| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Etki ajanlığı'İçişleri bakanı Sadettin Tantan bir süredir ciddi bir konuyu gündemde tutmaya çalışıyor, ama dinleyeni olduğu pek söylenemez. Oysa, önce 'nüfuz casusları', daha yakınlarda da 'etki ajanları' sıfatlarını kullanarak medya içerisinde birilerinin 'özel durumlarına' dikkat çekti bakan. Medyaya yanlışlardan vazgeçmesini öğütlediği konuşmasına içişleri bakanı şöyle başladı: "1980 öncesi iç kavgada, 1980 sonrası bölünmeye karşı verilen mücadelede görüldü ki, ülkeyi etki altına almaya çalışan etki ajanları, halkımızın içine sokmaya çalıştıkları bir takım senaryolarla kafaları devamlı bulandırmış, her şey bir taraftan gelecekmiş mesajı vermek suretiyle korkutarak halkımızı yılgınlığa itmişlerdir..." (Yeni Şafak, 18 Haziran 2000). İçişleri bakanının medyaya fazla olumlu baktığı söylenez; yakın geçmişte, yanlış işlere bulaşmış Emniyet mensupları şikâyet konusu olduğunda, Tantan, "Basında da polisle işbirliği içinde suça bulaşmış insanlar var. (..) Polis kendini temizlerken medya neden kendini temizlemiyor? Bunlar hâlâ köşelerde muteber insan gibi duruyor..." (Neşe Düzel, Radikal, 17 Nisan 2000) tepkisini vermişti. Şimdilerde dile getirdiği 'etki ajanları' eleştirisi de bakanın konuya verdiği özel önemin bir işareti. Kamuoyu yoklamalarındaki güvenilirlik sıralamasında medyamız yüz ağartıcı bir durumda olmasa bile, kanaat oluşturmada son derece etkili. Gazeteler fazla satmıyor, gazete alanlar okuduklarına inanmıyor, ancak alıp göz atmaktan bütünüyle vazgeçemiyorlar da... Özel televizyonların varlığı görüntüyü daha da buğulu hale getirdi; her kafadan bir ses çıkıyor, bir kaç ses aynı görüşü tekrarlayıp durunca insanlar müthiş etkileniyor... Medyanın yayınları gazeteciliğin evrensel ilkelerine uygun olduğunda sorun yok; ancak o ilkelere fazla uyulmayan bir ülke Türkiye. Bunun getirdiği sıkıntılar toplumun her katmanına yayılmış durumda; kişilik hakları zedeleniyor, itibarlar ayaklar altına alınıyor, hakaret ve küfürlerle insanlar sindiriliyor. Meslek örgütlerinin yanlışları önlemede başarılı olamadıkları da belli... 'Etki ajanı' sıfatıyla kimlerin kast edildiği belli değil; ancak son 20 yıl içerisindeki olaylara, bazı güçlerin medyayı kullanarak gelişmeleri olumsuz etkilemeleri açısından bakmak herhalde doğru olacak. Gazetecilik dürtüsüyle değil bir yerlerden uyarılarak kaleme sarılan, halkın haber alma hakkını okurları bilgilendirmek amacıyla kullanmak yerine o hakkı istismar ederek kafa karıştıran kişilere 'etki ajanı' denebilir... Literatürde buna yakın tanımlamalar buluyoruz. Resmî Amerikan belgelerinde 'propaganda' şöyle tanımlanıyor: "Kişi ve grupların düşünce ve eylemlerini etkilemek amacıyla başvurulan, haber ve özel tartışmalar yoluyla bazı bilgileri veya özel bir doktrini yaymak için gösterilen organize çaba ve eylemler..." (National Security Council Directive, 10 Temmuz 1950). Bunun bir yöntemi olan 'psikolojik savaş' da, yine aynı belgede, "Bir ülkenin, bir başka ülkedeki insanların, görüş, tavır, duygu ve davranışlarını etkilemek amacıyla, savaşa başvurmaksızın, propaganda ve eylem yöntemleriyle, planlı bir görüş ve bilgi iletiminde bulunması" biçiminde tanımlanıyor... Bizde yapılanların bu tanımlara uygun olup olmadığına karar vermek o kadar zor değil. 'Etki ajanları' olarak literatüre geçmiş ünlüler, Soğuk Savaş'ın zirve noktasında, Sovyet ve ABD kamplarında yerlerini almış aydınlardı. Soğuk Savaş'ın tarafları, ellerindeki imkânları, 'psikolojik savaş' ve 'propaganda' için kullanmaktan geri durmadılar. Bazı 'sağcı' grupların, kendileri tam farkında olmaksızın, el altından Moskova tarafından yönlendirildiği biliniyor. Buna karşılık, bazı 'solcu' kişi ve gruplar ile onlar tarafından yayımlanan gazete ve dergilere CIA yardımı yapıldığı da bütün açıklığıyla ortaya çıktı. (İlgilenenler için güncel bir kaynak: "Who Paid the Piper?: The CIA and the Cultural Cold War" -Düdüğün parasını kim ödedi?: CIA ve kültürel soğuk savaş; Frances Stonor Saunders, Granta Books, Londra, 1999). Bazen kapsamlı stratejik yöntemler, daha küçük ve 'yerli' amaçlara ulaşmak için de kullanılabilir. 'Etki ajanları' kavramı, geçmişte, iki kampın mücadelesine omuz veren kişiler ve çevreler biçiminde anlaşılsa bile, aynı yöntem kamplaşmanın olduğu her ortamda geçerli olabilir... Bu bakımdan, 'etki ajanı' geçmişte bir yabancı devletin (Saunders'in kitabında CIA'nin Avrupalı aydınlara verdiği maddi-manevi destek anlatılıyor) yaptığını, günümüzde, yabancı devletler kadar, bir grup insanı sindirmek, onları hak ettikleri yerden uzak tutmak isteyen, demokrasinin önünü kesmekte çıkarı olan 'yerli' çevreler de yapabilir pekâlâ... İçişleri bakanı Sadettin Tantan görüşünde ısrarlı olduğunu belli ettiğine göre, 'nüfuz casusluğu' veya 'etki ajanlığı' ile ne kast ettiğini biraz daha açmasını kendisinden beklemek herhalde hakkımız...
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|