|
|
 |
Bir Gül'ü Demet Kılmak
"Doğrudur, aşınma acıdır.
Aşınan ayak topa vuramaz.
Aşınan beyin devrim yapamaz.
Aşınan aşık şık bir görüntü vermez.
Aşınan kumaştan güzel elbiseler dikilir mi?,"
(Kalem Kalesi, sf. 45)
Orhan Kotan'ın 'Şarkılarım Dağlara' şiirinde: "Yani bir bütün halinde insanlığımız" diye bir dize geçer. Devamında da: "Yunsun, arınsın diye..." der. Sezai Karakoç "bir bütün halinde insanlığımız, ortadoğululuğumuz. İslâmlığımız, şairaneliğimiz, kavgacılığımızdır." Ancak şu var ki, yukarıya Nuri Pakdil'den aldığım cümlelerdeki 'aşınmamış' haliyle 'insanlığımızdır' Sezai Karakoç.
Şimdiye kadar bir billur köşk'ün farklı taraflardan görünüşüydü şiirleri. Her biri medeniyetimizin ayrı ayrı sütunları gibi duran şiir kitapları, şiir mabedini bir karede göstermek için toplu halde basıldı. Aşık, savaşçı, düşünür, sorgulayıcı ses tonlarına göre ayrı ayrı okunan, ayrı ayrı ele alınan kitaplar bir bütünü göstermek için tek kitap olup karşımıza çıkarıldı.
Sezai Karakoç'un şiirlerinin bir arada yayımlanmasının tarihi bir tarafı da olduğu kanaatindeyim. Zira kitap yeni haliyle şairin gönül yoldaşlarının -Mevlâna ve M. Akif- eserleriyle aynı cismaniyete bürünmüştür. Mesnevî Mevlâna için, Safahat M. Akif için ne ise Toplu Şiirleri de Sezai Karakoç için, aynı değerdedir. Ve her üç eser de, İslâm toplumunun kader anlarının ürünüdür.
Sezai Karakoç, babası tarafından evinden kovulan bir İmr-ül Kaystır. Ama o İmr-ül Kays ki nasıl kin duymamışsa babasına; Sezai Karakoç da dergisinin yayınını durdurduğunda, partisi kapatıldığında, çok sevdiği Anadolu insanı ithamlarla boğulduğunda umudunu üzmemiş, yoluna devam etmiştir. Diriliş Yayınlarının yayın hayatına devam etmesi, bu umudun bir parçasıdır.
Şiiri bitmiş midir? Sanmıyorum. Söz bir rüya medeniyetinde gizlenmektedir.
Arap liderler şairlerden korkarlarmış. Ola ki sözleriyle iktidarımızı sollar diye ya taltif eder, ya da egemenlik alanlarından şairleri uzaklaştırırlarmış. Ama yine de kabilelerin isyanlarının birçoğunda, kovulan şairlerin izlerine rastlanırmış. Sanırım bu yüzden Gezgin Kral diyorlardı şairlere. Çölün ve çöl halklarnın doğal reisleriydi şairler. Türklerde de pek farklı değildi bu: Önce şamanlar, kamlar, bahşılar; ardından ozanlar mutasavvıflar (erenler); ve nihayetinde şairler: kelle aldıran, kellesi alınan şairler... Sözün abideleştiği bir medeniyette eminim ki ahkâm kesenlerin sözleri, yine bir bütün halinde aşık, savaşçı, düşünür ve sorgulayıcı olan şairlerin şiirleriyle kesilecektir. Ve bir gülü yetiştirmek için kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şiir medeniyetinin düşmanları ise zanlarıyla kalacaklar. Sağolasın Üstad!
|
 |
|