YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Kendiniz iktidarda ama fikriniz mahpus

Sayın Bahçeli, her defasında sizi hayret, dehşetle ve hüzünle izliyoruz. Bir tavır değişikliği mi, yoksa "potansiyel olan"ın bilinç düzeyine çıkması mı, sizi siyasî merkezin "stepne"si olmaya zorlayan?

12 Eylül'ün karanlık günlerinde, üstelik işkence altında, "Biz içerdeyiz ama, fikrimiz iktidarda" diye kendinizi avutma, dolayısıyla vicdanınızın sesini bastırma yoluna gidiyordunuz.

Beş bin şehid vermiştiniz hani...

Şimdiyse, kendiniz iktidarda, ama fikriniz mahpus.

Beş bin şehidi, Türkiye'deki marjinal "sol siyaset" çizgisini teokratik jakobenizme ulayan "28 Şubat ideolojisi"ni meşrulaştırmak için mi verdiniz?

Bu ideoloji varlığını devr-i iktidarınızda daha da pekiştirdi. Bu retoriğin, İnönü'nün gizli totaliterliğinde karşılığını bulan dar, ufuksuz, astigmat bir cumhuriyet düşüncesinden başka bir şey olmadığını biliyordunuz üstelik.

Bile bile lades mi?

Sayın Bahçeli, kurulmasına izin verilen hiçbir hükümet bugüne kadar "sorun çözücü" olmadı. Tahsisli, onaylı, icazetli partilerden istenen (hele devletin bekası uğruna gözünü kırpmadan beş bin şehid verebiliyorsa) sorun çözmesi ve "devlet-vatandaş" ilişkilerindeki olası ihtilafları gidermesi değil, bilakis siyasî merkezin tasarruflarına sahip çıkması, vatandaşa karşı "dokunulmaz devlet"in konumunu güçlendirmesidir.

MHP icazetli bir parti mi olmalı?

Oysa, milliyetçi, muhafazakâr umdeleri içselleştirmiş partiniz, Türkiye'deki güç dengeleri gözetildiğinde, fena halde "çevre"ye ait kalıyordu. Çevrenin taleplerini merkeze peşkeş çekmek, nasıl bir siyasettir?

Daha doğrusu, bu bir siyaset midir?

MASK (Millî Askerî Stratejik Konsept) 28 Şubat sürecinde "irtica"yla birlikte milliyetçiliği de "öncelikli tehdit" kapsamına almıştı, hatırlayacaksınız.

Siyasi elit partinizi kendisine "yakın" ve "bende" bulmuyordu. RP-FP siyaset çizgisinden umudunu kesmiş "muhafazakar tepki oyları"nın MHP'ye akmasını ise, bir türlü içine sindiremiyordu.

Hesap şuydu:

MHP, "medya blöfü"yle önce "meşruiyet krizi"ne sokulacak, sonra siyasî merkezin tasarruflarına "evet" demesi koşuluyla bu krizi atlatması sağlanacaktı.

Muhafazakar tepki oylarıyla iktidar şansı yakalayan partiniz, iktidarının ilk aylarında, ne yazık ki, ANASOL-D'nin akim bıraktığı "irticayla mücadele yasaları"nı aldı programına.

Kur'an kursları külliyen kapandı.

İmam Hatipler budandı.

Kamu alanındaki dinî görünürlüğe son verildi.

Şimdi de, 312. maddenin ıslah edilmesi çalışmalarına ihtirazi kayıt koyuyorsunuz, tuhaf bir "korumacı" mantık içinde.

Oysa, koruduğunuz bizatihi "devlet" değil, bir şekilde devlete sızmış ve "a priori" olarak karşı olduğunuz o teokratik jakobenizmdir...

Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan ve Hasan Celal Güzel'in dahil olduğu bütün faaliyetler kaleminin "din ve bölge farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" şeklinde yorumlanması, böyle bir süreçte normal karşılanabilir. Çünkü Türkiye, hâlâ yargı bağımsızlığı sorununu çözememiş bir ülke.

Bu durum başlıbaşına utanç değilmiş gibi, yüce devletlileri, "hukukun iadesi" yönünde çaba sarfeden siyasilere, yine aynı "korumacı" mantıkla engel oluyorsunuz.

Adı geçen eşhas, acaba hangi cürümleriyle kimleri, nasıl düşmanlığa sevketmiş, hangi dinler arasında farklılık gözetmiş, hangi kesimleri "kin ve düşmanlığa" açıkça tahrik etmiş?

Mahut ve meşhur 312. madde, "Türkiye'yi yasaklarla ve hukuk dışı genelgelerle yöneten güruha karşı vatandaşı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçtur" şeklinde düzenlenmiş olsaydı, verilen cezalar haklı ve yerinde kabul edilebilirdi.

Bu madde "bumerang" gibidir Sayın Bahçeli, yarın konjonktür değiştiğinde "Ya Allah Bismillah, Allahüekber" nidalarıyla yaptığınız seçim konuşmalarıyla siz de aynı kapsama alınabilir, "erkek-ürkek" yakıştırmanızla 312. maddenin ilgi alanına girebilirsiniz.

Hukuk devletinde esas, yasaların genel olması ve yasayı yapanlar dahil, herkese "ayrımsız" uygulanabilmesidir.

Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un da altını çizdiği gibi, "Hukukun olmadığı yerde halk sürü, insan ise köledir. Demokrasilerde hukukun iki işlevi vardır: Herkese eşit uygulanmak, yasaklayıcı olmamak."

Milliyetçi, muhafazakar MHP'ye yakışan, "hukuk"a direnmek olmamalıdır...


19 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet E. YAVUZ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...