YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Demokrasi misyonu

Hemen hemen herkesin aklanacağından şüphesi olmayan Mesut Yılmaz, hakkındaki 5 dosyadan şöyle ya da böyle suçsuz bulundu. Geriye üç dosyası daha kaldı ve çok yüksek ihtimalle bunlardan da aklanacaktır. Böylelikle, hem kendi adı, hem bakan arkadaşları ve hem de başbakanlık yaptığı dönemde kendisiyle birlikte görev ve iş yapan bürokrat-iş adamı grubu da aklanmış olacaktır. Bir dönemin; yani üzerinden "Türk usûlü temiz eller" veya "Susurluk'tan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" edebiyatı yapılan karanlık bir dönem sorgusuz sualsiz kapanmak üzeredir.

Yüzlerce dosya, binlerce gazete manşeti, binlerce köşe yazısı, seçim meydanlarında atılan yüzlerce hesapsız "Hesap soracağız" nutku arşivin tozlu raflarına şimdiden konulmuştur.

İşin 'bir özeti' budur. Bu özetin karşısında, Necmettin Türinay ağabeyimizin 'pozitif' yaklaşımının ürünü olan "Türkiye'de yaşanan son hükümet krizi ve Yüce Divan tüluatları doğrudan AB süreci ile ilgilidir... Buradan bir adım daha ileri giderek söyleyebilirim ki, ileriki bir aşamada aşırı Yılmaz muhalifleri ray değiştirmek durumunda kalabilirler" yargısı durmaktadır.

En azından "aşırı" sayılmayacak bir Yılmaz muhalifi olarak "Yılmaz gibi yargılanması sadece kendisinin değil, ülkenin bir döneminin hesaba çekilmesi anlamına gelecek bir ismin Yüce Divan'a gitmesi başka herhangi bir şeyle mukayese edilebilir mi?" sorusunu soruyorum. Ardından da, Necmettin ağabeyin çok doğru tesbit ettiği gibi DSP, MHP ve 'liderinin akreditasyon problemi yüzünden' DYP'nin bile AB karşıtı pozisyonda bulunuyor olmasına rağmen "Türkiye, bu yolda Yılmaz'a güvenebilir mi?" sorusunu... Yılmaz gibi, sabah demokrat, akşam devletçi ya da sıkışınca halktan yana kendi haline kalınca devletten bir politikacı ile Avrupa Birliği yoluna girebilir miyiz? Bunun iyimserlik olduğunu düşünüyorum. "Süper demokrat" portresi veren konuşmaları Yılmaz'ın Türkiye'ye 28 Şubat'tan kalan bir borcu olarak değerlendimek gerekir, kanaatindeyim.

Siyasal güç, meşruiyetini ancak halktan aldığı müddetçe anlamlı olduğuna göre; son seçimlerde baraja dayanan ve bugün seçim olsa Meclis'e giremeyecekleri anlaşılan iki merkez sağ partiden birinin liderine "demokrasi misyonu" yüklemek büyük bir lütuf gibi görünüyor.

"Merkez sağ"ın Türkiye'ye geçmişte olduğu gibi hizmet etmesi mümkündür. Ancak, iki seçim döneminden beri bütün stratejisini aklanmak-paklanmak korkusu üzerine inşa eden bu yüzden kendileri üzerinde oluşan hiçbir beklentiyi cevaplayamayan iki siyasal parti için, bu şansın artık iyice zayıfladığını da kabul etmek lazımdır.

Türkiye'nin ufkunu Avrupa Birliği'ne açacak bir siyasal liderlik boşluğu olduğu da bir gerçektir. Ne var ki, kendisini yaralamak isteyenler anti-Avrupacılar bile olsa Mesut Yılmaz'ın aklanmasının bu boşluğu 'biraz olsun doldurmaya' yarayacağından şüpheliyim.


25 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...