![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Kod adı: 'Ekim'Siyasi partiler 'siyasete yol açılmasını' beklerken, bu beklentinin bu haliyle boş olduğunu bir kere daha söylemek gerek… 'Siyasete yol açılmasını' bırakıp, 'siyasetin yol açmasını' konuşmadan da 'normalleşme' beklentisi boş çıkmaya devam edecek… Türk siyasetinin 'normalleşme' beklentisinin 'kod adı' Ekim… Otoriterleşme-militerleşme süreci ile 'siyaset'in ara bölgesini 'ilhak' ederek, bilumum yöndeki süreçlerin hayatiyeti için 'kara kutu' hükmünde icraat arzetmeye çalışan Süleyman Demirel'in 'Ekim'i bekleyin' işaretinin egemenleştirdiği fluluğa rağmen, Ekim ayında görece 'normalleşme' beklentileri bir fısıltı gücünde de olsa gözleniyor… Bütün 'niyetselci' analizlere rağmen, reel dinamikler, otoriterleşme-militerleşme süreci ile 'normalleşme' hareketliliğinin, 'harmanlanarak' yoluna devam edeceğini ve statükonun şimdikinden daha kötü ya da daha normal bir karakter kazanmasının 'kısa vade'de kesinleş(e)meyeceğini gösteriyor… Beklentinin omurgasındaki 'eğrilik', beklentinin gerçekleşmesi halinde veya gerçekleştiği durumlarda neden gerçek bir 'siyasa'nın son yirmi yıllık dilimde çıkmadığını da gösteriyor kuşkusuz. Beklenen şey, ciheti-askeriye'nin siyasete müdahale etmekten vazgeçip, siyasete alan açması veya asker-sivil bürokrat mutabakatı ile beslenen otoriterleşme-militerleşme sürecinin 'kendi iç dinamikleri ile doyum noktasına ulaşıp' geri çekilmesi ve bıraktıkları boşluğa da 'siyaset'in ister istemez yerleşivermesi. Tam bir yirmi yıl boyunca sadece 'devlet erki'nin ve bir terör örgütünün siyaset ürettiğini, varlık sebepleri siyaset üretmek olan siyasi partilerin ise durumu seyirci pasifliği içinde izlediğini göz önüne getirirsek, 'siyasal erk'in niye güdük kaldığını ve 'normal' zamanlarda bile niye 'siyaset' adına birşey ortaya koyulamadığını görürüz. Bundan kalkarak, beklenen 'normalleşme' gerçekleşse bile, bunun, siyasi partilerin, 'siyasetsizleşme' sürecine karşı bir irade beyanı ortaya koyarak yerleşikleştirdikleri bir süreç olmadığını kaydetmek kaçınılmaz olur… Çünkü siyasetsizleşmenin önüne geçmek için siyaseti sadece siyasi partiler düzeninin işi olmaktan çıkarmak gerekir. Bu haliyle siyaset, siyasi partiler düzeninin 'meslek-içi sorunlarının' ifadesi gibi duruyor. Gerçek siyaset, siyasetsizleşmenin soluk alamayacağı kadar 'toplumsal'ın yükseldiği bir durumu tanımlar. Siyasetin 'derinleşmesidir' bu. Siyasi partiler, 'toplumsal'ın ne demek olduğunu ve nasıl işlediğini bilmedikleri için 'siyaseti derinleştirmenin' nasıl gerçekleşeceğini de bilemiyorlar. Eğer siyasi partiler, 'toplumsal' üzerinden yükselen bir siyasi aklı içselleştirmiş olsalar, siyasete müdahale eden her refleks ya da siyasetsizleşmeyi kışkırtan her süreç dolaysız olarak halkla, halkın gündelik hayatıyla ve üretim gerçekleriyle temas edeceğinden, hayat sahası bulamaz… Bu nedenle 'normalleşme' beklentisinin, bunun zıddında duran bir iradenin terketmesi beklenen alanın doldurulması olarak gözlenmesi sağlıksızdır. Gerçek bir normalleşmenin ortaya çıkıp çıkmadığına bu sağlıksızlığın terkedildiği noktadan bakarak karar vermek gerekir. Otoriterleşme-militerleşme süreci bütün katı iradesiyle ortada dursa bile bu iradenin toplumsal destek zemininin kırıldığı noktanın hedeflenebilmesi anlamında bir siyasallaşma-normalleşme ilişkisi varsa ortada, sağlıklı bir durum var demektir. Çünkü bu normalleşme, toplumsallaşma-siyasallaşma ekseninde gerçekleşiyordur. Oysa mevcut durum böylesi bir 'siyasal derinleşmenin' uç vermediğini gösteriyor. Siyasi partiler, diğer darbe dönemlerinde olduğu gibi kendilerine yol açılmasını bekliyorlar. Fakat 28 Şubat'ın klasik anlamıyla bir darbe olmaması ve katmansal yapısı, böyle bir normalleşme döneminin de geride bırakıldığını gösteriyor. Bu sefer normalleşme, siyasetin enstrümanlarını kullanan otoriterleşme-militerleşme sürecine karşı siyasetin gerçek enstrümanlarının kullanımı ile inşa edilen karşı bir süreç başlatılmasıyla mümkün olabilecek. Bu karşı sürecin de 'klasik bir 28 Şubat karşıtlığı' anlamına gelmediği açık. Çünkü böyle kuru bir karşılık (FP ve DYP siyasetleri) kendiliğinden siyasallaşmayı getirmiyor, siyasetin alanını genişletmiyor. Olması gereken gerçek bir siyasallaşma süreci başlatmaktır. Yani 'toplumsal'a müracaat etmektir. Çünkü, 'siyasete yol açılması' dönemi bitmiştir, 'siyasetin yol açması' gereken bir dönem başlamıştır…
ocelik@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|