteyse de bunlar fazla inandırıcı değil. İnandırıcı olmaması bir tarafa şu aşamada muhalif kanada mensup teşkilatların fesih gibi ağır bir müeyyideyle cezalandırılmaları fazla şık değil.

Aslında bu uygulama Türk siyasi geleneğine yabancı değil. Bizde bir partiyi ele geçiren veya kuran yönetici kadro, o partinin kontrolünün elinden kaçmasına kesinlikle seyirci kalmıyor. İstediği il teşkilatını feshediyor, dilediği kimseyi partiden ihraç ediyor. Parti liderini, yöneticilerini seçen delegeleri tayinde belirleyici unsur çoğu kere bizzat lider ve genel merkez yöneticileri. Bu sebeple de başarısız liderleri ya da genel merkez yöneticilerini değiştirmek mümkün olmuyor. Bu uygulamadan Fazilet Partisi'nin uzakta olmasını beklemek fazla iyimserlik olur.

Ancak bu durum geçmişte Refah Partisi'nin dile getirdiği, şimdi de Fazilet Partisi'nde yönetici olan kadronun sürekli olarak seslendirdiği söyleme uygun düşmüyor. Bu kadro içinde bulunduğumuz süreçte kendilerine yapılan haksızlığı -ki gerçekten de haksızlıktır- sürekli demokrasi ve hukuk adına eleştirdi. Hep şunu söylediler: "Bizi millet seçip bu noktaya getirdi, millet iradesinin askıya alınması ve partimizin kapatılması, böyle bir ihtimal ile yüz yüze bulunması millet iradesine, dolayısıyla demokrasiye aykırıdır." Bu söyleme karşı söylenenler de şuydu: "Bakmayın bunların demokrasi söylemlerine! İşlerine geldiği için demokrat görünüyorlar. Güçlü olarak iktidara gelirlerse demokrasiyi filan unuturlar. Demokrat görünerek takiyye yapıyorlar."

Şimdi aynı fikri tabana sahip oldukları halde farklı politika ve üsluba sahip parti içi muhalefete tasfiye silahını bu kadar kolay işleten ve seçmen iradesini görmezden gelen bir siyasi kadronun demokrasi söylemi mi inandırıcı olur, yoksa karşı tarafın "takiyye yapıyorlar" söylemi mi?

Eğer Fazilet Partililerin söylediği gibi millet iradesi gerçekten önemli ise, gerçekten demokrasinin gereklerine riayet etmek gerekiyor ve bu sebeple de Fazilet Partisi'ne dokunmamak icap ediyorsa, aynı sebepten il teşkilatlarına da dokunmamak, onların iradelerine saygı göstermek gerekmez mi? Gerekmiyorsa, iktidarı kaybetmemek için oyunun kurallarıyla diledikleri gibi oynama hakları varsa kendilerine yönelik hukuk dışı davranışlara, anti demokratik uygulamalara bu kadar feryat etmeye ne gerek var? Parti yönetiminde demokatik davranmayanların, hukuka riayet etmeyenlerin ülke yönetiminde demokrasi talepleri, hukuka uyma dilekleri ne ölçüde inandırıcı olur. Parti teşkilatlarını sudan bahanelerle feshetmelerinin şık olmaması, taktik açıdan kendilerini zayıflatacak olması bu yüzden.

Hani demem o ki Fazilet Parti yönetimi ya tavrını değiştirmeli, ya da söylemini. İkisi bir arada pek olmuyor da...

ZARURİ EK:

Yukardaki yazı sayın Erbakan'ın sınırlı basın toplantısından ve bu toplantı üzerine yapılan değerlendirmelerden sonra damağınızda biraz bayatlamış bir yazı tadı bırakabilir. Konu hakkında yazı yazan bir çok köşe yazarı sayın Erbakan'daki demokratik tutarsızlığa dikkat çekti. Ancak bu yazı aslında bu toplantıdan en az üç gün önce yazılmıştı; yazı günümde tam sayfa reklam çıktığı için yayımlanamadı. Şu anda da Çeşme'de 14. CIEPO Uluslararası Türk Araştırmaları Sempozyumu'nda bulunmaktayım. Yazıyı değiştirmeme imkan yok. Elimde olmayan bir bayatlıktan dolayı özür dilerim.

Şu kadarını ilave edeyim. Sayın Erbakan demokrasi adına kendisine destek veren bu yazarları toplamakla bence taktik bir hata yaptı. Çünkü bir kısmının açıkça ifade ettiği gibi bu yazarlar aslında fikirlerini paylaşmadığı halde hukukun üstünlüğü ve demokrasi adına kendisine destek vermişlerdi. Bunların Erbakan ve ekibindeki demokratik tutarsızlığı görmemeleri mümkün değildi; nitekim gördüler. Bence 'bir şekilde' ikna edip 'derin devlet' yanlısı yazarları toplamalıydı. İstenen yazıyı yazmakta tecrübe kazandıkları için sayın Erbakan'ın işine gelen yazıyı yine ancak onlar yazabilirdi. Hem böylece benim de yazı bayatlamış olmaktan kurtulmuş olurdu.


19 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...