YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Balkanlar'da derin millet

Geçtiğimiz günlerde Makedonya'dan gelen bir grup yayıncı ve entelektüel grupla Balkanlar'ın kültürel kimliği üzerine konuştum. Hepsi genç, entelektüel birikimi olan, dünyayı tanıyan, İslam dünyasının sorunlarını yakından takip eden Müslümanlar. Bölgeyi kasıp kavuran milliyetçilik ilkelliğini aşmış, Müslüman duyarlılığı taşıyan Arnavut, Türk kökenli aydınlar. Yugoslavya dağıldıktan sonra kültürel anlamda önemli adımlar atıldı. Verdikleri örneklerden biri oluşumun derinliği açısından önemli. Yayınevlerinden sadece birinde yayınlanan kitapların toplam tirajı 2 milyona ulaşmış. Makedonya'nın nufusunun 2 milyon civarında olduğu, bunun yarısını da Müslüman olmayan Makedonlar'ın oluşturduğu düşünülecek olursa bu rakamın ne anlama geldiği anlaşılır. Hele hele nüfusu 65 milyona ulaşan Türkiye'de bir kitabın basım adedinin ortalama 1500 gibi bir utanılacak rakamlarda seyrettiğini bilenler için bunun anlamı büyük.

M.Watt'an S. Hüseyin Nasr'a, İsmet Özel'den Ali Bulaç'a kadar uzanan entelektüel zenginliği yayınlayabilen duyarlılık Balkanlar'daki birikimin ipuçlarını veriyor. Kalite ve kemmiyet açısından Balkan Müslümanları'nın kökleriyle kuracağı sağlıklı bağ, geniş entellektüel ilgilerinin diriliği bölgenin geleceği açısından daha umutlu olmamıza yetiyor.

Osmanlı sonrası etnik ve kültürel asimilasyona tâbi tutulan Balkan Müslümanları'nın tarihleriyle buluşmaları, kimliklerini yeniden bulmaları anlamında bu gelişmeler gerçekten önemli. Ancak Balkanlar'daki sevindirici ya da üzücü anlamda herhangi bir gelişmenin Türkiye'nin dominant pozisyonda olmasa bile ilgisi dışında olması da o kadar endişe verici. Resmi Türkiye bu gelişmelerden, kültürel canlanmadan neredeyse rahatsızlık duymaktadır. Türkiye'nin Balkanlar'da yatan bu derin ilişkiyle barışmadıkça ayağını sağlama alması mümkün değildir.

Balkan ulus devletlerinin hemen hemen tamamı asimilasyon üzerine inşa edilmiştir. Bunun sonucunda Ernest Gelliner'in teorisini doğrularcasına, sanılanın aksine olarak, önce ulus devlet kurulmuş arkasından asimilasyona dayalı ulusçuluk yeşertilmiştir. Örneğin Bulgar devleti kurulduğunda Bulgar nüfusun toplam nufus içindeki oranının yüzde 50'den az olduğu biliniyor. Modern Yunanistan'ın önemli ölçüde, Yunanca konuşmayan Arnavut, Slav, Ulah hatta Türkçe konuşan Ortadoks unsurların asimilasyonuna dayandığı başka bir gerçek. Örnekleri çoğaltabiliriz ancak vurgulanması gereken başka bir husus da, bu asimilasyon sürecinde birinci derecede, fizik olarak Müslüman unsurların etkilendiği gerçeğidir. Osmanlı bakiyesi Müslüman unsurları Avrupa'dan sürüp çıkarmak için her türlü yöntem sergilenirken kalanların da tarihleri ve kimlikleriyle bağlarını koparmak için sistematik programlar yürütülmüştür.

Türkiye nerede duruyor?

Türkiye bu sistematik kültürel-temizlik uygulamasına karşı kurulu sistemlerle işbirliği yapmayı seçerek, kendi temellerini dinamitlemiştir adeta..

Soğuk Savaş sonrası Balkan politikalarında da kültürel bir stratejinin varlığından söz edilemez.

Sadece askeri düzeyde kurulan ilişkilerin getirdiği sonuç Arnavutluk'un Yunanistan yörüngesine girmesiyle sonuçlanmış, kurduğumuz askeri ittifak siyasi dengeyi lehimize dönüştürmeye yetmemiştir. Elinde 4 tankından başka silahı olmayan Makedonya'ya verdiğimiz zırhlı personel taşıyıcıların (Kalkandelen/Tetova'daki çatışmalar örnek gösterilebilir) kriz anında Arnavut Müslümanlar'a karşı kullanılması, nasıl bir Türkiye imajı oluşturulduğunu gözler önüne seriyor. Oysa Makedonya'nın değil varlığına ismine bile tahammül edemeyen Yunanistan bu ülkeyle birlikte Balkanlar'da etkinlik alanları oluşturarak önemli avantajlar kazanmıştır.

Özellikle Türk Dışişleri temsilcilerinin bölge ülkelerindeki Müslüman unsurlarla ilişkileri son derece rahatsız edici boyuttadır. Zaman zaman sergilenen yabancılaştırıcı tutumlar Türkiye'nin sahip olduğu prestij ve avantajı tersine çevirmektedir.

Tarih bilinci ve devraldığı medeniyet birikimini bir araya getirecek Balkanlar'daki Müslüman kültürü yeni bir açılım kazanmaya adaydır.

Balkan Müslümanları'nın (resmi Türkiye görmezlikten gelse bile) tarihi birikimleriyle geliştirecekleri sağlıklı ilişki biçimi bölgenin kültürel ve entelektüel birikimi açısından da yeni bir açılım anlamına gelir.

Gelinen nokta bile, bunca yıl asimilasyona direnebilen Balkan Müslümanları'nın varlığının ne derecede köklü olduğunu göstermeye yetiyor.


20 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...