YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Devlet Bahçeli çok haklıdır!..

Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekir.

Devlet Bahçeli'nin son konuşmaları, çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor..

-Türkiye'deki yolsuzluk ve kokuşmuşluk iddiaları, en az kronik enflasyon kadar ciddi ve hayati sorunudur siyasetin!..

Şöyle bir düşünün..

Birkaç isim, açık açık konuşup, tüm gerçekleri anlatsalar, Türkiye'de neler değişir?

Örneğin Aladdin Çakıcı, açık ve seçik konuşsa..

Mehmet Ali Ağca, hiç yalan söylemeden tüm gerçekleri anlatsa..

"Malki Cinayeti"nde zanlı veya sanık olarak adı geçenler, bütün ilişkiler ağını, tüm açıklığı ile verseler..

Tahmin edebiliyor musunuz doğacak tabloyu?

Siyasette, bankacılıkta, medyada ve idarede, kaç tane "taş", yerinden oynardı..

Ama Türkiye'de bir takım çevreler, bırakın gerçeğin bilinmesini, bilinenlerin de hatırlanmasını istemiyor..

Şu TÜRKBANK özelleştirme faciası ertesinde, Korkmaz Yiğit televizyonlarında kendi ifadelerini içeren bir bant yayınlamıştı..

Sonra ne oldu?..

Neden susturuldu Korkmaz Yiğit?

Devlet Bahçeli haklıdır!..

Türk siyasetinin önündeki "kokuşmuşluk sorunu", en az enflasyon mücadele kadar önemlidir!..

Ve bu durum, sadece Türkiye'nin meselesi değildir..

"Kara para aklama"ya "uyuşturucu trafiği"ne, "silah ticareti"ne uzanan pekçok yan ürünleri vardır bu sorunun..

"Organize suç örgütleri" de, tıpkı bankacılık veya çok uluslu şirketler gibi, global düzeyde işbirliklerine giriyor..

Amerika da, Avrupa da, Asya da etkileniyor Türkiye'deki gelişmelerden.. Veya Kolombiya kokaincileri, sonunda Türkiye'deki genç kuşakların sağlığını da vuruyor.

İşte "Ağca olayı"nda da gördük..

Türkiye'de 1980 öncesindeki ortam, Ağca'ları üretti.. Ve sonunda bu ortamın hastalığı, Vatikan Meydanı'ndaki Papa'nın vurulmasına kadar dayandı.

Bu feci tablonun silinmesi mümkündür..

Bunun için "hukukun üstünlüğü", "devletin ve siyasetin şeffaflaşması" ve tabiî "cesaret" gerekiyor..

Devlet, siyaset, adalet, idare ve tabiî ki medya, kokuşmuşluğun ve yasa-dışılığın üzerine, taviz vermeden gitmelidir.

Kimse kimseyi, "o benim adamımdır" diyerek korumamalıdır..

Bir kokuşmuşluk dosyası, Meclis'e geldiği zaman, bazı milletvekilleri, "pislikleri açığa çıkartırsak, siyasi tablo bozulur" hesabına girmemelidir..

Bir başka deyişle, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz gibi olmamalı, onun gibi davranmamalıdır..

Ne diyordu Mesut Yılmaz?..

-Ben pisliğin üzerinde oturmam..

-İktidar olursak, 20 günde Susurluk'u açığa çıkartırız!..

Evet.. Devlet Bahçeli de, Mesut Yılmaz gibi olmamalıdır..

Meydanlarda "kokuşmuşluk siyasetin temel sorunu" dedikten sonra, "siyasetin gereği" olarak, pisliklerin üzerinde su kayağı yapmamalıdır..

Sorun sokaktaki insana.

-Yasalar herkese karşı eşit uygulanıyor mu?

Halkın devlete olan inancını, bu tür soruların cevaplarını alarak ölçersiniz..

Sorun müteşebbislere..

-Siyaset ve idare, Türkiye'deki tüm sermaye sahiplerine karşı eşit mesafede mi? Türkiye'de himaye ve teşvik edilen oligarşiler var mı?

Sorun basın çalışanlarına..

-Medyada her şaibeli konunun üzerine özgürce gidebiliyor musunuz? Ele almanız mümkün olmayan, oto-sansürlü konular var mı?

Devlet Bahçeli haklıdır..

Laik ve demokratik cumhuriyeti, hukuk ve ahlak dışı ilişkilerin geliştiği yoz bir ortama terketmemeliyiz..

"Kuvvetler ayrılığı", siyaset ağalarının, mafyaların, çetelerin ve imtiyazlı oligarşilerin ilişkilerini düzenleyen kurallar değildir..

Türkiye, temizlenmelidir!..

ŞAKA

Bahtsız Türkan Hanım!..

Türkan Şoray, dert yanmış..

-Sevdiğim erkekle hiç elele tutuşmadım, demiş..

Türkan Hanım.. Siz biraz geri kalmışsınız..

Şimdi, yıldızlara ilişkileri sorulunca, şöyle cevaplar alınıyor..

-Onunla aramızda hiçbir şey yok.. Aramızda sigara kağıdı bile yok!..

Türkan Hanım. Kendinize geliniz..

Böyle kalırsanız, kartelin hafta sonu eklerinde, kendinize yer bulamazsınız..

M.G.K

Bazı konular, ilgi alanı dışında mı?

Türkiye'deki anayasal yapının çok önemli bir öğesi olan Milli Güvenlik Kurulu'nun, çeşitli konulardaki "tavsiye karar"larını hepimiz biliyoruz..

"Şeriat düzeni" isteyenlere karşı belirlenen tutum biliniyor..

Hatta, "Kopenhag Kriterleri" ve "Avrupa Birliği" adı verilen büyük demokrasi projesine karşı, Milli Güvenlik Kurulu'nun mesafeli baktığı da biliniyor..

Peki ama, Anayasa'nın 118'inci maddesine göre, MGK sadece devletin bağımsızlığı ve bütünlüğü ile ilgilenen bir organ değil ki!..

118'inci maddeye göre, "toplumun huzur ve güvenliğinin korunması" da, Milli Güvenlik Kurulu'nun ilgi alanında..

Boşaltılan bankalar, toplumun huzurunu ilgilendirmiyor mu?

Kamu ihalelerine düşen şaibe bulutları ile, toplum huzurunun ilgisi yok mu?

İşadamları arasında yapılan anketlerde, "rüşvet yaygındır" inancı seslendirilince, bu, devletin ve toplumun güven duygusunu zedelemiyor mu?

Bazı kişi ve kuruluşlar, kendilerini devletin de, hukukun da üzerinde görünce, ülkenin ve halkın güvenliği yaralanmaz mı?

Milli Güvenlik Kurulu, "demokrasilerde olmaz" deniliyor.. Doğrudur.. Ama madem var.. Neden bu konulardaki görüşleri hiç bilinmiyor?


20 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...