YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bizim de cumhurbaşkanımız var

Kamu bankalarının özelleştirilmesine imkan sağlayan Kanun Hükmünde Kararname Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet SEZER tarafından geriye gönderildi.

Sayın Cumhurbaşkanımız hukuki açıdan konunun uzmanıdır. İnandığını objektif olarak kararına yansıtmıştır. Verdiği kararın perde arkası yoktur. Gerekçesi de hukukun üstünlüğü ve ülkenin menfaatleri temeli üzerine oturtulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın kararı siyasi kaygı taşımamaktadır, kısır denge hesapları yapılmadan alınmıştır. Diyet borcu baskısı altında verilmiş bir karar değildir. Sayın Cumhurbaşkanım, bütün samimiyetimle sizi tebrik ediyorum.

Kamu bankalarının özelleştirilmesinin yolunu açan Kararname sadece hukuki açıdan değil vatandaşın menfaati noktasından da geriye çevrilmesi gerekiyordu, Sayın Cumhurbaşkanımız da gereğini yaptı.

ÖZELLEŞTİRMEYİ KİM İSTİYOR?

Kamu bankalarının özelleştirmesini Dünya Bankası istiyor. Finans sektöründe yapısal reform gerekçesiyle tüm kamu bankalarının elden çıkarılmasında ısrar ediyor. Özelleştirme konusunda şu ana kadar yeterli adım atılmadığını ileri sürerek 750 milyon Dolarlık krediyi askıya aldı.

Kamu bankaları gerçekten kötü yönetiliyor. Finansman açıkları bütçe üzerine ağır yük getiriyor. Örneğin Emlak Bankası. Bankanın kaynakları yıllarca siyasetçi, bürokrat ve iş adamları arasında paylaşılmış, şahsi menfaatlerinin aracı olarak kullanılmıştır. Bu realite sadece kamu bankaları için geçerli değildir. KİT'lerin neredeyse tamamı arpalık olarak kullanılmadı mı?

Özelleştirmenin kayıtsız-şartsız savunuculuğunu yapan bazı kesimler bu kamburdan kurtulmanın yolunun kamu bankaları dahil Devlet'e ait iktisadi kuruluşların elden çıkarılması olduğunu düşünüyorlar.

Genel olarak özelleştirmeye karşı değiliz. Ancak, özelleştirme amacından sapmamalı, saptırılmamalıdır.

Bir başka gerçek de bugün Dünyadaki özelleştirme anlayışı ve uygulamasının konjonktürel olduğu, ekonomik şartların Devlet'in ekonomiye müdahelesini gerektirdiği durumların tekrar ortaya çıkabileceğidir. Tıpkı Keyneziyen teorilerin hayat bulduğu 1930'lu yıllarda olduğu gibi.

Özelleştirme amacından nasıl sapar? Somut örneklerle açıklayalım. Örneğimizi de güncelliği nedeniyle bankacılık sektöründen verelim.

ÖZELLEŞTİRMENİN SINIRI

Kamu bankalarının Devlet üzerinde yük olduğunu söylemiştik. Özel sektör bankalarında durum farklı mı? Hayır değil.

Geçtiğimiz yıl mali durumları bozulduğu için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen içi boşaltılmış 5 bankanın ekonomiye yükünün 8 milyar Dolar olduğunu Merkez Bankası Başkanı açıkladı. Yani 5.3 katrilyon lira. 2000 yılında Temmuz ayı sonuna kadar yapılan personel harcamalarının toplamı 5.5 katrilyon lira. Milyonlarca memur ve kamu işçisine ödenen 7 aylık ücret ve yan imkanların toplam maliyeti ile 5 özel bankanın kurtarılmasının maliyeti eşit. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kamu bankaları hiçbir zaman 5 özel banka kadar Hazine'ye büyük zarar vermemişti.

Bu noktada, bankacılık sektöründe kamu-özel banka ayrımının çok anlamlı olmadığının belirtilmesi gerekiyor. Amerika'daki uygulama ülkemizde realize edilemediği ve zor duruma düşen bankaların batmasına izin verilmediği için özel bankalar da Türkiye'de her zaman kamu iktisadi kuruluşları gibi değerlendirilmelidir.

ÖZELLEŞTİRİLEN BANKALARDA DURUM

Özelleştirilen kamu bankalarına bakalım. İsim zikretmeyelim. Ancak, ilgili kamuoyu tarafından çok iyi bilinmektedir ki özelleştirilen bankaların büyük çoğunluğu bugün zor durumdadır. Bunların da Devlet'e ve sonuçta vatandaşa maliyeti milyarlarca Dolarlarla ifade edilecektir. Mevcut yapı çerçevesinde, özelleştirilecek diğer kamu bankaları da daha önce özelleştirilenlerin akıbetine uğrayacaktır.

Sonuçta yük vergi mükelleflerinin üzerine kalmaktadır. Toplumun dar gelirli kesimlerine bütçe yoluyla aktarılması gereken kaynaklar 3-5 bankanın sahibinin şahsi hesaplarına akmaktadır.

KÜÇÜK BANKA-ZAYIF BANKA

Mevcut kamu bankalarının özelleştirilmesinde acele edilmemesini ve gerekirse bunların özelleştirilmesi kararının gözden geçirilmesini zorunlu kılan önemli bir neden daha vardır: Globalleşmenin ortaya çıkardığı yutulma tehlikesi.

Globalleşen Dünyada küçük bankaların ayakta kalmaları zordur. Sermayenin uluslar arası sirkülasyonu gittikçe hızlanmakta ve önündeki engeller azalmaktadır. Özel bankaların yabancı sermayeye direnebilmeleri mümkün olmadığı bilinmektedir. Ancak, kamu bankaları bu direnci gösterebilir. Sanki birileri Türkiye'deki bankaların direncini kırmak için çaba sarf ediyor.

Bankaların kaydi para yaratmaları (bu kelime teknik ibare olduğu için kullanılmıştır) özelliği de hiç unutulmamalıdır. Bir yönüyle merkez bankalarının sahip olduğu fonksiyonu ifa ederler.

Gördüğünüz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız, söz konusu Kanun Hükmünde Kararnameyi reddetmekle, ülkeyi yönetenlerin derinlikten yoksun ve vatandaşın çıkarlarını düşünmeyen sığ politikalarına geçit vermeyeceğini teyit etmiştir.

Cumhurbaşkanımızla övünebiliriz.


27 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nurettin CANİKLİ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...